Gökhan Türkmen, son yılların yükselen yıldızı. Her yerde onun şarkıları çalıyor ve herkes onun ‘cool tarzı’nı konuşuyor. Önce Maslak Extreme Audio’da buluşup bu ‘tarz adamla’ tarz bir fotoğraf çekimi yaptık, sonra da samimi bir sohbete imza attık. Türkmen’in baba olacağını da Türkiye, bu röportajla duyacak.


Fotoğraf çekimimiz sırasında, iki elinizle kulaklarınızı kapattınız. Bu benim aklıma, “Zaman zaman dünyaya karşı da kulaklarınızı kapatıyor musunuz?” sorusunu getirdi.

Maalesef o olmuyor, onu bir türlü beceremiyorum. Algılarım çok fazla açık, hatta o yüzden odaklanma sorunum var. Mesela kitap okuyamam, okuduğum bir cümleden aklıma bir sürü şey geliyor. Konserde işimi yaparken bile her şeyi görüyorum, insanlar inanamıyor. Bu bazen iyi, bazen de kötü olarak bana geri dönüyor.


Peki olumsuz eleştirileri kafanıza çok mu takarsınız?

Eskiden daha çok takardım. Mesela şarkımı ilk internete verdiğim andan itibaren eleştirileri okurum, Instagram’a koyduğum fotoğrafların altındaki tüm yorumları da okurum.


Yorumlara yanıt veriyor musunuz?

Instagram’da direkt mesaj diye bir şey çıktı, oradan yazılanlara yanıt veriyorum. Ama Facebook ve Twitter benim için eskisi kadar eğlenceli değil, olması gerektiği için devam ediyor.


Hayata ciddi bakıyorum

Bugüne kadar en çok canınızı sıkan haber ne oldu?

İptal olan bir konserle ilgili yazılanlar oldu. İnsanların bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olması en çok canımı sıkan şey. Bir insanla ilgili ben bir şey bilmiyorsam, asla yorum yapmam. O iptal olan konser için biri, “Para senin için bu kadar mı önemliydi, sahneye çıkmadın” yazmış. Orada mevzunun para olmadığını anlatmak istiyorsun, bir paragraf yazı yazayım ve herkes sussun diyorsun, kendini o kadar zor tutuyorsun ki... Çünkü şimdi orada öyle bir diyaloğa girmek de çok saçma. Ben beni seven insanların cahil olmasına tahammül edemiyorum. Bu cümlem yanlış anlaşılmasın ama gerçekten öyle. İnsanların empati yeteneği olsun istiyorum. Bu kadar cahil olamayız, buna üzülüyorum.


Zor gerçekten...

Mesleğimiz dışarıdan çok keyifli, eğlenceli, şen şakrak ve süper gözüküyor olabilir ama Türkiye’de bu işi yapmak hiç de kolay değil! İşimizi çok sevdiğimiz için mutluyuz ve bu kadar şeye katlanıyoruz.


Sizin hakkınızda en çok duyduğum şey ‘Cool Adam’ benzetmesi. Bu bir imaj çalışması mı? yoksa gerçekten cool musunuz?

(Gülüyor) Çocukluğumdan beri ben çok sakinimdir, büyük tepkiler vermem. Biraz köşeleri olan ve hayata ciddi bakan bir adamım. Bunun sıkıntısını da yaşıyorum. Keşke bazı şeyleri tiye alabilsem, aslında artık almaya da çalışıyorum.


Sanki erken olgunlaşmış gibisiniz. Hayatınızda bunu tetikleyen bir şey oldu mu? Kayıplar, vefatlar?

Yok, hayır. Annemin ve babamın davranışlarını görerek bir ağırlık oluşmuş olabilir. 17 yaşında, “Artık para kazanmam gerekiyor” demem de bununla alakalı olabilir.


İlk paranızı kazandığınız günü hatırlıyor musunuz?

Tabii ki hatırlıyorum. 2000 yılında İstanbul Üniversitesi’nin yakınlarındaki bir kafede kuzenim Serkan ile beraber bir program yapmıştık. Gitar çalıp şarkı söylüyordum. 25 lira para alıyorduk. 15’i benim, 10’u Serkan’ındı. Ben Anadolu yakasında oturduğum için fazla alıyordum, malum yol parası. (Gülüyor)


Üniversitede hangi bölümü bitirmiştiniz?

Kocaeli Üniversitesi Endüstriyel Yönetim Bölümü’nü bitirdim. Aslında Marmara Üniversitesi Müzik Eğitim Bölümü’nü kazanıp müzik öğretmeni olmak istiyordum ama olmadı. Annem babam da, “Müzik nereye kadar, bir mesleğin olsun” düşüncesini bilinçaltıma yerleştirdiği için, üniversiteyi kazanmışken okuyayım, ailemin de gönlü olsun dedim.


