Geçmişi değiştirmek olası değil. Yaşandı bir kere… Geçmişi affetmek de bence mümkün değil. Bu noktada yaşam koçlarına katılmıyorum. O kadar duygusal darbe affedilmez. Ama onu bir kenara koymak bir yol belki... Onu bir kenara koyarak bugüne odaklanmak da…
Kurduğumuz mutluluk hayallerini koca koca hüsranlar takip ediyor. Çünkü beklediğimiz ve aradığımız mutluluk fazla büyük ve genel… Böyle bir hayat yok ki! Hangi hayat daimi mutluluk içerir? Ya da hangi ilişki için aman da ne muazzam denilebilir?
Arkadaşımızın zehir gibi akıllı oğlu doğduğundan beri bu aletlerle büyüdüğünden yuvada beş dakikadan fazla derslere konsantrasyon olamıyor. Bir başka arkadaşımızın ergenlik çağındaki oğlu, günde on iki saatini bilgisayar başında geçiriyor uzun yıllardır… Obez oldu, asosyal oldu, okulu ve ailesini ret ediyor. Çok yeni de antidepresan kullanmaya başladı.
Aile kavramını çok önemsiyorum. Ancak aile olmanın tek bir formatı olmadığını düşünüyorum. Anne baba ayrılsa bile çocuğuyla birlikte hala aile olabileceklerine, kırgınlıkların, hırsların o çocuğun mutluğu yanında önemsiz kalması gerektiğine inanıyorum.
On üç yaşımdayken giden çok sevdiğim insanı yeniden bulduğumda bu kez de trafik kazasında kaybettim. Gitti, geri gelmemek üzere… Bu kez ağladım ama yine içimi boşaltana kadar değil! Bir frenleme söz konusuydu…
Çocukları itmeye kakmaya bile hakkımız olmadığı düşüncesindeyim. O bizim malımız değil. Doğurduk diye üzerinde öyle bir hak iddia edemeyiz, etmemiz söz konusu olamaz. O bize Allah’ın en güzel hediyesi ve mucizesi. Ama çok daha önemlisi; o bir birey…
Çocuklarına “Hayat Güzeldir” filmindeki dünyayı yaratmaya çalışan anne gerçek. Çok zor yıllar geçirdikleri şüphesiz. Ama gönülden sevmeyi başarmış olanlar hayatı zaten kazanmış durumdalar. Kaybetseler de kazanmış durumdalar.
İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.