Çocuk yetiştirmek çok kapsamlı ve kontrolsüz bir deneydir. Bu deneyi yürüten anne babaların sık karşılaştıkları sorunlardan biri çocuklarda beslenmeye bağlı problemlerdir.
Az yeme, yemek seçme, dengeli beslenmeme sorunları anne babaların huzurunu kaçırmak için birebirdir.
Oysaki ve iyi beslenme, hem çocuğun beyin ve vücut gelişiminin en üst potansiyeline ulaşmasını hem de onun sağlıklı bir hayat sürdürmesini, enerjisinin en üst düzeye çıkmasını ve hastalıkların en aza inmesini sağlar.
"Doğru yiyecek sağlıklı çocuk" kitabının (doğan kitap) yazarı kelly dorfman uzun seneler pedagoglar ve psikologlarla beraber çalışmalar yürütmüş bir beslenme uzmanı.
Dorfman çalışmalarında beslenmenin çocukların fiziksel ve duygusal sorunlarıyla birebir ilgili olduğunu tespit etmiş. 1-2 haziran tarihlerinde cihangir yoga istinye'de iki atölye çalışması için istanbul'a gelecek olan dorfman'la çocuk sağlığı ve beslenmesi hakkında konuştuk.
Ne yediğimiz neden önemli?
Yaklaşık üç kiloluk maddeyle doğdunuz. Bu üç kiloluk madde en azından 50 kilo civarı daha yüksek işlevleri olan bir maddeye evrildi. Yetişkin olan size dönüşen temel maddenin önemli bir kısmı yiyeceklerden oluştuğuna göre beslenmenin bir çok süreci etkileme kapasitesi vardır. Kişinin yedikleri ruh halini, enerji düzeyini, hastalıklara yatkınlığını, sindirim ve öğrenmeyi, iyileşme kapasitesini ve daha bir çok şeyi etkiler.
Şu ana kadar çalıştığınız vakalarda beslenme ile ilgili olduğunu fark ettiğiniz problemli durumlardan örnek verebilir misiniz?
Kronik ortakulak iltihabı, ciltte tahriş, kızarıklık ve egzama, yemek seçme, kulak kiri birikimi, kronik mide ağrısı, kabızlık ve ishal, büyümeme ve gelişim geriliği, dikkat dağınıklığı, dalgınlık ve hiperaktivite, konuşmanın gecikmesi, tuhaf sosyal davranışlar, öfke nöbetleri, duygu durum ve davranış sorunlarını sayabilirim
Yemek seçmek zekayı etkiler mi?
Küçük çocuklar yemek seçer mi? Ebeveynlere bu konuda tavsiyeniz olur mu?
Küçük çocuklar yemek seçmezler. Onlara yalnızca yemelerini istediğiniz sağlıklı besinleri verirseniz, sağlıklı gıdalar tüketirler. Ama bir kez tatlı ya da tuzlu gıda verilen çocuk istemeden kötü bir alışkanlık geliştirmeye başlar ve bu noktadan sonra her şey yokuş aşağı gider. Evde abur cubur varsa, çocuk akşam yemeği yemeyi reddedebileceğini ve istediği yiyeceği elde edene kadar çığlık atabileceğini hemen öğrenir.
Türk annesi de çocuğunu aç bırakmamak için abur cubur yemesine göz yumar diyelim.
Bu Amerika’da da böyle. İyi anne ve babalar çocuklarını aç bırakmama ve yemek konusunda tartışmama bahanesiyle kötü beslenme alışkanlıklarının temelini atarlar. Yeni keşfettiği kişisel gücüyle başı dönmüş ve fazlasıyla tatlandırılmış gıdanın kimyasal etkisi altındaki 2 yaş çocuğu, bu noktadan sonra ne yiyeceğine kendisi karar verir. Çözüm çocuğunuzun yemesini istemediğiniz hiçbir yiyeceği evde bulundurmamak.
Çocuğu sadece makarna, ekmek, peynir, kızarmış patates, tatlı yiyen bir ebeveyn sizce endişelenmeli mi?
