Geçen hafta sosyal medyada fink atarken gözüme çarpan post’la resmen irkildim, bir üşüme geldi. Soğukkanlılığımı korudum ve devam ettim. Tam olarak şöyle diyordu: “Would you date you?” (Meali: Kendinle çıkar mıydın?)
Bu sorunun altında tam 14 bin 69 beğeni, 16 bin paylaşım ve binlerce yorum vardı, tam bir hengâme. Tek tek saymak zor olurdu ama tabloya kabaca bakıldığında şaşırtıcı bir biçimde kadınların ezici çoğunluğunun “Tabii ki çıkardım, daha iyisini mi bulacağım!”, erkeklerinse “Kesinlikle hayır, sıkıcı ve pasif bir tipim ben” minvalinde cümleler kurduğunu fark etmek zor olmadı.
Bu yeni bir mesele değil elbette. Vaktiyle bu isimle, yani “Would You Date You?” diye bir kitap bile yazılmış. 1998’de muhtemelen bu akımın ilklerinden olan ve binlerce Katolik müzmin bekârı evlendiren online flört sitesi “Ave Maria Singles”ın kurucusu Anthony Buono yazmış üstelik! Buono, katıldığı bir televizyon programında hayli zamansız tespitlerde de bulunmuş. Mesela “Evlenmek ve mutlu olmak isteyen ama doğru insanı bulamayan kişi için çetin bir mücadele ortamı var. Ama ilginçtir, herkes yalnız olduğu için ya Tanrı’yı ya karşısındakini suçluyor, böyle binlercesini gördüm! Eğer onlardan biriyseniz dürüst olun, kendinize baktığınızda çözülmemiş tonla şeyin orada durduğunu göreceksiniz!” diyor.
İlişki karmanızı açık eden soru
Konuyu biraz didikleyince Huffington Post yazarı, televizyoncu ve yaşam koçu Dougal Fraser’ın konu hakkında yazdıklarını bulmak da zor olmadı. Fragel da hemen hemen benzer biçimde, sonu hüsranla biten ilişkilerin ardından hâlâ umutsuzca aşkı arayan danışanlarından söz ediyor: “Bir gün o kadınlardan birine ‘Kendine sevgili olur muydun?’ diye sordum: ‘Yani hayatta tam olarak senin durduğun yerde duran; aynı fiziksel ve finansal şartlara sahip ya da aynı politik duruşa, dini inançlara sahip biriyle?”
Soru gerçekten soğuk terler döktürecek cinsten ama sıkı durun. Çünkü ilişki karmanızın dünü, bugünü, yarını bu sorunun cevabında olabilir!
‘Yolda görsem selam vermem’
Dougal Fraser, “Kendisini yolda görse selam vermeyeceklerin sayısını görseniz şoka girersiniz” diyor. Peki insanlar neden kendileriyle çıkmak istemezler? Bu yanıtı veren kişilerin bahaneleri hemen hemen ortak.
Bu kişiler yoğunlukla kendilerinden daha çekici, kariyerinde daha iyi bir noktada olan, daha genç, fiziksel olarak daha “düzgün” ve daha zengin bir partner peşinde. “Aslını isterseniz” diyor “Bu Fraser, bu yanıt kendinizle ve hayatınızı sabote eden özgüven problemiyle yüzleşmeniz için iyi bir başlangıç olabilir”. Uzmanlara göre duygusal, finansal ve spiritüel olarak sürekli sizi destekleyen biriyle olmak, sonunda “ihtiyaç sahibi ve bunaltıcı” bir imaj çizmenize neden olabilir.
“Bunun pek seksi bir durum olmadığı ortada” diyor Fraser ve ekliyor: “Bu tür bir ilişki ancak ‘bağımlı ilişki’ olarak anılabilir. Halbuki gerçek bir ilişki size hayatın her alanında başarı getirir, güvensizliklerinizi törpülemez.”
Ruh eşinizi aramayı bırakın
Bitmedi. Eğer hâlâ iflah olmadan elmanın diğer yarısını, biricik ruh ikizinizi arıyorsanız kusura bakmayın ama çok beklersiniz. Ben değil, Dougal söylüyor. Aslında mesele basit: Siz zaten mevcut halinizle elmanın yarısı falan değilsiniz, tamamısınız. “Mükemmel ruh eşiniz sizi tamamlamayacak, çünkü siz zaten tamamsınız. Kendi bütünlüğünüzü fark etmek için daha fazla enerji harcayın. Böylece ister istemez etrafa ne kadar ‘arzulanabilir’ olduğunuzun sinyalini de vereceksiniz...” Denemesi bedava!
‘Kendimden iyisini mi bulacağım?’
