Duyu bütünleme konusu yeni yeni farkına vardığımız bir konu. Ben de Duyusal Akademi'nin kurucusu Ebru Sidar ile duyu bütünlemeyi konuştum. Şimdilerde İngiltere’de şube açma hazırlıkları yapan Ebru Sidar, “Çocuklarımızı etiketlemeden önce onların olası duyu eşik farklılıklarını anlamaya çalışalım, bireysel farklılıklarını tolere edebilmeleri için yardım alalım” diyor. Terapi merkezinden, emekleme gecikmesinden, beslenme sorunlarına; prematüre çocuklardan, cerebral palsiye ya da down sendromlu çocuklara kadar birçok konuda yardım almak mümkün. Ebru Sidar ile uyku, beslenme bozukluğu; dikkat eksikliği, fazla hareketlilik gibi konuların altında yatan şeyin duyu bütünleme sorunu olabileceği üzerine derin bir sohbet gerçekleştirdik. Kendisi çocukluğunda duyu bütünleme sorunu yaşadığı için konuya hassasiyeti de fazla tabii ki. Ebru Sidar, uyku konusunda zorlanan ailelere ipuçları verdi; çocukların beyin gelişimini anlattı.


Duyu bütünleme kapsamında kaç tane duyumuz var ve bunlar ne işe yarıyor?

Görme, işitme, koklama, tatma ve dokunma dış dünyadan gelen uyaranları algılamamızı sağlayan beş duyumuz; kendi vücudumuzdan gelen uyarıları almamızı sağlayan vestibuler duyu ve proprioseptif duyu olmak üzere yedi duyumuz var. Vestibuler duyu; hareketle ilgili bilgi verir bu sayede denge, hız, koordinasyon gibi unsurları yönetir, iç kulakta yer alır. Başın boşluktaki her hareketinde duyusal bilgi alır ve beynimize hareketle ilgili bilgi verir. Proprioseptif duyu; bunu da vücut farkındalığı olarak çevirebiliriz. Eklemlerimizin ve kaslarımızın içindedir, dolayısıyla eklemlerimizi ve kaslarımızı hareket ettirdiğimizde bu duyu devreye girer. Üç boyutlu dünyada karanlıkta ellerimizin, kollarımızın nerede olduğunu bu duyu sayesinde biliriz. Bunun yanında güç kullanma konusunda yardımcıdır. Bir kâğıdı kaldırma gücümüzü; karşımızdakiyle ‘çak’ yaparken kullanacağımız güç kontrolümüzü sağlar. Duyu bütünlemede bu yedi duyu ile çalışıyoruz.


Duyu bütünleme nedir?

Duyu bütünleme; bu saydığımız duyulara dışarıdan ve vücudumuzdan gelen mesajların beyne yollanması ve yorumlanması. Örneğin merdiven görünce ayağımızı kaldırmamız; sinek olduğunu görünce pencere açmamız (problem - çözüm). Gördüğümüz mesajların beyne gitmesi ve ona uygun davranış geliştirmesidir. Kolumuz rahatsız, yamuk bir pozisyondayken düzeltiriz bu da kendi vücudumuzdan gelen mesajı yorumlayıp ona uygun davranış geliştirmeye örnek. Duyu bütünleme sorunu varsa bu süreçle ilgili sıkıntı yaşıyor çocuklar. Bu süreci kendi içinde bölersek; duyusal bilginin şiddetinin algılanması, ayırt edilerek anlamlandırılması, bu bilgiye uygun bir fikir ve uygun cevap oluşturulması ve en son olarak da bu cevabın hayata geçirilmesi aşamalarından bahsedebiliriz. Hepimizin aynı seviyede olmasa da birbirine yakın bir duyusal eşiği var, her duyuyla ilgili ayrı ayrı. Eğer duyu bütünleme sorunu varsa işte bu eşiğin, her bir duyu için, çok altında ya da çok üzerinde bir durum söz konusu olabiliyor. Örneğin çok hareket eden bir çocuğu değerlendirdiğimde, duyu bütünleme sorunu olmaması da mümkün tabii ki ama çoğunlukla duyusal eşiğinin normalden yüksekte olduğunu ve hareket uyaranına ihtiyaç duyduğunu görebiliyorum. Dolayısıyla çocuk; beyninin doyması için özellikle vestibuler duyu uyaranına ihtiyaç duyuyor ve hareket ediyor. Ayrıca vestibuler duyu ile ilgili yapılan çalışmalar gösteriyor ki bu duyu öğrenme bölgelerini aktifleştiriyor. Duyu bütünleme terapisi bu çalışmalardan sonra ortaya çıkıyor zaten. Dolayısıyla vestibuler duyu ile ilgili sorun çözülmezse çocuğun öğrenmesi engellenmiş oluyor. Duyusal bilginin şiddetinin doğru algılanması ile ilgili bahsettiğim bu problem dışında, duyusal bilginin ayırt edilmesi (diskriminasyon), bu bilgilerin yorumlanarak problem çözme, fikir üretme gibi cevap oluşturma süreçlerinin oluşması (praxis) ve son olarak bu cevabın hayata geçirilmesi (fiziksel motor beceri) gibi alanlarda da problemler gözlemleyebiliyorum. Tedavide sorunun doğru algılanması işimizin en önemli kısmını oluşturuyor.


