Okulun kapısında heyecanla bekleyen babama “Artık kendi başıma yürüyebilirim, lütfen elimi tutma” diyerek elini itişimin üzerinden neredeyse 20 yıl geçti ama adamcağızın yüzündeki hayal kırıklığını asla unutmam. Aklım sıra, arkadaşlarıma artık büyüdüğümü kanıtlayacaktım. Oysa pek çoğumuzun hayatında olduğu gibi babam, elimi tutan ilk ve en önemli erkekti.


Dünyanın en külfetsiz ama bir o kadar kıymetli şeyi el ele tutuşmak... Aslında temelleri henüz biz dünyaya gelmeden, annemizle ilk fiziksel temasımız olan tekmelemelerimizle atılıyor. Daha sonra annemiz zaman zaman elimizi okşayarak ten teması kuruyor ve bu şu hayattaki ilk günlerimizde huzurlu hissettirmek, stres hormonumuzu azaltmak için epey önemli hale geliyor. Ancak kıymetini her ne oluyorsa büyüdükçe unutuyoruz.


Psikolog Alberto Gallace ve Charles Spence el ele tutuşmak için “Dış dünyaya açılan kapı” diyor ama son yıllarda eskisi kadar sokaklarda nadiren görür olduk. Elbette bu durumu tek bir sebebe bağlamak mümkün değil. En çok dikkat çeken sebebi el ele tutuşmanın duygusal bağ ve bir çeşit taahhüt olarak görülmeye başlanması. Bu sorumluluğu reddeden “açık” ilişkiciler, yeri gelir öpüşmeyi kabul eder ama el ele sokaklarda yürümekten ödleri kopar. Çünkü ilişkiyi dünyaya ilan etmeye hazır değillerdir. Middlesex Üniversitesi’nden psikoterapist Leila Collins’e göre de son yıllarda şefkat göstermeye yani el ele tutuşmaya olan meyil düşüyor. Collins “Daha içe dönük ve bağımsızız. Aşk meseleleri fazla kırılgan bir havaya büründü!” diyor. Bir başka bakış açısı da el ele tutuşma, romantizmin ve beraberinde seksin ilk adımıyken yoğunlaşan hayatlar sonrasında önemini yitirmiş olması. Psikolog Dr. Max Blumberg “Günümüzde bu bakış açısından eser kalmadı, modası çoktan geçti” diyor. Diğer yandan Prof. Dr. Tiffany Field, el teması kurmak insanlar arasındaki iletişimi güçlendiren en önemli araçlardan olmasına rağmen yanlış anlaşılmaktan tedirgin olduğumuzdan artık pek yeltenmediğimizi söylüyor. Dahası sosyal medyayı da suçlamak mümkün. Kimi uzmanlar sosyal mecrada çok fazla zaman geçirmenin utangaçlığı ve içe kapanıklığı artırdığından birinin elini tutacak cesaretimizin bile kalmadığına dikkat çekiyor. Her neyse... Utanmayı, sıkılmayı, ilişkiyi ciddiye alma kaygılarını bir kenara bırakalım. Çünkü farkında olmadığımız ve epey ihmal ettiğimiz el ele tutuşmanın faydaları saymakla bitmiyor.



Çikolata etkisi

Gelin hemen başlayalım. İlk olarak el ele tutuşmak ilişkinizin daha uzun soluklu olmasını sağlayabilir. Washington Üniversitesi’nden John Gottman, bilhassa kavga ederken partnerinizin ya da ailenizin herhangi bir bireyinin, arkadaşınızın eline dokunmanın korku ve endişeyi azalttığı, ilişkiyi güçlendirdiğine dikkat çeken isimlerden. Çünkü kavga anında bile olsak, özellikle sevdiğimiz biriyle dokunsal temasa geçtiğimizde beynimiz ‘oksitosin’ adı verilen rahatlatıcı bir hormon salgılıyor. Bu hormon, kişide huzurlu ve mutlu bir ruh hali yaratıp kendini güvende hissettiriyor, eşler arasında bağlılığı artırıyor, endişelerin yatışmasını sağlıyor. Dahası Psychosomatic Medicine Dergisi’nde yayımlanan araştırmaya göre stresi azaltıyor, kortizol seviyesini azaltıyor, kalp hastalıklarını önlüyor. Bağışıklık sistemini güçlendiriyor, metabolizmayı hızlandırıyor ve yalnız olmadığımızı hissettiriyor. Dokunmak hastaları da daha çabuk iyileştiriyor. Harvard Üniversitesi’nde yapılan araştırmada, ameliyat öncesinde ve sonrasında doktorların el teması kurduğu hastaların daha çabuk iyileştiği gözlemlendi. Dokunmayla harekete geçen diğer bir hormon serotonin yani mutluluk hormonu. ABD’li psikoterapist Virginia Satir de dokunmanın yaşamsal bir ihtiyaç olduğuna, bilhassa duygusal sağlığımızı korumak için şart olduğuna vurgu yapıyor. Harvard Medical School’dan Prof. Charles Nelson, çocuklarla el ve ten teması kurulmadığında, psikolojik sorunlar yaşama olasılığının arttığını, gelişimlerini tam olarak tamamlayamadıklarını öne sürüyor. Bu arada hayvanlarda da durum farklı sayılmaz. Özellikle de insana en yakın canlılar olan maymunlar bebekleriyle devamlı tensel temas kurar ki yavruları kendini güvende hissetsin. Sadece çocuklar da değil; el teması kurmayan yetişkinlerde anksiyete ve depresyon riski artıyor.


