Müdahale etmeden ebeveynlik!
Bebeğim hayata geldiğinde kendisinin henüz benden farklı bir varlık olduğunu bilmiyor. Sinir sistemi öylesine hassas ki, çevrede olan her şeyi hissediyor: Ebeveynin duygularını, etraftaki sesleri, ışığın kuvvetini, kokunun keskinliğini...
An be an sinir sistemi anne karnından sonraki bu yeni yerde her şeyi tek tek entegre ediyor: akciğerler nefes alıyor, bağırsaklar çalışıyor, görmenin ilk anları başlıyor, uykuya geçiş değişiyor. Neyi nasıl yapacağımız milyonlarca yıldır DNA'larımızda var. Sadece müdahale edilmeden, acele ettirilmeden, kendi zamanımızda, içimizde olan bu bilme halini dışa çıkarabilmek için gerekli destek ve anlayışı çevremizden görmeye ihtiyacımız var. Eğer acele ettirilirsek, kendi tempomuzun üstüne çıkma baskısı alırsak, hepimiz entegre edemediğimiz tecrübelerle bir sonraki gelişim evresinde buluyoruz kendimizi.
Yeme sorunları, tuvalet sorunları, uyku sorunları hep gelişim sürecinde çocuğun kendi ritminde kendi yapmasına izin verilmeden, acele ettirilme hallerinin bir sonucu bir anlamda. Sinir sistemlerimiz her yeni tecrübeyi kendi temposunda entegre edebilme becerisi ile tasarlanmış. Bu olmadığında sorun yaşıyoruz.
Diyorum ki bugünkü yazımda, bu entegre olma hali ile ne söylediğime biraz daha detaylı bakalım. Bugünün hızlı yaşantısında ebeveyn olarak bebeğimi tutarken, aklımda "onu uyutmam gerek" diye bir düşünce var. Ve bu düşünceler an be an benim kendi sinir sistemimde endişe yaratıyor. Bebeğimi uyutmak için; okuduklarımı, birilerinin bana söylediklerini yapmaya çalışıyorum. İşe yaramadıkça sinir sistemim daha da aktive olmaya devam ediyor. Sinir sistemimin ritmi artık bebeğiminki ile eşleşmiyor. Artık bebeğimin bana verdiği sinyalleri duymaz oluyorum. Aklımda sadece ona ne yaptırmam gerektiği ve bunu yaptıramadığım için iyice dibe vurmuş bir endişe hali var.
Bazen bebeğimi hızlı hareketlerle sallarken, bazen tek başına bırakmayı denerken, bazen arabada panikle tur attırırken buluyorum kendimi. Bunun sonunda uyuduğunu düşündüğüm bebeğim ya benim korkunç hızlı sallamalarımla, ya kendi başına yatakta ağlamanın verdiği stresle bir şekilde disosiye oluyor. Yani sistemi kendini kapatıyor. Ve ben onun uyumayı öğrendiğini düşünüyorum. Tıpkı bir şekilde onu tuvalete oturtursam onun tuvalete yapacağını öğreneceğini düşündüğüm gibi...
***
Şimdi bu hikayeye başka bir pencereden bakmanızı istiyorum. Bebeklerin hikayelerinin başka türlü dinlendiği bir ebeveynlik halinden konuşmak istiyorum. Ebeveynin bebeğine "Senin kim olduğunu öğrenmek, senin hikayeni dinlemek istiyorum" dediği bir aile hayatı anlatmak istiyorum. Bebekler doğdukları andan itibaren bize hikayelerini gösteriyorlar aslında: bedenlerini nasıl oynattıkları, yüzlerini nasıl ifade ettikleri, nasıl ses çıkardıkları, nasıl bir pozisyonda rahat ettikleri gibi. Çoğu zaman uyku öncesi zamanlarda bu hikayeler ön plana çıkıyor. Hiçbirimiz hikayemiz dinlenmeden başka bir şeye geçiş yapamıyoruz. Entegre olmadığında hikayem, sinir sistemimde, kendimi aynı şeyi yaparken buluyorum. Biz bunun adına yetişkin dünyasında bozukluk diyoruz: kabus görüyor, korkuları var, kakasını tutuyor gibi...
