Asi Kuş’ ve ‘Babam Dokuz Doğurdu’yu oynuyor. ‘Kaplumbağa’, ‘Küçük Prens’ ve ‘Kobay’ oyunlarını yeniden sahneleyecek. Türkiye’de kurumsal yapıları yönetiyor, seslendirme yapıyor. Kitap yazıyor, çevirmenlik yapıyor. Bol bol seyahat ediyor. Üniversitede ders veriyor. Günde altı saat uyuyor ve her gün bir saat yüzüyor. En çok kendine güldüğünü söyleyen Ali Poyrazoğlu ile röportaj yapmak çok zor. Sayfalar yetmez kendisini anlatmaya. İtiraf edeyim röportajı çok kısalttım, aksi halde bir hafta sürerdi. Türkiye’de Türkçe, ABD’de İngilizce, Fransa’da Fransızca, Yunanistan’da Yunanca oynuyor. Hünerli bir oyuncu. Çok çalışıyor. Bu yıl ikinci kez Borusan Filarmoni Orkestrası’nın şef koltuğuna geçip ‘Küçük Prens Bana Dedi ki’yi yönetti. Bu güzel organizasyonun provalarında buluştuk, çünkü Ali Poyrazoğlu’nu yakalayana aşk olsun. Hızlı yapılan röportaj tadından yenmez. Keyifli pazarlar.


Bu yıl ikinci kez Borusan Filarmoni Orkestrası’nı yönetiyorsun...

Evet, bundan önce Carmen operasını yaptım. Önce tiyatro oyunu olarak yazıyorum, sonra müzikle birleştiriyorum, Borusan Filarmoni’den teklif gelince “Carmen operasını yapmak istiyorum” dedim. Bu bir sosyal sorumluluk projesi. Hiçbirimiz para almıyoruz. Bütün parayla müzikte kabiliyetli çocukları Avrupa’da okutmak için burs veriliyor.


Cem Yılmaz da iki kez yaptı.

Evet, ben Cem Yılmaz’ı CD’den izledim. Cem Yılmaz’ı çok beğeniyorum. Zeki, esprili, yaratıcı olduğunu düşünüyorum.


Bu sene Küçük Prens’i de yönettin değil mi?

İsmi Küçük Prens Bana Dedi ki. Küçük Prens’in bize hayatta yol göstermek için söylediklerinden bir oyun yazmıştım. Bizim tiyatroda ocak ayında başlayacak. Borusan “İlki çok güzel oldu, yine sizinle yapmak istiyoruz” deyince ben de “Küçük Prens’i yapmak istiyorum” dedim. Çok operası var. Filmi çekilmiş. Şimdi 80 milyon bütçe ile yine filmi çekiliyor. Küçük Prens dünyada İncil’den sonra en çok satan kitap. 160 dile çevrilmiş. En unutulmuş lehçelere bile çevrilmiş.


'Ben kendimle dalga geçerim'

Her konuda süper yorumların var. Kendinle ilgili eleştirin, yorumun?

Kendimle dalga geçerim. Sahnede bile.


Problemleri nasıl çözüyorsun?

İlk üç-dört dakika “Cinayet mi işlesem acaba?” dedikten sonra soğukkanlılıkla hallederim her şeyi. Bende kin duygusu yok. Bağırıyorum, kızıyorum. Sonra kime bağırdığımı unutuyorum.


Aşkta da öyle mi?

Aşta öyle değil. Aşkta unutulmaz. Aşkta yediğin haltın acısı adamın içine saplanır bir bıçak gibi. Ve o bıçağı söküp atmak için uğraşırsın. Karşısındaki kırdığını daha kırarken hissedersin.


Küçük Prens’teki gibi sizi ehlileştirmek için gelen biri oldu mu?

Bu bir şanstır. Benim hayatımda beni ehlileştiren üç uzun beraberliğim oldu. O beni ehlileştirdi, ben onu ehlileştirdim. Yeni nesil sözü ile birbirimize format attık. Ama karşındakinin isteklerine saygı göstermek. Ehlileştirmenin altında şöyle bir şey var. Birine âşık oluyoruz, onunla beraber olmaya başlıyoruz. Sonra onu değiştirmek için kendimizi yırtıyoruz. Ondan başka bir insan çıkartmaya çalışıyoruz. İnsanlar birbirlerini değiştirmeye ve ondan başka bir insan çıkartmaya çalışıyor.


Senin ilişkiler hep uzun sürmüş. Neden bitti?

Biri Hollanda’daydı orada kalmak istedi. Gelmek istemedi. Hâlâ görüşüyoruz. Bir tanesi Amerika’da oldu. Peşimden geldi ve bir anlaşma yaptık. Bir yıl o burada yaşayacaktı, bir yıl ben orada yaşayacaktım. O anlaşmaya uydu, hatta Türkçe öğrendi. Ama ben anlaşmaya uymadım. Sözümü tutmadım. Üçüncüsü hâlâ sağ, yaşıyor. Bir yere gidip gelmemiz gerekmiyor. Ve birbirimize saygılıyız. Kim ötekinin tahtasının ne zaman atacağını biliyor ve çok akıllı bir şekilde geri çekiliyor. Senin tasın attığın zaman ben geri çekiliyorum.


Aynı evde mi yaşıyorsunuz?