Gelelim malum soruyu sorduğum tüm kadınların dahil olduğu, ego patlaması yaşayan “Kendimden iyisini mi bulacağım?” grubuna. Kanlı canlı örneklerini bitişikteki “yan masa” kutusuna saklıyor ve başlıyorum... “Yanıtınız ‘Evet’ ise bravo” diyor Fraser. “Gezegene ne kattığınızın farkındasınız ve bunu diğerlerinin de fark etmesi kaçınılmaz!” Başladığımız gibi Bay Anthony Buono’yla bitirecek olursak, “Gerçek aşkın ve evliliğin temeli iki insanın biricikliği ve bu kimyadan doğan ilişkinin biricikliğidir. Onu görür ve ‘Evet, ömrümün geri kalanını geçirmek istediğim insan bu’ dersiniz” diyor Buono. “Eğer sürekli beklenti halinde ve bencil olursanız evlilik sizin için oldukça zorlaşır. Kendini kaybolmuş hisseden çok insan var. Gelecekteki eşinize çekici görünmek istiyorsanız olduğunuz gibi davranmalı, varoluşunuzdan mutluluk duymalısınız; çünkü aşk, sürekli almaktan daha fazlası”...
Erkek, aşkta kendini mi arar?
Deniz Gamze Atıcı, 2011’de bu sorudan hareketle yazdığı “Nar” adlı ilk romanını yayımlamış. Dolayısıyla bu soruyu ona sormak elzemdi, açıp sordum. “İnsanın en kıymetli ilişkisi kendisiyle kurduğu. Herkesten kurtulabilirsiniz ama kendinizden kurtulamazsınız” diye başladı. “Bu yüzden kendinizle aranızı iyi tutmanız gerek. İnsan kendini daha iyi tanıdıkça ve kendisiyle iyi vakit geçirmeyi öğrendikçe bunu yapmayı öğreniyor. Tıpkı sevdiğiniz biriyle kurduğunuz ilişkide olduğu gibi”...
“Peki ya sen kendinle çıkar mıydın?” dediğimde ise “Ben kendimle evliyim zaten!” dedi, şok! “Birkaç sene önce sade bir törenle o işi hallettim. Güven, sadakat, samimiyet gibi iyi bir ilişkide olması gereken sıkıcı ama kaçınılmaz tüm özellikleri kendimle ilişkimde korumaya çalışıyorum. Kendime; hatalarım, kusurlarım, yoksunluklarım, başarılarım, becerilerimle bir bütün olarak fazla övmeden, fazla yermeden makul ölçüde sevmeye çalışıyorum. Çünkü günün sonunda elimdeki bu: En uzun ilişkim. Bir de insan emek verdiği şeyi sevmeye meyilli. Bu gayretin de bizi kendimize bağladığını düşünüyorum”
Ya erkekler? Onlar gerçekten roman malzemesi olacak kadar kendilerini mi arıyorlar? “Aşk, kendini arama ve yeniden inşa etmenin en kolay yolu. Bir başkası sayesinde, yani onu vesile ederek kendinizi yıkar ve kalan enkazdan yeniden inşa edersiniz. Bir başkasının bunu size yaptığını düşünmek işleri basitleştiriyor tabii. Ama ne yazık ki siz de o oyunun içindesiniz. Yani sahneyi birlikte kurdunuz. Sahneyi karşınızdakinin kurmasına müsaade etmek sizi oyunun dışında bırakmaz. Diğer bir deyişle elinize enkazınızı alıp o kaosun içinden çıkmak için önce o kaosu tanımanız, hatta bir miktar sevmeniz gerek. Kısacası insanın en büyük keşfi kendisi... Aşk da bunun en zevkli vesilesi...”
Yan masa: Kendimle evlenmem ama çok iyi sevgili olurum!
Konunun tam bir meze muhabbeti olduğunu kabul ediyorum. Dolayısıyla Cihangir’de bir sofrada mevzuyu açmakta, hatta yan masaya iş atmakta beis görmedim. Netice şu: Kadınlardaki özgüven takdire şayan. Buyurun cevaplara:
Filiz, 47, Medya Direktörü, Evli
“Tabii ki çıkardım, sağlam bir insanım ben; bana güvenebilirsin. Eğlenceliyim de. Sevgilim olmadan bunu anlayamazsın. (Kahkahalar). Bir de güzelim yani, kim olsa benimle çıkmak ister. Kavga etmem, arızaya geçmem; bir sorun varsa direkt terk ederim...”
Aysu, 25, Kurumsal İletişim Uzmanı ve evlilik arifesinde
“Çıkardım. Ben çok dengesiz bir tipim, bir günüm bir günümü tutmaz; sürprizlerle doluyum yani, sıkıcı bir insanla olmayı hiç istemem. Bu arada dengesizim ama karakterim sabittir, neyle karşılaşacağın belli yani. Güvenilirim...” (Gecenin ilerleyen saatlerinde) “Kendimle evlenmem ama çok iyi sevgili olurum! Kesin”
James, 43, Akademisyen ve bekâr
“Birlikte yenilebilir, içilebilir, öpülebilir bir adamım ama paket servisten emin değilim. Bence hepimiz birtakım ortak özelliklere sahip olmayı istiyoruz ama sonra radikal farklılıklar ilgimizi çekiyor. Tüm bu çıkma meselesi paket servis miydi?”
Ceren, 26, Vergi Denetim Uzmanı ve bekâr
“Tabii ki çıkardım, bir kere çok güvenilirim, sevgimi gösteririm. Çok eğlenceliyim, güçlüyüm, en ufak şeyde mızmızlanmam, kız triplerim yoktur. İyi bir kariyerin başındayım, pozitifim. Erkek olsam bir kadında başka birşey aramazdım!”
Haber: Gizem Sevinç Selvi
gsselvi@htgazete.com.tr
YORUMLAR