Burada bu sistemi tedavi etmenin alternatif yolu yok değil mi?

Buraya verdiğim örnekteki gibi çok çocuk geliyor. Aileleri ya da öğretmenleri tarafından ‘yaramaz, haylaz’ diye etiketlenmiş, utandırılmış çocuklar. Çoğu için psikolojik terapiler sağlanmış uzun seneler. Masa başı tedaviler aranmış hem maddi hem manevi olarak çocuk da aile de yorulmuş ama buradaki fizyolojik olay masa başı yollarla tedavi edilmeye çalışılırsa yeterli gelmez. Çocuğun eşiği yüksek bunun çocuk tarafından sindirilmesini sağlamak lazım. Bu kliniği açmam için beni motive eden, ailece de görüştüğüm çok değerli bir ailenin çocuğu seneler önce eşim aracılığıyla çalıştığım bir çocuktu. Çocuk dersten kaçan, arkadaşlarına vuran, derste gezen, çok karşılaştığımız ‘yaramaz’diye etiketlenen bir çocuk. Aile yıllarca çok ciddi maliyetlerle psikolojik tedavi alması için terapilere falan götürüyor iki yıl boyunca. Kliniğim de yok, çalıştığım yer de daha ağır vakaları kabul ediyor dolayısıyla evlerinde terapiye başladım ve üç ay sonra çocuğun okuldaki tüm şikâyetleri bitti. Aile de işte o süreçten sonra kendi kliniğimi açmam için çok teşvik ve motive ettiler, çocuklarına nasıl iyi geldiğini görünce, sorunu olan tüm çocuklar faydalansın çok istediler.


Sizin de vardı değil mi duyu bütünleme sorununuz, çocukluğunuzda?

Ben derslerde başarılı olmasına rağmen, sınıfta konsantrasyon sorunu olan; kalabalık arkadaş gruplarında iletişimden kaçınan, uyaran çok olduğunda tolere edemeyen, tırnak ve kalem yiyen, koordinasyon alanında zorlanan, duyu bütünleme sorunları olan bir çocuktum. Dolayısıyla performansımın onda birini belki kullanıyordum. Şimdi tedavi gören çocukların yaşam kalitesindeki iyileşmeyi gördükçe işimin ne kadar önemli olduğunu görüyorum. Bir de tabii kendi çocukluğum için üzülüyorum. Kendi çocuklarımı da getiriyorum buraya 10 aylıkken emeklemiyorlardı mesela 2 haftada emeklemeye başladılar. Tabii buraya Down Sendromlu, Cerebral Palsyli, otizmli çocuklar da geliyor ama prematüre, üstün zekalı, dikkat eksikliği ya da basit birkaç seansla düzeltilebilecek sorunlar için de farkındalığı olan ailelerin çocukları da geliyor.


Dikkat eksikliği ile duyu bütünleme sorunu nasıl çözülüyor?

Dikkat eksikliği olan çocuğun görme duyusu eşiği aşağıda olduğu için çocuk yoğunlaşamıyor. Bugün bir değerlendirme yaptım anne oğlunun görsel hafızasının akranlarından ileride olduğu ile ilgili tespitini paylaştı. Oğlunu bana getirmesine sebep olan sorunu da dikkat eksikliği tabii ki bu bağlantıyı bilmiyor. İşte bu nedenle o çocuk dikkatini toparlayamıyor. Burada çocuğun görme eşiğini normalize etmiyoruz. Çocuğun bunu tolere edebilmesini, baş edebilmesini sağlıyoruz. Bu bireysel farklılık hayatında avantaj olarak devam ediyor elbette. Ayrıca dikkat eksikliğinde her çocuğun farklı duyusal problemleri de olabiliyor. Görme dışında; işitme, vücut farkındalığı, dokunma, tat ve vestibuler gibi diğer farklı duyularını da değerlendirmek ve dikkat eksikliğine sebep olabilecek problemleri tespit ve tedavi etmek gerekiyor.


