Hakkında hep “Röportaj vermeyi sevmez. Mesafelidir. Onu konuşturmak zordur” cümlelerini duymaya da aşina olmuştum. Ta ki önceki gün Derviş Galip dizisi için röportaj yapmaya gidene kadar...


Tabii ki tüm duyduklarım karşısında önyargılıydım. Ama ilk karşılaştığımız anda gülümseyerek “Hoşgeldiniz” dedikten sonra “Aslında sette röportaj araya sıkışıyor. Keşke bir yerlerde oturup bir şeyler içerek konuşsak. Sonra yapalım mı?” diye sordu.


Engin Günaydın’ı bulup sohbeti sonraya ertelemek olmazdı. Başka bir röportajı uzun vakitlere yayarak yapmak için sözleştik ve başladık sohbete... Ben merak ettiklerimi sordum, o da hepsine içtenlikle cevap verdi. Bol bol da kahkaha attık. Sıfır kaprisle, son derece nazik tavırlarıyla tüm önyargılarımı ezdi geçti. Ben bu sohbette çok eğlendim. Ama bu ilk röportajımız, size söz ikinci buluşmamızda sizi bambaşka bir hikâyeye götüreceğiz.


Türkiye’de Monk’u kim oynar diye sorsalar bir an bile düşünmeden “Engin Günaydın” derdim.

Herhalde rüya kast dedikleri bu olsa gerek... Ben Monk’u hiç bilmiyordum. Projeden sonra izledim. Oyuncular rolleri beğenirler. Acaba bunda kendimi aktif hale getirebilir miyim diye düşünürler. Monk, yani bizdeki adıyla Derviş Galip her türlü duyguyu barındıran yelpazesi çok geniş bir karakter. Hem drama tarafı çok güçlü hem de komedi kısmı çok ahlaklı. Dürüst bir komedisi var.


Açıkçası ben Galip Derviş rolüne sizin talip olduğunuzu düşündüm.

Yok. Keşke talip olsaymışım. Kendi üzerime bir dizi yazdırsam herhalde bu kadar cuk otururdu. Kendimi bu projede olmakla şanslı buluyorum.


Babanızın adı Galip ve Derviş Galip karakterini oynuyorsunuz. Çok güzel bir tesadüf olmuş...

Dizinin adının Derviş Galip olduğunu duyduğumda “İşte bu” dedim. Aslında ilk sempatimin nedeni babamın adı olmasıydı. Çünkü sürekli Galip diye seslenilmesi babanı hatırlamak gibi de oluyor. Duygusal bir bağ vermesi de çok hoşuma gidiyor.


Diziyle 60 dakika olacak diye anlaşıp uzun senaryo geldiğinde kabul etmeyeceğinizi bildirmişsiniz. Bu çok cesurca bir hareket...

Bana gelen teklifte dizi zaten 60 dakikaydı. O yüzden oynama kararı aldım. Dizide benim çok fazla sahnem var ve eğer uzun olsaydı zaten oynayamazdım. Ben rest çekmedim. Ama o tavır hoşuma da gitti. “Ben neymişim” dedim. Bir süre de hava atmak istedim. (Kahkahalar)


Bugüne kadar ekranda sizi neden hep komedi rollerinde izledik?

Çünkü ekranda komediyi daha doğru buluyorum. Dram çok zor ve yorucu bir iş. Duyguları çok yıpratıyor. Oyunculuk biraz duygularını parçalama sanatı. İnsanlar dramada bunu yaptıktan sonra çok büyük bir kurulukla karşılaşıyorlar. O kuruluk normal hayatlarına yansıyor. Ben dramayı o nedenle istemedim. Komedi hem benim enerjimi artırıyor hem de hayata daha komik bakma yönümü daha geliştiriyor.


Aile kurmak istemiyorum



Bana öyle geliyor ki, sizin derdiniz hep yazmak ve sinema yapmak. Dizi işlerine mecburen giriyorsunuz...

Aynen. Ben yıllardır senaryo yazıyorum ve beş kuruş para kazanamadım. Sinema yapıyorum ve beş kuruş kazanamıyorum. Hayatımı senaryo ve sinemayla yürütebilecek durumda değilim. Televizyondan ekonomimi güçlendirip sonra ara veriyorum. O dönemlerde de yazdıklarımı hayata geçirmeye çalışıyorum. Ama dizi yaparken de çok seçici davrandım. Önüme gelen herhangi bir projeyi, reklamları bile kabul etmedim. Derviş Galip olmasaydı dizi yapmam zordu.


Parayı ciddiye almaz bir haliniz var. Para hayatınızda nerede duruyor?

    Hayatı bir kere yaşayacağım. O nedenle paranın benim için hiçbir zaman çok önemi olmadı. Bana da öyle öğretildi. Para sadece arkadaşlarına içki ısmarlamak ve hep beraber parti vermek için işe yarar. Dünyada çok kalıcı olduğunu düşünen biri değilim. Zaten hayatı belli bir süre yaşayacağım. O dönemlerde de mal mülk yapayım gibi bir düşüncem yok. Sadece aileme yatırım yapmak isterim. Kendim de aile kurmak istemiyorum. Çok geniş bir ailem var. Onların geleceğini daha iyi hale getirmek benim için yeterlidir.


    Neden istemiyorsunuz?

    Çok geniş bir ailem ve 20’ye yakın yeğenim var. Onların geleceği için çok şey yapılabilir. Benim çocuğum olsa ne olacak ki? Ortalık çocuk kaynıyor.


    Yalnızlıktan çok korktuğunuzu açıklıyorsunuz. Yalnızlıktan korkan çocuk yapar. Ama buna da karşısınız...

