“Kimse güzel olduğum için ayaklarıma kapanmıyor” diyen Rafaeli hangi erkeklerden hoşlandığını, güzellik sırlarını, erkek kardeşlerinin sevgilileriyle ilişkisini, Türk erkeklerini, Türk kadınlarını ve giyim kuşamda tercihlerini anlattı.

Aslında onun ne 70’lerin ünlü modeli Tzipi Levine’in kızı ne de Leonardo DiCaprio’nun eski sevgilisi olarak anılmaya ihtiyacı var. Ama onunla ilgili hemen her haberde bu isimler geçiyor.

Oysa İsrailli manken Bar Rafaeli’yi Türk modeller kadar yakından tanıyoruz artık. 3 erkek kardeşiyle birlikte bir at çiftliğinde büyüdüğünü bile biliyoruz. Erkek kardeşleri Dor, On ve Neil’le mutlu bir çocukluk geçiren Rafaeli, şimdi onları görmeye pek fırsat bulamıyor. Ama onlara sormadan adım da atmıyor. Erkek arkadaşları konusunda bile fikirlerini alıyor. Sık sık beraber basının karşısına çıkıyorlar.

Sabah kahve içmeden güne başlamayan, neredeyse hastalık derecesinde hijyen takıntısı olan Rafaeli, memleketine de çok düşkün. “Yoğun tempomsona erdiğinde Tel Aviv’e geri döneceğim. İsrail benimnefes aldığım yer” diyor. Ancak ülkesiyle ilgili başka hiçbir soruya da cevap vermiyor. Bir de askerden kaçmak için yaptığı formalite evlilikle ilgili konuşmuyor.

Sesinin herkesi kaçıracak kadar kötü olduğunu itiraf ediyor. Bir öpücüğünün ise dünyaya bedel olduğunu, geçen yıl bir reklamfilminde birlikte oynadığı, Amerikan Pastası filminden tanıdığımız Jesse Heiman açıklıyor. Rafaeli ile 8 saniyelik bir reklamfilmi için 60 kez öpüşen Heiman’ın çekimlerin sonunda dudaklarından dökülenler şöyleydi: “Bar’ı öpmek adeta cenneti öpmek gibiydi. Rüyalarımgerçek oldu.”

“Model annenin model kızı” hikâyesi çok da karşılaştığımız bir hikâye değil. Podyum için doğduğunuzu söyleyebilir miyiz?

Aslında modellik benim için çocukluktan gelen bir tutku diyebilirim. Küçüklük fotoğraflarıma baktığımda, hepsinde saçlarımı ellerimle arkaya atarak, modeller gibi poz verdiğimi görüyorum. Sanırım içten gelen bir şey bu.

Daha bebekken modelliğe başlamışsınız, çocukluğunuzu yaşayabildiniz mi?

Annem, babam ve 3 erkek kardeşimle birlikte şehirden uzakta bir kasabada, at çiftliğinde büyüdüm. Çocukken kardeşlerimle ata biner, kendi kendimize kurduğumuz oyunları oynardık. Doğayla iç içe, sevgi dolu ve özgür bir çocukluk geçirdik. Bu yüzden, çocukluğumu doya doya yaşadım. Doğrusunu isterseniz, kendimi şehirde büyümüş birçok çocuktan daha şanslı hissediyorum.

Hiç başka bir meslek düşünmediniz mi?

Aslına bakarsanız, hiç düşünmedim. Çünkü kamera karşısına ilk kez geçtiğimde henüz 8 aylıktım. O zaman bir çocuk markası için kamerayla tanışmıştım. Tabii birçok eleştiri almışım, bu kadar erken yaşta böyle bir işe karıştığım için. Ama annemin söylediğine göre çok mutluymuşum kamera karşısında. Sonrasında da zaten bir ajansla birlikte çalışmaya başladım ve bu dünyaya adım attım. Başka bir meslek düşünmeye çok da fırsatım olmadı aslında.

Çiftlikte doğdunuz ve şimdi nerdeyse uçakta yaşıyorsunuz. Hiç böyle bir hayat hayal etmiş miydiniz?

Modellik çok güzel bir iş, ama her işin olduğu gibi onun da zor yanları var. O kadar çok seyahat ediyorsunuz ki bazen referans noktanızı kaybediyorsunuz ve artık tam olarak nerede yaşadığınızı bilemiyorsunuz. Hayatımın büyük bölümü otellerde ve uçakta geçiyor. Bu yoğunluk arasında zaman buldukça evime, ailemin yanına gitmek beni her şeyden çok mutlu ediyor. Kendi yatağımda uyanmak mükemmel bir his.

Özellikle erkek kardeşlerinizden Dor ile çok yakınsınız. Erkekler size yaklaşmaya cesaret edebiliyor mu?

Erkek kardeşim en yakın arkadaşım, birbirimize çok düşkünüz. Ben ne yaparsam yapayım arkamda durur ve saygı duyar Dor. Geçmişteki erkek arkadaşlarımla da diyaloğu iyiydi. O karışmaz ama ben her zaman flört ettiğim erkeklerle ilgili kardeşimin fikrini alırım. Onun fikirleri benim için çok önemlidir çünkü.

Bir reklam filminde pembe yanaklı, tombul bir erkekle öpüştünüz ve dünyanın en çok konuşulan haberleri arasına girdi. Reklamda seksi kadınla zeki erkeğe vurgu yapılıyordu galiba. Zeki ama “çirkin” bir erkek sizin dikkatinizi çeker mi?