Çok mu utangaçsınız? Sanki karşımda çok çekingen bir adam var.

Aynen, çok çekingen ve utangaç bir adamım. Hatta bu durumum yanlış algılanıp bana ukala bile dendi. Halbuki hiç alakası yok.


Peki bu kadar utangaç olup milyonlarca insanın karşısında sahneye çıkıp nasıl konser veriyorsunuz?

Onu ben de bilmiyorum işte. (Gülüyor) Beni dinleyen insanların karşısında rahatım ama birisinin sahnesini dinlemeye gidip sahneye davet edildiğimde, benim için gelmediklerini bildiğim için çok çekingen davranırım. Ama şunu da söylemeliyim ki, ben biraz da müzik sayesinde utangaçlığımı yendim.


Gökhan Türkmen için ‘Pop müzikteki en iyi isimlerden biri’ cümlesi kuruluyor. Sizin için müzikal anlamda her şey yerli yerine oturdu mu? Memnun musunuz?

Son albümümle en başta yapacağım şeyi şimdi yaptım. Tabii o zamanki müzik bilgimle şimdi ki aynı değil. ‘En Baştan’ albümü benim için bir tezdi. Bundan önceki albümlerimi, okuduğum bir bölüm gibi düşünüyorum. ‘En Baştan’ ile tezimi verdim ve mezun oldum.


Bir de sakallarınız çok meşhur. En son ne zaman kestiniz?

En son sinek kaydı tıraşımı 2000 yılında yapmıştım. O günden beri hiç sıfır kestirmedim. Benim üst dudağım çok incedir, bıyık olmayınca çok çirkin oluyorum.


Âşıktım ama hiç söyleyemedim




Evliliğiniz de sürpriz oldu. Eşiniz Sinem Hanım’la nasıl tanıştınız?

Sinem benim liseden sınıf ve sıra arkadaşım. O zamanlar çok yakın dosttuk ama ben Sinem’e âşıktım fakat bunu Sinem’e hiç söylememiştim. Lise bittikten sonra 3-4 sene görüştük, arada kopukluklar oldu ama telefonla irtibatımızı hiç kesmedik. Okul yıllarında birbirimize yazdığımız mektuplar ve defterler vardı... O defterlerde yazılanları görseniz, “Siz büyük bir aşk yaşamışsınız da farkında değilsiniz” derdiniz.


Sonra nasıl sevgili oldunuz?

Bir gün bir anda bir şey oldu. Hadi biz evlenelim dedik. Geçtiğimiz 7 Şubat 2014’te evlilik kararı aldık.


Peki neden sevdiğinizi yıllarca söylemediniz? Resmen içinize atmışsınız...

İçime atmak değil, ben o birlikteliği çok sevmiştim. “Ben sana âşığım, seni seviyorum” diyerek o ilişkiyi zedelemek istemedim.


Sinem Hanım da sizi sevip, yıllarca söylememiş mi?

Yok Sinem’in benim gibi bir durumu yoktu. Ama belki o da bunu kendine itiraf edemedi. Kadın kafası başka olduğu için bilemiyorum açıkçası.


Mutlaka evlilik kararından önce ikinizin de hayatına birileri girmiştir. Zor olmadı mı? Kıskanmadınız mı?

Kıskandım tabii. Onun bir ilişkisi vardı. “Ne yapayım?” diye bana anlatırdı. Öyle garip durumlar vardı ki... Tam filmlik bizim hikâyemiz.


Nazara çok inanıyorum

Evlenme teklifini nasıl yaptınız? Çok merak ettim.

İşte o 7 Şubat gecesi, 15 yıldır birbirimize bir şey itiraf etmeyip bir anda bir yakınlaşma olunca önce bir şaşırdık, şoke olduk. Gelip geçici bir şey mi acaba dedik. Bir gün, iki gün bekledik, 3 ay kimseye bir şey söylemedik. Ama ben zaten o gün Sinem’e, “Ben seninle evlenmek istiyorum. Çocuğumuz olsun. Ben başkasından çocuğum olsun istemiyorum” dedim.


Bebek düşünüyor musunuz?

Şu an bekliyoruz. Bunu da ilk kez açıklamış oldum. Ama kaç aylık olduğunu sorma, nazara çok inanıyorum. Bu kadar söylemiş olayım.


Hayırlı uğurlu olsun. Ne güzel bir haber aldık. Kadın anne olunca, haliyle belli bir süre eşinden çok, bebekle ilgilenmeye başlıyor. Babaların da bu durumda kıskançlık krizine girdiği söyleniyor. Bu psikoloji sizi korkutuyor mu?

Benim yaşayacağım birçok duygu bitti. Artık çocuğuma duyacağım aşk var. Ben onu sabırsızlıkla bekliyorum.


Röportaj: Ömür Sabuncuoğlu

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.