Bence işi en iyi özetleyen isimle bu bölümü noktalayalım. Psikolog Matt Hertenstein el ele tutuşmanın çikolatanın vücudumuzda ve beynimizde yarattığı etkiye benzer bir etkisinin olduğunu öne sürüyor. Üstelik el ele tutuşmak hem bedava hem de kalorisi yok.



Bezginler

Gelelim bir erkeğin bir kadının elini tutmasının ne gibi anlamlara gelebileceğine... Şimdi “Bu ne demek canım, tabii ki aşk” demeyin. Uzmanlar bunun kişiyi kaybetme endişesi ya da karşısındakine acıdığı için onu iyi hissettirme çabası hatta ilişkiye yön veren dominant kişi görünme telaşı da olabileceğini söylüyor. Diğer yandan bir erkeğin sadece etrafa “Bu kadın bana ait” izlenimi yaratmak için de stratejik olarak elinize temas etmesi mümkün olabilir, oyuna gelmeyin.


Elinizin nasıl tutulduğu üzerinden ilişkinizi de yorumlayabilirsiniz. Konu üzerine çalışmalar yürüten ABD’li yazar Vanessa Van Edwards, 3 temel el tutuş biçimi üzerinden ilişki analizi yapıyor.


1. İki eliyle elinizi kavraması: Karşınızdaki kişi iki eliyle elinizi kavrayarak tutuyor, tam olarak ten temasında bulunmak istiyorsa bu o kişinin beyninizin salgıladığı ‘oksitosin’ hormonunu artırmak istediğine işaret ve bu bir şefkat göstergesi.


2. Eli fazla sıkmak: Bu özellikle başlangıçta dominant görünme sinyali olabilir. Üstünlük kurma çabası zaman geçtikçe azalabilir. Aksi halde ilişkide sıkıntı doğması kaçınılmazdır.


3. Eli kavramadan tutmak: Kişi “Bu kişi bana ait” ya da “Ben buradayım” imajı için elinizi tutar ve burada minimum ten teması vardır. Bu tür ilişkide sıkı bir bağ olduğu söylenemez, zira bir ayağı çukurda olabilir.


Diğer yandan aramızda el ele tutuşmaktan bezmiş olanlar da var ki istatistiklere göre onlar genellikle erkekler oluyor. Bazen hemcinslerim işi abartmıyor değil. Mesela geçenlerde bir arkadaşımın eşi “Bari merdivenlerden inerken elimi bırak” diye bağırdığında ona hak verdim doğrusu. Her fırsatta el ele tutuşmasıyla dikkat çeken Barack Obama ve eski First Lady Michelle Obama’dan sonra Beyaz Saray’a yerleşen Trump Ailesi’nde de benzer bir kriz yaşanmıştı. Belki kendisi dünyaya ateş püskürüyor ama karısı Melania Trump, milyonların gözü önünde ABD Başkanı’nın elini defalarca itince Donald Trump uzun süre alay konusu olmuştu. Belli ki Melania da bezmiş. Belki bir Melania Trump’a işlemeyebilir ama uzmanlar el ele tutuşmayı reddedenler için birtakım önerilerde bulunuyor. Partneriniz elinizi tutmayı reddediyorsa kalabalık içinde buna onu zorlamayın. Alttan alta bunun sizi mutlu edeceği mesajı verin ve onu alıştırmak için işe kalabalık olmayan mekânlardan başlayın. Baktınız hiçbir çıkış yolu bulamıyorsunuz ve bu durum içten içe sizi yiyip bitiriyor, ilişkiyi yeniden gözden geçirin. Eh faydaları saymakla bitmeyen, bu kadar faydalı bir şeyden mahrum kalmak olmaz, öyle değil mi? Uzun lafın kısası yeri geldiğinde sevgilinizin, annenizin, çok sinirlendiğiniz birinin elini tutmaktan, en azından temas kurmaktan çekinmeyin. Hatta derhal şimdi gidin, elini tutabileceğiniz birini bulun. Belki hiç tanımadığınız birinin elini tutmaya çalışırsanız yüzünüzün ortasına yumruğu yersiniz ama bir kriz çıkmasını beklemeden hemen sevdiğiniz birinin elini tutmak eminim çok iyi gelecek.


Yazı: Sema Ereren




YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.