Kuzey Avrupa'da bulunan Baltık ülkesi Estonya’nın başkenti Tallinn, Avrupa’nın en uygun fiyatlı şehirlerinden biri... Ancak doğasına, tarihi miraslarına ve lezzetlerine bayılacaksınız...

Burası Ortaçağ’da geçen bir filmin seti gibi. Kalelerle çevrili, tarihi dokusunu korumuş ve güneşin ısıtmadığı soğuk şehirde sıcak insanların olduğu Tallinn. İlk yerleşimin 11 bin yıl önce buz örtüsü çekildikten sonra görüldüğü yer. Kuzey Avrupa’da bulunan Baltık ülkesi Estonya’nın başkenti Tallinn’de 10 gün gezdim. İlk söylemem gereken, Avrupa’nın en ucuz şehirlerinden biri... İstanbul’dan yaklaşık 3 saatlik uçuşla vardığım Tallinn’de otele yerleştikten sonra kendimi bana göre Tallinn’in en güzel steak’çisi Goodwin Steak House’a vurdum. Burada tercihiniz kesinlikle biftek olmalı. Yemekten sonra Tallinn Old Town’un büyüsüne kapılmak için kendimi sokaklara attım. Kalelerle ve kulelerle çevrili gotik şehir sizi Ortaçağ’a götürüyor. Tarihi doku o kadar güzel korunmuş ki büyülenmemek elde değil. Tüm bu büyüyü bozan tek şey; Old Town’da yüzlerce yıldır korunan taşlar üzerinde yürürken yanımdan geçen bir Türk’ün “Bu ne ya köy yolu gibi” demesiydi. Güler misin, ağlar mısın? Restoranlar, barlar, müzeler şehirle iç içe ve sanki yüzyıllar önce açılmış ve işletiliyor gibi. Tabii bir de şehre tepeden bakmak gerekiyor. Bunun için en uygun yer şehirle bütünleşen Toompea’ya çıkmak. Biraz dik merdiven çıkıyorsunuz ama Arnavut kaldırımı, taş yollar, taş evlerden yorulduğunuzun farkına bile varmıyorsunuz.

Ara sokakları keşfedin

Yol üzerinde bulunan Cortile adında müthiş dondurmacıya uğramadan geçmeyin. O meşhur ‘The Times we had’ yazısı da buradaki tepede yer alıyor. Manzaranın tadını çıkardıktan sonra aynı yoldan geriye dönmeyin. Hemen bir arka sokaktan merdivenle Toompark’a inin. Burası harika bir park. İçinde Snelli tiik Gölü’nün de bulunduğu bu parkta birçok türde ağaç ve hayvan bulunuyor. 15 derece sıcaklıkta ben boğazlı kazak ve gömlekle dolanırken mayo ve şortuyla güneşlenen Estonyalılardan gözümü alamadım. Güneşe açlar tabii!

Tallinn’den St. Petersburg’a...

Parkın etrafından dolanarak şehrin merkezine farklı yollardan kolayca dönebilirsiniz. Yorgunluk kahvenizi 3 ayrı noktada bulabileceğiniz Caffeine’de içebilirsiniz. Çalışanlarından kahvelerine kadar her şey güzel. Şehirde yeme-içme mekânlarına göz atarken dikkatimi en çok çeken şeylerden biri de global yeme-içme markasının neredeyse hiç olmaması. Yerel lezzetleri keşfetme adına güzel bir şey. Akşam ise Old Town’da ara sokaklara dalın ve istediğiniz kafeye, restorana oturun. Ama benim önerim Old Town’ın girişinde ilk sağda yer alan Popular Cafe och Bar. Yemekleri, kokteylleri ve müzikleri hayli güzel. Otururken bir bakmışsınız ayaktasınız ve dans ediyorsunuz. Ve gece hayatı... Şehrin küçük olduğuna aldanmayın. Geceleri oldukça hareketli. Tallinn’in karşı kıyısında yer alan Helsinki’den ve 350 kilometre uzakta bulunan St. Petersburg’dan gelen ziyaretçiler de bir hayli fazla. Elektronik müziği sevdiğim için önceden planını yaptığım Club Studio adında bir bara gittim. Mekânın ilk katı R&B çalıyor, bir üst katta ise elektronik müzik var. Işık, ses kalitesi ve her şey dört dörtlük.

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.