İki yıldır aklımda, Sapanca, Abant, Yedi Göller, Taraklı ve çevresinde uzun bir rota yapmıştım. Ancak mevsimini kaçırdığımdan Acarlar Longozu’nu pas geçmiş, en kısa zamanda gelinecekler listesine eklemiştim.


Mayıs ve haziran çiçeklerinin, özellikle nilüferlerin açıp suyla kavuştuğu zamanlar diye yollara düştüm. İstanbul’dan yaklaşık 200 kilometrelik bir yol. Kocaeli, Sapanca, Sakarya güzergâhı oldukça rahat, büyük bölümü otoban. Karasu’nun adını arkadaşlarımdan hep duyardım. Yakınlığı nedeniyle özellikle Sakaryalıların Karadeniz kıyılarıyla buluşma noktası. İlçe gün geçtikçe büyüdüğünden şehir kıvamına gelmiş neredeyse. Ama bir yanıyla hâlâ bir Karadeniz sahil kasabası. Ama hedefim Karasu’dan ziyade, Türkiye’nin tek parça halde en büyük longozu ya da diğer adıyla subasar ormanı: Acarlar Longozu.


Longozu tarif etmek için “Kör nehir” de diyebiliriz. Yani denize akan nehirlerin getirdiği kumların set oluşturarak su birikintileri yaratması, oluşan su birikintilerinin bir çeşit su ormanlarına dönüşmesi kabaca tasvirle. Geniş su birikintilerinde ağaçlar, topraktan fışkıran çeşitli bitkiler, sarmaşıklar. Kuş ve diğer canlıları da unutmamalıyız tabii. Karasu ardından İhsaniye Köprüsü’nü geçip birkaç dakika sonra Acarlar Longozu’nun girişindeki dinlenme alanına ulaşıyoruz. Ağaç/kütük yol Acarlar Longozu’nun keşfine başlamak için doğru istikamet.


Yürüyüş sırasında, açan nilüfer yaprakları içindeki sarı çiçekler takılıyor önce gözümüze. Nilüfer çiçeklerini görmek için sabah 09.00’la öğleden sonra 15.00 arasında orada olmak gerektiğini öğreniyoruz. Ardından tekneyle keşif var.


Sakin dingin suların üzerinde longozun diğer ucuna doğru yol alıyoruz. Etrafımızda büyük nilüfer yapraklarının üzerinde su kaplumbağaları, su yılanları var. Kafamız karışıyor biraz. Nehirde miyiz, bataklıkta mı, yoksa bir ormanda mı? Doğa bazen şaşkına çevirir ya işte, tam o hallerdeyiz.


Keşif zamanı



Kıyıya yanaşıp küçük teknemizi bir ağaç dalına bağlıyoruz. Şimdi keşfe çıkma zamanı. Önce ilaç sektöründe kullanıldığını bildiğimiz zambakları görüyoruz. Ardında su laleleri ve su menekşeleri. Suyun içinden fışkıran ağaçlar, dallar, sarmaşıklar, bir dolu bitki. Tim Burton filmlerinden bir sahnenin

içindeyiz sanki. Longozdaki mekânın sahibi Yılmaz Bey “Endemik bitkiler” diye toparlıyor yüzlerce çeşitten oluşan bitki örtüsünü. Ve üzerine basa basa, toprakla bağlantısı olmayan, sadece suda büyüyen bitki türlerini gösteriyor.


Göl soğanı uzun yıllardır pek çok derde deva olarak kullanılır, hatta ticareti yapılırmış. Orman alanının büyük bölümünü dişbudak, karaağaç, kızılağaç, kayın ağaçları oluşturuyor.


Ardından başta sülün, çulluk ve yaban ördeği gibi hayvanları ve yayın, kızılkanat, sazan, turna gibi bölgeye özgü tatlı su balıklarını anlatıyor Yılmaz Bey. Özellikle göçmen kuşların üreme ve konaklama alanı olduğunu öğreniyoruz. Doğaya karışıp doğa adına bir sürü şey öğrenip keşfimizi bitiriyoruz. Artık biraz dinlenip yola çıkma zamanı. Dönüş yolumuzda yine o kıvrımlı yollar var. Bu kez hemen sağımızda gün batıyor. Sakarya’nın kuzeyinde Karasu ve Kaynarca ilçeleri arasında yer alan, Türkiye’nin tek parça halindeki bu en büyük longozunun genişliği 250-1.250 metre arasında değişiyor. Uzunluğu ise 7.5 kilometre. Karadeniz’le arasında 25-30 metre yüksekliğinde kum tepelerinden oluşan bir doğal set var. Güneyinde ise 100 metre yüksekliğinde alçak tepeler yer alıyor.


Acarlar Longozu, subasar orman ekosistemiyle 1998’de Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun aldığı kararla 1. derece doğal sit alanı olarak koruma altına alınmış. Şu sıralar bu fantastik doğa parçasını keşfetmenin tam zamanı.


Haber: Levent Özçelik

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.