Televizyon dizilerinde daha çok aile hikâyelerinde yer aldı. Uzun soluklu işlerde kimi zaman güldürdü kimi zaman ağlattı. Bennu Yıldırımlar, yıllar içerisinde kimlikten kimliğe bürünse de başarılı kariyerini her projeyle daha da yükseltti. Mütevazı kişiliğiyle tanınan ve oyunculuğuyla parmak ısırtan Yıldırımlar ile oyunculuğunu, yoğun geçen günlerini, kızını ve moda ile estetik ameliyatlara bakış açısını konuştuk.

Üst üste hep aile projelerinde izledik sizi. Bence şöyle çılgın, yalnız yaşayan, aşk hayatı karışık, sosyal çevresi olan bir kadını da harika canlandırırsınız. Gerçekten siz neyi yapamazsınız?

Bu güzel iltifatlarınız karşısında bir şey diyemiyorum, sağ olun. Evet bu tür senaryolar üst üste geldi, hikâyeleri sevince de kendimi hep içinde buluverdim. Söylediğiniz karakteri oynayacağım bir film projesi neden olmasın, elbette onu da keyifle oynarım. Sanırım bana dair algı konusunda bir fikri sabitlik var.

Hep iyi projelerde yer aldınız... Sizde şeytan tüyü mü var?

Buna verebileceğim bir cevap yok, seçimlerim konusunda oldukça titiz davranıyorum. Ama her şeyin ötesinde şanslıyım ki, güzel ekiplere denk düşüyorum.

Bir rol çalışırken kendinizi çok hırpalar mısınız?

Rolün ortaya çıkması bir bebeğin dünyaya gelişi kadar sancılı bir süreçtir. Ben bu süreci bebek ve anne ilişkisindeki gibi naif, bilinçli ve heyecanlı yaşarım.

Uzun soluklu kaliteli işlerde rol alıyorsunuz. Bir işin tutup tutmayacağını önceden bilebilir misiniz mesela?

Tutup tutmayacağından çok, projenin içime sinmesiyle ilgileniyorum... Günümüzde kimse projelerin devamı konusunda artık bir fikir sahibi değil, sektörün durumu malum. Bir projeye karar verirken, yapımcı, yönetmen, hikâye ve oyuncu kadrosu kararımı etkileyen 4 ana unsurdur.

Artık projelerde ünlü isimlerin yer almasının yetmediğini görüyoruz. Senaryo, çekim yerleri, kıyafetler, replikler, hikâye pek çok etken var.

Proje bir bütündür. Bütüne dair atlanabilecek en ufak detay da düzeni bozar. Artık hikâye, senaryo, inandırıcılık ve samimiyet ön planda... Oyuncu seyirciye ancak bu ruhu geçirebilir, iyi bir oyuncu seyircinin hissedip, yaşamasını sağlar.

‘Gönül İşleri’ni kabul etmenizin en önemli nedeni neydi?

Erol Avcı; birlikte çalışmayı arzu ettiğim bir yapımcıydı. Türkan Derya ile tanıştığımda da enerjisini çok sevdim ve bana güven verdi. Ve tabii ki senaristimiz Necati Ateş’in kurduğu dünyaya gerçekten inandım.

Dizilerin yanı sıra tiyatroyu da hiç bırakmadınız. 1988 yılından beri Şehir Tiyatroları’ndasınız. Bu zaman zarfında birçok döneme de eşlik ettiniz. O ilk günden bugüne tiyatro camiasında neler değişti?

Tiyatro sanatı, toplumun bir aynası gibi düşe kalka hayatına devam ediyor. Yaşanan çelişkiler, sanat ve sanatçıya başka zenginlikler katıyor. Büyük prodüksiyonların yapıldığı kurum tiyatrolarının yanı sıra, yeni gelen genç neslin açtığı tiyatrolar, farklı bir enerjiyle hayatımıza ışık tutmaya devam edecek. Daha da önemlisi, sadece bizlere özgü sandığımız hikâye, durum ve karakterlerimizi, ustalıkla yazıya döken yazarlarımızın artmasıyla asıl Türk Tiyatrosu adını dünyaya duyuracak. Umut bizden çok da uzakta değil...