Terapi ne zaman gereklidir, aileler ne zaman harekete geçmeli?

Çocuk çok hareketli diye, amuda kalkıp tv izliyor diye terapiye gelmemeli. Çocuk sorunla baş edemez durumda ise, bu farklılık hayatının tamamına negatif yansıyorsa; dersleri, arkadaşları ile ilişkileri gibi, yaşam kalitesini etkiliyorsa burada terapi alınmalıdır diyebiliriz. Geçenlerde bir arkadaşım çocuğunun evdeki dikkat dağınıklığından bahsetti, öğretmeni ise problemin olmadığını söylemiş, terapiye almaya gerek görmedim çünkü burada hayatının tamamına yayılan bir sorun yok. Ailelerin beklentileri de çok önemli. Matematik notlarını yükseltmeyi terapiyle beklememek lazım. Burada çocuğu engelleyen limitler ortadan kalkıyor, çocuk bireysel farklılığını sindirebilmeyi öğreniyor. Biz çocukların yaşam kalitesinin yükselmesi, mutlu, uyumlu bir birey olması konusuyla ilgileniyoruz gerisi zaten gelir.


Söyledikleriniz okula başlamış, kendini ifade edebilen çocuklar için gayet anlaşılabilir belirtiler fakat daha küçük yaştakiler için, bebekler için duyu bütünleme sorunları nasıl anlaşılabilir?

Önce problemli durumun tedavi edilmesi lazım. Dokunma duyusu hassas olan bir çocuğun mesela, kucakta sakin olması beklenemez. Ya da tat duyusunda işlemleme sorunları varsa, yemek yeme sorunları gözlemlenir. Yaşamımızın ilk altı ayında duyularımızı fark ederiz ve onları kullanmaya başlarız. Gelişmimizin en temel noktasını duyularımızdan gelen bilgilerden öğrendiklerimiz oluşturur. Dönme, emekleme, yürüme gibi fiziksel becerilerimiz duyusal gelişimin ardından, ilk 1 senede hızla gelişir. Sonra renkleri öğrenme, konuşmaya başlama gibi algısal süreçlerimiz ve en son olarak akademik becerileri kazanırız. Dolayısıyla gelişimsel sürecin ilk aşaması olan duyu bütünleme sürecindeki sorunlar diğer tüm davranışlarımıza negatif yansır.


Uyku sorunu yaşayan bebeklerin ailelerine önerileriniz olabilir mi?

Özellikle duyu bütünleme sorunu olan çocuğa uyku eğitimi vermek o çocuk için eziyet demektir. Kişisel olarak duyu bütünleme sorunu yoksa da uyku eğitimi vermekten yana değilim. Çocuk gün içinde aldığı uyaranları tolere edemiyor olabilir. Bunun için uyumasından iki saat önce loş ışık ve az uyaranla derin basınçlı masajla sakinleştirilmesi, yorgunluğunu atmasının sağlanması gerekir. Diğer konu, çocuk gün içinde yeteri kadar hareket edemiyor olabilir. O çocuğu sürekli hareket ettirmek sallamak, hoplatmak, zıplatmak güzel yöntemler olabilir. Buraya gelen her aileye önerim çocuklarıyla boğuşmaca, güreş gibi oyunlar deneyebilirler. Bu oyunlar bir tedavi yöntemi değildir ama çoğu çocuğun duyusal gelişimini destekler. Tabii daha belirgin duyu bütünleme sorunu varsa terapi gerekir.


Memede uyutma konusu ile ilgili ne düşünüyorsunuz?

Oral uyaranlar çocuğun kendini sakinleştirmesi için çok önemli. Birden kesilmemeli… Meme çocuk için tensel temas anlamına geldiği gibi, meme emerken annesinin vücuduna doğru dönmesi uyaranlara kendini kapaması anlamına geliyor. Görsel izole bir ortam ve tensel temas çocuk için cennet. Proprioseptif uyaran örneğin haftada 3 kez 15’er dakikalık masajın bile mutluluk hormonunu artırdığı ve çalışanların iş başarılarını artırdığına dair araştırmalar var, çok önemli. Dolayısıyla bunlarla birlikte meme emmesi çocuk için sakinliğini sağlaması için önemli. Masaj yaparken derin, sakin, ona huzur verdiğimizi bilerek, basınçlı; görsel izoleyi sağlayarak yapılması çocuğu sakinleştirir. Bunun yanında ne kadar erken kendini regüle etmeyi öğrenirse çocuk için o kadar iyi olur. Meme bırakırken geçiş dönemi için sadece uykuda mesela emzik kullanılabilir. İlk üç sene kendini regüle etmeyi öğrendiği dönem.