Evet, ben bile bu kadar konuşulacağını tahmin etmiyordum. Bir erkeğin zeki olması beni çok etkiler. Yakışıklılığın oldukça göreceli bir şey olduğunu düşünüyorum. Bir erkekte öncelikle sempati, nezaket ve ahlaki değerlere bağlılık gibi özellikler ararım.

"Türk erkekleri çok kibar"

Bir Türk ile evlenebileceğinizi söylemiştiniz. Birkaç kez Türkiye’ye geldiniz. Bir fırsat çıkmadı mı?

Öncelikle, Türkiye’yi çok sevdiğimi söylemeliyim. Sanırım dünyanın çok az yerinde bu kadar zengin kültür ve farklı insanlar vardır. Türk erkeklerine gelecek olursak, evet onları da sevdim. Kesinlikle çok centilmen ve kibarlar!

Peki ya kadınlar?

Türk kadınları çok güzel. Güzellik elbette önemli ama fiziksel güzelliğin tek başına yeterli olduğunu düşünmüyorum. Türk kadınları çok sıcakkanlı ve misafirperver. Eğlenmeyi çok seviyorlar ve ben de bunu çok seviyorum.

Erkeklerin sizinle ilgilenmediğini de söylemişsiniz. Güzelliğinizden korkuyor olabilirler mi?

Bu konuda gerçekten çok ciddiyim. Nedenini tam olarak bilmiyorum. Güzelliğimden korktuklarını zannetmiyorum çünkü hayatım boyunca hiç ulaşılamayacak bir insan olmadım. Tanıdığım insanlarla iletişimim çok güçlüdür. Ama kimse de güzel olduğum için ayaklarıma kapanmıyor. Çevremde çok fazla erkek yok aslında, problem orada başlıyor. Havaalanlarında hep iş adamlarına rastlıyorum. Onlar da benimle ilgilenmek yerine işlerine odaklanıyorlar.

Peki gece dışarı çıkmıyor musunuz? Sizinle ilgilenecek birileri mutlaka çıkar!

Pek gece hayatım yok, kalan zamanlarımdaysa ya iş için seyahat ediyorum ya da ailemle vakit geçiriyorum.

"Seksilik= Doğallık + zekâ + özgüven"

Nisan 2012’de “Dünyanın en güzel, yetenekli, zeki ve komik kadınlar” listesinde 4’üncü sırada yer aldınız. Hem zeki hem güzel hem de komik olmak zordur. Bunun için özel çaba harcıyor musunuz?

İnsanlar benim seksi olduğumu düşünüyorlar. Doğrusunu isterseniz, evet ben de kendimi seksi buluyorum ama bana göre seksilik; doğallık, zekâ ve güçlü bir özgüvenin birleşimi. Bunlara sahip olduğunuzda her şey kendiliğinden oluyor zaten, özel bir çabaya gerek kalmıyor. Karşı cinste ilk dikkat ettiğim şeylerden biri espri anlayışıdır.

Çocukluğunuzdan beri bu işi yaptığınız için hakkınızda neredeyse her şeyi biliyoruz. Sizinle ilgili bilmediğimiz, bizi şaşırtacak bir şey söyleyebilir misiniz?

Birçok kişi makyajsızken cildimin çok güzel olduğunu söylüyor ve sırrımı merak ediyor. İşin gerçeğini söylemek gerekirse ben de makyajsız halimi çok seviyorum ve mümkün olduğunca doğal halimle olmak istiyorum. Kiehl’s ürünleri kullanıyorum. Özellikle doğal yağlardan oluşan gece bakım iksiri, cildimin sabaha ışıl ışıl görünmesine yardımcı oluyor. Ayrıca dudak balm’ları da favorim. Bir de söylediğim gibi çocukları çok seviyorum. Onlar için elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Kiehl’s’in çocuklar için yaptığı birçok sosyal sorumluluk projesi var. İlerleyen dönemlerde bu projelere dahil olmayı çok isterim. Çünkü bir çocuğun bile hayatına dokunmak, dünyada çok şeyi değiştirir.

"İç çamaşırım benden rol çalmamalı"

İç çamaşırı markanız var. Niye başka bir giysi değil de iç çamaşırı?

Rahat olduğumda her zaman kendimi çok iyi hissediyorum, özellikle de konu iç çamaşırıysa. Vücuduma en yakın giysim iç çamaşırlarım olduğu için, beni tamamlayan şeyin de o olması gerekiyor. Yani iç çamaşırım benden rol çalmamalı, beni tamamlamalı. Son derece basit, iyi görünen ve en yumuşak pamuklu iç çamaşırlarım her anımda benimle birlikte. Dediğim gibi işim gereği çok fazla seyahat ediyorum ama şanslıyım. Çünkü bu koşturma içerisinde kendi tasarladığım rahat iç çamaşırlarını giyebiliyorum. Giydiklerimin beni tanımlamasını istemiyorum, bu yüzden son derece sade tasarımlar kullanıyorum.

Rahatlığın sizin için önemli bir kriter olduğunu anladım ama başka...

Evet, rahatlık benim için en önemli kriter. O zaman güvendeyim demektir. O yüzden tasarladığım çamaşırların çoğu, rahatlığı ilk sırada barındıran, son derece yalın ama aynı zamanda zarif tasarımlar.

Röportaj: Aysun Öz