İşi bir kenara bırakalım. Nasıl yaşıyor Bennu Yıldırımlar? Boş bir gün düşünün, tüm gün sizin, neler yaparsınız?

Boş bir gün yoktur benim için. Her günümü yoğun ve dolu dolu yaşarım. İş harici bana kalan zamanlarımda sporumu aksatmam, köpeğimle zaman geçiririm, kızım Ada ile hayatı paylaşırım ve her fırsatta dostlarımla birlikte keyifli vakit geçirmeye gayret gösteririm. Ailemle birlikte olmak her zaman benim için özeldir.

Kızınız 15 yaşında değil mi? Neye ilgisi var? Sizi izler mi? Yorum yapar mı?

Evet, Ada 15 yaşında, o da sahne sanatlarıyla ilgileniyor. Önceden oyunlarımızı kaçırmadan takip etmeye çalışırdı, artık set ziyaretlerine de başladı. Bizim onunla güzel bir paylaşımımız var. Sete gelmekten ve ekibimizle vakit geçirmekten keyif alıyor. Ada yorum yapar, iyi ve dikkatli bir izleyicidir.

'İyi müzisyenlere hep gıpta etmişimdir'

1996 yılında Mor ve Ötesi’nin ‘Yalnız Şarkı’ adlı klibinde rol almışsınız. İzledim zaman tüneli gibi... Bir daha klip çalışması olmadı mı?

Bir de Kıraç’ın bir klibinde yer almıştım. Her iki klipte de yakın arkadaşım Natali Yeres ile çalışmıştık çünkü.

O zaman iyi bir müzik dinleyicisisiniz. Ne tür müzik dinlersiniz?

Oyunculuk dışında beni en çok etkileyen sanat dalı müzik. İyi müzisyenlere hep gıpta etmişimdir. Kulağıma hoş gelen müzikleri severek dinlerim. Klasik batı müziğinin yeri ayrı tabii...

'Estetik değil cilt bakımı dikkatimi çekiyor'

Sizi izlerken diyorum ki, inşallah Bennu Hanım hiç estetik ameliyat olmaz. Şu an için ihtiyacınız yok ama estetiğe sıcak bakanlardan mısınız?

Estetikten çok, var olanı koruyup kollayan cilt bakımları dikkatimi çekiyor. Sanırım insan olarak doğru formül mutlu yaş almaya devam etmek ve gülmeyi bilmek. Önemli olan insanın gözündeki ışığın sönmemesi... Şu an için bu tarz bir düşüncem yok.

Kendinizi beğenir misiniz?

Narsist bir tavrım yok elbette, sadece kendime dair değil genelde zor beğenenlerdenim.

Sporla, beslenmeyle aranız nasıl?

Vakit buldukça pilates yapıyorum, şu sıralar set temposu spor önceliğim konusunda beni zorluyor. Beslenme konusunda dikkatli ve bilinçli olduğumu söyleyebilirim. Yeni lezzetleri keşfetmekten hoşlanırım.

Modayla aranız nasıl?

Modayı elbette herkes gibi takip ediyorum. Ben bana yakışanı seçmeye gayret gösteriyorum. Yumuşak renkler, nostaljik modeller ilgimi çekiyor. Giyimde rahatlığın konforunu seviyorum. Spor kıyafetlerin içinde de kendimi özgür hissediyorum.

Mükemmeliyetçi misiniz?

Mükemmeliyetçilik duygusu insanı bir müddet sonra mutsuz eden ve hayata karşı motivasyonunu aşağı çeken bir duygu bence. Kendimce her şeyi en iyi yapmaya çalışırım ama toleranslarım her daim vardır. Düzenli olmak takıntım olmamakla beraber vazgeçilmezim.

Sizi tanımayan biri, Twitter hesabınızdaki paylaşımlarınızdan sizinle ilgili fikir sahibi olabilir. Daha çok doğayla ve oyunculukla ilgilisiniz...

Doğayla iç içe olmayı seviyorum. Oyunculuk, yaşam tarzım. Kafa yorduğum şey ise; insanların ileride hangi şartlarda yaşayacakları, bugünle gelecek arasında nasıl bir gelişim ve değişim olacağı...

Röportaj: Ekin TÜRKANTOS

Fotoğraf: Şahin TUHAN