Oysa ebeveyn olarak kendi sinir sistemimi tamamen yavaşlattığımda; yani TV'yi kapatıp, bilgisayarı kenara koyup, düşüncelerim arasına alan koyduğumda; önce gözlerim gerçekten bebeğimi görmeye başlayacak, sonra ses tonum iyice aşağı inecek, susacağım, hatta biraz daha susacağım. İşte o an bebeğimin kafasını ne tarafa nasıl hareket ettirdiğini, kollarını nasıl kaldırdığını, sesini nasıl çıkardığını izlemeye başlayacağım. Sonra ona o fısıldayan sesimle "Bana ne çok şey anlatıyorsun, evet buradayım ve seni dinliyorum" diyeceğim. "Sen hazır olduğunda uykuya dalacaksın. Ve ben seni acele ettirmeyeceğim, uyuman için baskı yapmayacağım. Senin uykuya dalabilme iç bilgeliğini dışa çıkarabilmene destek vereceğim sadece" diyen bir yerden duracağım onunla. Susacağım. "Tekrar tekrar deneyerek öğrendiğini biliyorum, acelem yok, buradayım. Şu an bana belki doğum hikayeni anlatıyorsun, belki de bugün senin için neler olduğunu... Dinliyorum" diyeceğim. Eşimi, annemi her kimse ailemde yaşayan kişiler; onların da bizlerin yanında durmasına izin vereceğim. Anne olarak bunu tek başına yapmanın zor olduğunu biliyorum çünkü. Sinir sistemim bu derece yavaşladığında benim geçmişten gelen kendi entegre olmamış hikayemin pek çok duygu getireceğinin farkındayım. O yüzden ailemin diğer fertlerinin yanımda olmasına, eşimin "Seni seviyorum" diyen bir yerden elimi tutmasına izin vereceğim. Kendi hikayem bana gözyaşları getirdiğinde bundan korkmayacağım. Benim hikayem de bebeğiminki ile beraber, yavaşladığımız o alanda iyileşmeye başlayacak bir andan ötekine geçerken.
Bebeğimin başını okşayacağım belki. Kim bilir belki küçük hareketlerle sallayacağım onu. Ninni söyleyeceğim. Onu ne kadar sevdiğimi, o anın mucizesini tekrar tekrar hissedeceğim. "Güvendesin kollarımda" diyeceğim, kollarım her ne kadar ona bunu söyleyen bir yerden tutsa da bebeğimi.
Dr. Stan Tatkin çift terapisi eğitimlerinden birinde eşlerden birine şunu sordu; "Küçükken seni kim uyuturdu". "Annem" diye otomatik cevap verdi eş. Stan, "Bana bir anını anlatır mısın?" dedi. Hatırlayamadı eş. Neden televizyon başında uykuya dalmayı tercih ettiğimiz, neden uyumayla ilgili bu kadar sorunu olan bir toplum olduğumuz belki de bu anıların olmayışında saklı.
Oysa ben kendi bebeğim için bu anıları yaratma gücüne sahibim. Kaç yaşında olursa olsun üstelik. Yatağıma geldiğinde onu sarıp sarmalayabilirim. Korktuğunu söylediğinde, "korkacak bir şey yok"u kanıtlamak adına etrafta canavar avlamayı bırakıp, "Yanımda güvendesin" diye kulağına fısıldayabilirim. Hafif hareketlerle bedenine dokunurken "İhtiyacın olduğunda buradayım hep" diyebilirim. Onu nasıl kendi başına uyutacağım korkusundan kurtulup onun sinyallerini duyduğum bir ebeveynlik şekline geçebilirim.
Bu tecrübeleri benimle tekrar tekrar yaşayan bebeğimin bir gün bunu tek başına yapabileceğini bilen iç bilgeliğime güveniyorum çünkü. Bedeninde uykuya dalmanın güvenli ve iyi hissettiren halini yeterince benimle tecrübe ettikten sonra onun da kendi çocuklarına anlatacağı kendi anıları olacak "Annem bana ninni söylerdi, saçımı okşardı" diye başlayan....
Sevgiyle...
YORUMLAR