Yemek yeme sorunları ve duyu sorunları arasında nasıl bir bağlantı var?

Yemek yeme problemi varsa, örneğin inat, tepki, travma ya da belirgin fiziksel bir sorun yoksa genelde karşımıza duyusal hassasiyetler çıkıyor. Tat duyusundaki hassasiyetin iki türü var. Duyusal eşik aşağıdaysa tanıdığı birkaç çeşitten başka bir şey yemek istemiyor. Farklı tatlar onu rahatsı ediyor, dolayısı ile yemek istemiyor. Eşik yukarıdaysa bu kez de çok çeşitli yemekten hoşlanıyor. Tatlı, tuzlu, acı tatlar rahatsız etmiyor bu sorunu olan çocukları ve yaşıtlarından daha şişman olabiliyor mesela. Buraya çocuklardan biri dikkat eksikliği şikayeti ile gelmişti ve bunun yanında inanılmaz abur cubur yiyen bir çocuktu. Terapiler bitti ve annesi bana 'Ebru Hanım dikkat eksikliği ile ilgili şikayetimiz tamamen geçti bu çok güzel de anlamadığım bir konu var çocuğum abur cubur yemeyi de kesti bu nasıl oldu?' diye sordu. Ben de sorunun cevabını çocuğumuza soralım dedim ve o çocuğun verdiği cevap aslında duyu bütünlemeyi anlatıyor: 'Benim ağzımın tadı değişti Ebru Abla’ demişti.


Çocuk beyninin gelişimi konusunda seminerler verdiniz bu konunun ailelere bakan yönü ile ilgili neler anlatıyorsunuz?

Çocukların sinir sistemini geliştirme yöntemi anlatıyorum. Ailelerin çocuklarının beyin yapısı hakkında bilgi sahibi olmasını sağlıyorum öncelikle. Ardından da küçük tüyo ve ipuçlarıyla evde çocuklarının beyin gelişimini nasıl destekleyebilecekleriyle ilgili önerilerde bulunuyorum. Amacım çocukların duygusal kontrolünü sağlayabilmeyi öğrenmelerini sağlamak ve beden-zihin ve duygu farkındalığını kazanarak beyni daha aktif kullanabilmelerini desteklemek.


İlgimi çeken şu ki siz tüm bunların yanında IQ'dan söz etmediniz?

Çünkü farkındalığı yüksek, mutlu ve en önemlisi içsel motivasyonu çocuklar zaten onu da beraberinde götürürler. Anaokullarında yapılan bir araştırmaya göre oyuna ağırlık veren ve akademik ağırlıklı eğitim veren iki anaokulu grubunu uzun seneler izlemişler. Sonuç olarak bu çocuklarla ilgili; ilkokul dördüncü sınıfa kadar akademik ağırlıklı anaokuluna giden grubun derslerde daha başarılı olduğu ortaya çıkıyor. Fakat buradan sonra düşüyor. Yetişkin olduklarında belirlenen ev sahibi olma, aylık kazanç, mutluluk gibi kriterler söz konusu olduğunda oyun ağırlıklı anaokuluna giden çocukların daha başarılı oldukları ortaya çıkıyor. Buraya gelen çocuklar terapiye geldiklerini bilmezler; oyun oynamaya geliyor. Bizler de terapist değil; oyun ablası, abisiyiz onlar için.


Ekran kullanımının kullanımı konusunda ne dersiniz?

Bu konuda otoriteler, teknoloji karşısında çok direnmemek gerektiğini; ebeveyn eşliğinde izlenmesi ve izlenirken de izlenilen konu hakkında konuşulması durumunda günde bir saat kadar üç yaş altının da ekrana maruz bırakılabileceğini söyledi en son. Ben bir terapist olarak bu konuda daha dirençliyim. Aynı süre ekrana maruz kalan çocuklar arasında bir kısmında sorun olmazken bir kısmında otizm belirtileri görüldüğünü biliyor ve görüyorum. Otizm genetik bir konu ve bunun ortaya çıkmasına neden olan tetikleyici bir faktör gibi kabul ediliyor ekran bu anlamda. Bağlanma problemlerine, yaygın gelişimsel bozukluklara sebep olabiliyor. Ben şahsen üç yaşına kadar ekran önermiyorum bu yaştan sonra da saat ve uyaran kontrollü ekran önerebilirim. Ekranın çok fayda sağladığı çocuğa çok denk gelmedim.


Röportaj: Bengü Kantekin Günal

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.