Hayır. İlişkimizin yürümesinin tek sebebi ayrı evlerde yaşamamız. Aynı evin içinde bu olur mu bu bilmiyorum ama ayrı ev olması daha doğru. Herkes şimdi “Bu herif ne saçmalıyor” diyecek ama vallahi billahi bu böyle?


Ayrı evlilik olur mu?

Neden olmasın? Çok var. Yaşamını seyahatlerde, ayrı otellerde, ayrı şehirlerde geçiren insanlar çok fazla.


Çok mu didikliyoruz?

Neredesin, neden 15 dakikadır mesaj atmıyorsun, telefonun neden meşgul... Şu anda “Neredesin?” krizini yaşayan bir sürü insan var. Benim asistanlarımdan birisi de böyle, 24 saat sevgilisine mesaj atıyor. O da cevap atıyor. Ben de diyorum “Siz hangi ara sevişiyorsunuz?” Mesajlaşmaktan sevişmeye vakit kalmıyor. Karşındakine ve kendine güveneceksin.


Aşk tarifin var mı?

Aşk iki kişilik devrimci bir örgüttür. Aşk yaşama meydan okuma halidir.


Aşk için her şey yapılır mı?

Her şeyi yaparım.


Ama peşinden gelip Türkçe bile öğrenen kadının arkasından gitmemişsin.

Onu yapamazdım. O geldi Türkçe öğrendi bir yılda. Ama gidemedim. Bir yıl kalamadım Amerika’da.


Aşk için her şeyi yapmıyorsun o zaman Ali Poyrazoğlu?

Yapmaya çalışıyorum. Becerdiğim zaman var, beceremediğim zaman var. Ama aşk sahiden bir meydan okuma. İki kişi el ele veriyor. Hayatın tatsızlığına, yaşadığımız büyük şehirlerin lezzetsizliğine, boğucu haline. İnsanların gergin haline, memnun olmadığın her şeye meydan okumak için iki kişi el ele veriyor. Aşk dediğin şey bu. İki kişilik bir şey yaratmak.


En çok kime gülüyorsun?

En çok kendime gülüyorum. Ve sonrasında Bülent Kayabaş’a, tiyatroda da Eser Ali’ye. Ve Cem Yılmaz’a.


Şahan Gökbakar’a?

Şahan ile ilgili söylediğim soytarı lafı yanlış anlaşıldı. Benim için birçok kişi soytarı. Altını çizeyim, ben de bir soytarıyım. Soytarılar düşünerek, işin mizah yanını ortaya çıkartıp düzeltilmesi için önerilerde bulunan insanlardır. Osmanlı sarayında padişahların soytarıları var. Kimsenin söylemediklerini soytarı söylüyor.


Tek cümle

Sosyal medya: Ben bir Twitter manyağıyım.

Sanatta kaç sene: 50 yıl de yuvarla gitsin.

Uçağın var mı: Türk Hava Yolları uçakları daha konforlu.

Teknen var mı: En iyi tekne arkadaşımın teknesi.

Gayrimenkul zengini misin: Oturduğum evim ve yazlığım var.

Son model otomobilin var mı: Alırım acelem yok.

En son izlediğin film: Brad Pitt’in ‘Fury’ filmini izledim.

En son izlediğin oyun: Yan Etki’ye gittim, Romeo’yu Beklerken.

En son okuduğun kitap: Küçük Prens üzerine 24 kitap okudum.

En son eve ne aldın: Almadım, hediye edildi. Kokulu, kocaman bir mum.

Kıyafet aldın mı: Almıyorum, almayacağım. Evde bir mağaza açılacak kıyafet var.

Ayakkabı: Ayakkabı manyağıyım. 100 çift ayakkabım var. Ayakkabı her an yine alabilirim.

En son aldığın CD: Rachel Portman.

Yurtdışında en son gittiğin şehir: Paris

Yurtiçinde en son gittiğin şehir: Antalya.

Restorant: Flamingo. Yemekleri çok güzel.

En sevdiğin yemek: Kendi yaptıklarım. Çok iddialı bir aşçıyım.


Usta oyuncudan genç oyunculara yorumlar

Kerem Bürsin: Tanımıyorum ama yaptığı işleri görüyorum. Sahici, has bir oyuncu kumaşı var. Eğitim almış.

Beren Saat: Show TV’de herkes gördü nasıl eğitim verdiğimizi. Benim öğrencimdi. Eğittik ve eğitimi de yayınladık. Ben onun birinci olmasını istiyordum. Kavga da ediyorduk yayında. Sadece içlerinde bu kızda star kumaşı var. Ötekiler de iyi ama star kumaşı Beren’de vardı.

Engin Akyürek: Onu da koruyordum ben o yarışmada. Ama bak birinci ortada yok.

Kıvanç Tatlıtuğ: Şanslı bir çocuktu. Ama deli gibi çalışıp kendilerini yetiştirdiler.

Kenan İmirzalıoğlu: O da çok başarılı. O da aynı yoldan geldi.

Çağatay Ulusoy: İzlemedim hiç. Ben çok fazla televizyon dizisi izlemiyorum ama iyi olduğunu düşünüyorum.

Serenay Sarıkaya: Fevkalade.


Röportaj: Esin ÖVET

Fotoğraflar: Merve HASMAN



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir ali poyrazoğlu takip ettiğim bir sanatçı kendisini ve yaptıklarını çok beğeniyorum en son okuduğum kitabınıda çok severek okudum pazar günü röportajınız benim yüzümü güldürdü teşekkürler keşke imkan olsa tiyatrolarınızıda seyretsem
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.