Dün Kadir Has Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Araştırmaları Merkezi ve İletişim Fakültesi işbirliği ile Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği ve bianet’in de katkılarıyla “Duygu Asena ile Düşünmek” adlı bir etkinlik düzenlendi. Meslektaşları, yakınları ve okurlarının katılımıyla düzenlenen panelde birçok uzman, Duygu Asena’nın yazıları üzerinden kadın meselesini ele aldı.


Kadının Adı: Duygu

Etkinlik Nebil Özgentürk’ün “Bir Yudum İnsan” adlı belgeselinde Duygu Asena’nın konuk olduğu bölümlerden derlenen “Kadının Adı: Duygu” adlı kısa filmin gösterimi ile başladı. Etkinliğe konuşmacı ve izleyici olarak katılan birçok arkadaşı ve yakını filmi izlerken duygu dolu anlar yaşadı.


“Yeni Duygu Asena’lara her zamankinden çok ihtiyacımız var”

Etkinliğin ana konuşmacısı olan Prof. Dr. Fatmagül Berktay, Türkiye’de ve Dünya’da kadın hareketini kısıtlayan ataerkil anlayışın nelere malolduğuna dikkat çekerek şunları söyledi: “Bu anlayışa göre ‘ana’ ve ‘bacı’ kavramları dışında kalan her kadın tehlikeliydi. Ataerkil anlayış kadına hep bir hudut çizmeye ve onu belli kalıplara hapsetmeye çalıştı. Daha kötüsü, erkekler tarafından belirlenen bu kalıplar, bazı kadın kesimleri tarafından da içselleştirilmişti. 1980’lerle birlikte bu ve ataerkil yapıya meydan okumalar başladı. Duygu Asena’nın mücadele ederek kabul ettirdiği birçok değer, artık ‘veri’ kabul ediliyor. Ancak giderek muhafazakarlaşan toplum, yine kadınlara, eskisine göre biraz daha geniş olmakla birlikte, yeni sınırlar ve kalıplar çizmeye çalışıyor. O yüzden yeni Duygu Asena’lara bugün her zamankinden daha çok ihtiyaç var.”


“Duygu yaşasaydı hapiste olabilirdi”

Duygu Asena’nın kız kardeşi İnci Asena da panelde söz aldı. Duygu Asena’yı 10 yıl önce 60 yaşındayken kaybettiğimizi hatırlatan İnci Asena, ablasının sözlerine yer verdi: “Duygu hala 60 yaşında. Şöyle bir sözü vardı: ‘Yaşlılığımda da yazı yazacağım. Belki 60 yaşımda, şimdi yazdıklarımdan çok daha cesur yazacağım’ demişti. 60 yaşını kimbilir ne kadar uzakta görüyordu bunu söylediğinde. Ama 60 yaşından sonra cesur yazamadı. Duygu yaşasaydı, yaşadığımız bu kanlı olaylara, tecavüzlere, dayaklara, cinayetlere, çocuğun üstüne acıların sindiği ve devletin bunları engellemediği bir dönemde daha ne kadar cesur yazabilirdi, nerede olurdu, hapiste mi olurdu bilemiyorum. Ama bugünün yürekli kadınları konuşuyorlar, cezaevine gidiyorlar. Ben Duygu’yu saygıyla anıyorum ve o yürekli kadınların da ellerini sıkıyorum.”

İnci Asena ayrıca konuşmasında Pınar Selek’in Duygu Asena için yazdığı “Senden kalan şarkı” adlı yazıyı da okudu. Daha sonra Derya Alabora, Duygu Asena’nın yazılarından seçkileri seslendirdi.



“Meslektaşlarımız tarafından bile dışlanırdık”

Panele konuşmacı olarak katılan Zeynep Oral ve Yazgülü Aldoğan da 1980’li yıllarda Türkiye’de gazeteciliğin, özellikle bir kadın olarak gazetecilik yapmanın, yazmanın ne demek olduğunu anlattı. Hikayelerini ve Duygu Asena ile anılarını da paylaşan Oral ve Aldoğan, Asena’nın ne tür zorluklarla mesleğini icra edebildiğini de hatırlatmış oldu. Akademisyenler ve hatta gazeteciler tarafından bile dışlandıklarını ifade eden Zeynep Oral, “Duygu bugün yaşıyor olsaydı, ümitsizliğe izin vermezdi. Sivil itaatsizlik, nefret dilini sonlandırmak, şiddet ve eşitsizliğin olağan olmadığını her an her yerde hatırlatmak için elinden geleni ardına koymazdı” dedi.





Duygu’nun sevdiği şarkılar

“Aslında Özgürsün”, “Kahramanlar Hep Erkek” ve “Aynada Aşk Vardı” başlıklarıyla dgerçekleşen panelin ardından etkinlik, Vedat Sakman’ın sahne alarak Duygu Asena’nın sevdiği şarkıları seslendirmesiyle son buldu.



Duygu İslamoğlu










Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.