Sosyolog ve aile danışmanı Ahmet Akseki’yle gerçekleştirmiş olduğumuz röportajımızın ikinci bölümünde; son zamanlarda oldukça ilgi duyulan bir alan olan rüyaları konuştuk. Keyifli okumalar…


Rüyalara dair çok fazla bilgi ve açıklama var. Sizin de profesyonel olarak ilgilendiğiniz bir alan rüyalar. Sizce rüyalarımıza nasıl yaklaşmalıyız?

Önce rüyanın tarihçesinden bahsedeyim. Milattan dört bin yıl önce Mezopotamya’da ki krallar rüyalarla ilgilenmişler ve rüyalar üzerine kafa yormuşlardır. Ondan bin yıl sonra da Mısır’da ilk rüya kitabı yazılmış, papirüslerin üzerine. Birbirine benzeyen sembolleri bir araya getirerek, onlarda rüyalar üzerine kafa yormuşlardır. İşte biz o günden bu güne kadar ki süreçte neden rüya gördüğümüzü anlamaya çalışıyoruz. Bilmiyoruz yani; neden rüya gördüğümüzü gerçekten bilmiyoruz. Nasıl rüya gördüğümüzü tıp bize açıklayabiliyor. Biz de anlamaya çalışıyoruz. Birden fazla rüya çeşidi var. Neden rüya görürüz? Hatırlamak için rüya görürüz. Unutmak için rüya görürüz. Beynimizi çalışır durumda tutmak için rüya görürüz. Prova yapmak için rüya görürüz. İyileşmek için rüya görürüz. Bunun gibi bir sürü çeşitleri var rüyanın. En önemlisi de sorunlarımızı çözmek için rüya görürüz.


Hatırlamak için neden rüya görürüz? İyileşmek için mesela. Anne rahminde, 21 günlükten itibaren nöral tüpler oluşur ve cenin kayıt almaya başlar. Dolayısıyla o günden bu güne kadar ki bütün yaşadığımız hayat, rüyalarımızda var. Çünkü bunlar önce bedenimizde daha sonra da bilinçdışımızda mevcut. Yani çok sık aynı rüyayı görenler; rüya sizi bir arızadan haberdar ediyor ve size ‘‘Lütfen, bunu hallet’’ demek istiyor. Dolayısıyla rüyaların iyileştirici bir gücü var. Rüyalar psikolojide de artık çok fazla yer bulmaya başladı. Bu tedavi edici bir sistem. Tabii bu konuda büyük teorisyenler var. Freud, Jung gibi. Biz de bunların kuramlarını kullanıyoruz.


Hiç rüya görememe meselesi var bir de. Bu hatırlamamak mı oluyor?

Mümkün değil. Yaklaşık yüzde onluk bir kısma falan tekabül ediyor. ‘‘Rüya görmüyorum’’ yanlış, “rüyalarımı hatırlamıyorum’’ doğru bir laf. Çünkü rüya görmezsek; ölürüz. Böyle de bir durumumuz var. Bir düdüklü tencere gibidir; rüya görmek. Yani nasıl düdüklü tencere buharını dışarıya vermek zorundaysa; patlamamak için, insan da aldığı kayıtların bir kısmını dışarıya vermek zorunda ve bu da rüyalar vasıtasıyla oluyor. Unutmak için dediğimiz rüya çeşidi burada devreye giriyor. Nasıl bilgisayarımızda işlevi bitmiş dosyaları siliyorsak; rüyalarda bizim zihnimizde yer etmiş, süresi dolmuş dosyaları açığa çıkartarak siliyor. Rüyaların işlevi bu.


Rüyalarımızı yazmalı mıyız?

Kesinlikle bir rüya defteri yapmalısınız. Düzenli ve sistemli olarak rüyalarımızı yazmamız gerekiyor. Çünkü rüyalar sıra takip eder. Başka bir rüyayı tamamlayıcı da olabilir. Ve iki sene üç sene önce gördüğünüz rüyaya da atıf yapabilir. Dolayısıyla rüyalar bir düzen içerisinde, arkası yarınmış gibi çok düzenli olmaz. Ama birbirini tamamlayan şeylerdir rüyalar. İnsan psişesi içinde olmayan bir şeyi, rüyamızda göremeyiz. Yazmamız gerekiyor, yazmak şart; yazmadan bir rüya analiz edilemez. Ve bir uzmanla çalışılması gerekiyor. Yazmak; bir rüyayı hiç analiz edilmemiş olsa bile bilinçdışından bilince çıkarttığı için iyileştirici bir etkisi var yani. Yazmadığımız zaman, rüyayı kaçırmış oluyoruz.