Bu tür bol nişasta ve şeker içeren boş kalorili ve besleyici değeri düşük yiyecekleri tüketen bir çocuk, büyümesi ve gelişmesi için gerekli besinleri alamaz. Bu çocukların beslenmeleri genellikle meyve, sebze, balık ve tam tahıllarda bulunan temel besinlerden ve iyileştirici maddelerden yoksundur. Beslenmeleri temel olarak nişasta ve yağ oranı yüksek yiyeceklere dayandığı için bu çocuklar da tıpkı kötü beslenen yetişkinler gibi duygudurum dalgalanmalarına, huzursuzluğa ve yorgunluğa eğilimli olurlar. Kolayca bunalabilir, kötü uyuyabilir ve potansiyel fiziksel ve akademik performanslarına ulaşamayabilirler.
Yemek seçmek zekâyı etkiler mi?
Biri yemek seçen diğeri seçmeyen, birlikte büyümüş tek yumurta ikizleri üzerinde yemek seçmenin tek bir faktör olarak etkisi araştırıldı. İkizlerin yeme davranışlarındaki ufak farklılıkların bile zihinsel gelişimde tutarlı bir farklılığa neden olduğu ortaya konuldu. Yemek seçenlerin gelişimlerinin ve okul performanslarının yemek seçmeyenlerden geri olduğu saptandı. Aynı genlere sahip oldukları için performanslarındaki farklılıklar, genetik yatkınlıklarındaki farklılıklarla açıklanamaz. Erken beslenme sorunları ile ileriki yıllardaki zihinsel yetenekler arasındaki ilişkiyi gösteren verilere göre küçük çocukların ne yediği çok önemlidir. Yani, çocukların "yemek seçmeleri" , kronik "kusmaları", kolikleri ya da belirli bir gıda grubunu yemeyi reddetmeleri hafife alınacak sorunlar değildir.
Süt ürünlerinden vaz geçilebilir mi?
Kitabınızda birçok vakada sorunlu durumu süt ürünlerini beslenmede çıkararak çözüyorsunuz. Oysaki süt ürünleri çocuklara en çok yedirdiğimiz gıdalardan...
Sütteki proteinin yaklaşık yüzde 80'i, birçok insan için hazmı zor, karmaşık bir protein olan kazeindir. Düşündüğünüzde inek sütünün dört odacıklı mideleri olan geviş getirenler için tasarlanmış olduğunu fark edersiniz. Geviş getiren hayvanlar, yutup kısmen hazmettikleri besinleri yeniden ağızlarına alır, yeniden çiğner ve yutarak bu kez midelerindeki başka bir odacığa aktarırlar. Bu, inekler için muhteşem bir sindirim numarası olsa da çoğumuz bunu yapamayız. Dolayısıyla bu karmaşık proteine aşırı duyarlı olanların tepkisi, rahatsızlıktır.
Reflünün altında yatan sorunun da süt ürünü olabileceğini söylüyorsunuz.
Kaslarda elastikiyet sorunu olmamasına karşın reflü sıkıntısı nedeniyle bana gelen çocukların çok büyük bir kısmına beslenmesindeki iritan gıdaları çıkararak yardımcı olmak mümkün. Bazen, birkaç çeşit yiyeceğin çıkarılması, daha çok test yapılması ya da testler işe yaramadığı için çok korkulan ve geçmişe bakarak tahmin yürüttüğümüz "deneme yanılma" sürecine girmemiz gerekebilir. Ama reflüden kurtulmanın en güvenilir yolu, beslenmeden en yaygın iritan olan kazeini çıkarmaktır.
Peki, hiç mi süt ürünü tüketmeyelim?
Süt ve dondurma süt ürünleri içinde en çok laktoz içerenlerdir. Laktoz, yalnızca sütte bulunan şekerdir. Peynir ve yoğurtta daha az laktoz vardır; çünkü bu ürünleri mayalayan bakteriler laktozu sindirirler; bunlar insan sindirimi açısından daha kolaydır.
Kelly dorfman'ın kitabı beslenme konusunda bilgi edinmek isteyen ebeveynler için bir derya...
Reflü, karın ağrıları ve gelişim bozukluğu gibi konulara yarınki yazımda devam edeceğim...
Haber: Damla Çeliktaban
YORUMLAR