    Yalnız yaşıyorum ama pek yalnız birisi değilim. İnsanlara “Artık gelmeyin” der telefonu kapatırım. Benim çok fazla gelenim gidenim olur. Kalabalık yaşamayı çok seviyorum. Sadece tercih ettiğimde yalnız kalırım.


    Bana arkadaşlarım ve içimde yaşattığım Engin’ler yetiyor diyorsunuz. Peki, içinizdeki Engin’lerden hangisi hayatınızı yönetiyor?

    En pespaye olan. Kendine insan bazen çok kötülük yapar. O Engin, benimle sürekli alay eder, bir kıyafet aldığımda “Bu mu? Berbat bir insansın sen. Giysen ne olur, giymesen ne olur?” der. Sürekli içimde kötü bir adam var. Onu dinleye dinleye 40 yaşıma geldim. (Kahkahalar) Ama ondan nefret ediyorum. Bazen “Eee kes sesini be” diyorum. Ama bu 15 saniye sonra yine gelip baş köşeye oturuyor.


    Yazıyorsunuz, oynuyorsunuz ve çok para kazanmayı da reddediyorsunuz. Peki, sizin bu hayatla derdiniz ne?

    Ben her şey iyi olsun istiyorum. Kötü bir şeyler varsa da iyi bakmak lazım. Benim derdim, işleri yapıp ondan sonrasında partiye bağlamak. Çok şık bir hayat yaşadım ben. Mutlu bir ailem var, arkadaşlarım iyi. Kendimi şanslı buluyorum ve bu hayatı bana verilmiş bir hediye olarak görüyorum. İyi işler yaparak ben de hediyeler vermek istiyorum.


    Aşk büyük bir tatil



    Şöhretten çok hoşlanmıyorsunuz. Ama bu şöhretin hiç mi güzel yanı yok?

    Var tabii ki. Senaryolarımı yapabiliyorum. Eskiden tanınmadığım için senaryolarımı hiç ciddiye almazlardı. Ben boşuna yazan bir adamdım. Şimdi şöhretliyim. Şöhretli bir gerizekâlıyı bile herkes çok dinliyor. Şöhretin öyle bir faydası var. (Gülüyor)


    İnsan onu nasıl kadınların beğendiğini bilir. Ama şöhretliyseniz çok kadın ilgilenebilir...

    Olabilir. Kadınlar konusunda çok seçici birisiyim. Kafama uyan kız severim. Onunla sohbet etmeyi, vakit geçirmeyi çok daha doğru bulurum. Onlar da arkadaşlarım oluyor. Bazen hiç sevgili olmak istemiyorum. Çünkü sevgili olduktan 1-2 sene sonra kimse kimsenin suratına bile bakmıyor. Bunu çok büyük bir alçaklık olarak görüyorum. O nedenle sevgililiği de sevmiyorum. Düne kadar “Senin için ölürüm” diyen kişi 2 sene sonra seni gördüğünde “Allah belanı versin, yine mi geldi bu adam” diye tafraya giriyor. (Gülüyor)


    İlişki istemiyorum demenizin altında büyük bir aşk acısı olabilir mi?

    Hayır. Ben aşklarımdan çok memnunum. Hâlâ da görüşürüm. Aşk konusunda bir problemim yok ama aşk büyük bir tatil. Bu tatili hak ettiğimi düşünmüyorum. Biraz çalışmaya ihtiyacım var. Sonrasında aşk tatili olursa güzel olur.


    Keyiften az içiyorum



    Mal varlığınız yok ama insan biriktirmişsiniz...

    Açık olmak, yalan söylememek insanı kendisine yakınlaştırıyor. Çünkü kişilere karşı özel bir defteriniz yok. Her şeyi hem kendinize hem de karşınızdakilere açıkça söyleyebilirsiniz. Ben salak, zeki, yaratıcı, berbat bir adam olduğumu da kendimde görüyorum. Bunları itiraf etmek çok hoşuma gidiyor. Kendime yakınlaştığımı düşünüyorum. Öbür türlü uzaklaştığımı zannediyorum, korku başlıyor ve alkol oranı ciddi oranda artıyor. Çok deli dolu içki içen biri değilim. Zevkine takılan birisiyim. Çok ağır içenlerin çok ağır dertleri vardır. Ben keyiften az içiyorum.


    Keşke yazar olsam



    Bundan sonra yazar Engin Günaydın mı olmak istiyorsunuz?

    Keşke... Para kazanabilsem çok isterim. Çünkü gezip yazmak harika bir şey. Bir karavanım olsun, bir yerlerde park edeyim ve o arada yazayım. Yazmak çok fırtınalı bir konudur. Sabahın köründe uyandırır sizi. O şeyleri çok seviyorum. Belki ileride öyle bir durum olur. Biraz daha ekonomimi düzeltince...


    Yeni film yok mu?

    Ağlamak Yok diye bir film yazdım. Yapımcısı Zeynep Özbatur oldu. Yine Yağmur-Durul Taylan yönetecek. Önümüzdeki sene çekilecek. Benim ailemin hikâyesi. Bu kez ben oynamayacağım. Çünkü kendi filmini yazar, oynar durumunu sevmedim. Bu filmde oynamak istemediğimi söyledim.


    Monk’un uyarlaması Derviş Galip dizisi önümüzdeki haftalarda Kanal D’de ekrana gelecek. Başrol oyuncusu Engin Günaydın, hem komedi hem de dramı barındırdığı için şanslı olduğunu söylüyor. Aşk konusundaysa Günaydın, “Aşk büyük bir tatil. Bu tatili hak ettiğimi düşünmüyorum” diyor.


    Röportaj: Oya Doğan

    Facebook Yorumları

    YORUMLAR

    Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

    İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.