Rüyada gördüğü sembolü kişi kendisi mi yorumlamalıdır?

Çok güzel bir soru. Bir rüyayı çözebilmek için sembol dilini bilmemiz gerekir. Sembol dili nedir diye soracak olursanız; bu evrenin dilidir. Sembollerde kendi aralarında bölünürler. Geleneksel semboller vardır mesela, hepimiz için aynı şeyi ifade ederler. Bardak hepimiz için bardaktır. Masa hepimiz için masadır. Ama birde kişinin bilinç dışından gelen kendisine özel semboller vardır. Örneğin masa dedik ya; kişi rüyasında masa görmüşse, bu sembolün bir anlamı vardır. Bu masa çocukluğunda ders çalıştığı masa mı? Yemek yediği masa mı? Nikâh masası mı? O masanın orada olması, rüyanın içinde olması bir anlam ifade eder. Bu da kişinin kendi üretmiş olduğu semboldür. Birde evrensel sembollerimiz vardır. Herkes için, insanlık tarihi için bir ve ortaktır. Mitolojik figürler, kahramanlar evrensel sembollerin içine girerler. Ve bir rüyayı analiz etmeyi anlatan bir kitap yoktur.


Psikoloji ve psikiyatri alanındaki gelişmelerle doğru orantılı bir şekilde ruhsal hastalıklar ve bunalımlar da artıyor. Dolayısıyla insanlar, ‘’şifa’’ adı altında sunulan her şeyden medet umabiliyor. Rüyaların bu kadar popüler bir alan haline gelmesi ve yanlış ellerde kötüye kullanılabilme ihtimali hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?

Nörobilimde olan gelişmeler çok etkili. Freud’un görüşleri artık yetersiz ve etkisiz kalıyor dendikçe; insanlar rüyalardan daha fazla medet ummaya başladı. Yani psikanaliz sanatından diyelim. Çünkü psikanaliz tamamen kişinin kendi hakikatini arayışıdır. Biz, psikanalitik kuramda semptomları kaldırmayız ortadan. Çünkü o semptomu ortadan kaldırdığın zaman danışanın başına ne geleceğini bilemezsin. Çünkü yerine bir şey koyması lazım. Onu yönetebilir hale gelmesi zaten yeterlidir ve kendi hakikatiyle karşılaşmış olur bir kere. Ama piyasada; fal bakar gibi rüya analizi yapan kişiler de var. Kişinin mutlaka bir psikolog, psikolojik danışman veya aile danışmanı ile çalışması lazım. Ve bu kişinin de, rüyalar üzerine çalışıyor ve psikoloji bilimine uygun hareket ediyor olması lazım. Freudyen ya da Jungiyen kuramları kullanıyor olması lazım.


Bu kadar ilgi olmasına rağmen henüz kirlenmemiş bir alan olduğunu düşünüyorum. Çünkü bir rüyayı analiz etmek çok zordur ve rüya analizini bir sanat olarak nitelendirir Jung. Bunun bir kitabı yok ama yine de okumak şarttır. Neden? Çünkü rüyalar, masallar ve mitler aynı kumaştan üretilmiştir der, Joseph Campell. Dolayısıyla burada en fazla okunması gereken mitoloji ve masallardır. Mitoloji ve masal okumadan bir rüyayı çözmek mümkün değildir. Çünkü semboller ortaktır burada. Mit, evrensel olarak, toplumun rüyasıdır. Rüya da, bizim kişiselleştirilmiş mitimizdir. Bir mitin genel olarak bütün insanlıkla ilişki derecesi, bir rüyanın özel olarak onu gören bireyle yakınlığı kadardır.


Gördüğü rüyayı anlamlandırabilen kişi, ‘‘öz’’ kendisini daha iyi tanır. Bir mitin gizli anlamını kavrayabilen kişi de, yaşamın hepimizden yanıt istediği evrensel ve tinsel sorularla ilişki kurar. Masallar ve mitler bu dünyanın kurulduğu günden itibaren en eski, hiç dokunulmamış temiz bilgileridir. Hepsi bilinçdışından gelir, çoğu masalda zaman yoktur, zamansızlık vardır bilinçdışında olduğu gibi. Çoğunlukla hepsi ormanda geçer. Rüya analisti olmak isteyen, düşünen ve bu konuya ilgi duyan kişilere bol bol mitoloji ve masal okumalarını öneriyorum.


Röportaj: Sinem Uslu


Röportajın birinci bölümü: Sürekli mutluluğun peşinden koşan insan anlamı nerede bulabilir?



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.