Araştırmalar, dünyada her 3 çocuktan 1’inin fazla kilolu, her 10 çocuktan 1’inin obez olduğunu gösteriyor ve çocukluk çağı obezitesi hızla artıyor. Çocuklarda şişmanlığın artması demek, diyabet, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları gibi kronik hastalıkların 40’lı yaşlardan 10’lu yaşlara kayması anlamına geliyor. Gelecek kuşaklar için büyük tehlike. Tüm ülkeler alarmda, herkes önlemler almaya çalışıyor ama bir arpa boyu yol alınamadı.
Kentte oran 3 kat fazla
Dünya Sağlık Örgütü raporuna göre 40 yıl önce çocukluk döneminde obezite % 1’in altında. 1990’lı yıllarda % 4.2, 2010’da ise % 6.7’ye yükseliyor. Sağlık Bakanı Ahmet Demircan, geçenlerde çocukluk çağı obezitesinin ülkemizde % 10’u aştığını açıkladı. Bakanlığın daha önce yaptığı çalışma, kentlerde yaşayan çocuklarda kırsal kesimlerdeki çocuklara göre obezite oranının 3 kat fazla olduğunu gösterdi. Bu sonuca göre, kentte doğan çocuklarda obezite oranının % 15-20’lerde olduğunu söylemek çok abartı olmaz. Bu daha endişe verici rakam.
Hareketsiz yaşam tek neden mi?
Çocukta obezitenin artışında en önemli iki etken var: Hareketsiz yaşam ve kötü beslenme. Bilim insanları arasında en önemli soru; hangisinin asıl neden olduğu. Çocuk sürekli evde oturduğu için mi kilo alıyor, kötü beslendiği için mi kilo alıyor? Obezitenin önlenmesi açısından bu sorunun yanıtı önemli. Yüksek teknolojinin getirdiği yeni hayat modelinde çocuklar giderek daha az hareket ediyor, daha fazla oturuyor, daha az kalori harcıyor. Çocuk okula yürüyerek gitmiyor, servis evin kapısından alıp okulun kapısına bırakıyor. Okul saatleri dışında çocuklar sürekli olarak bilgisayarın, tabletin, akıllı telefonun başında. Her geçen yıl bir çocuğun bu aletlerin karşısında oturma süresi uzuyor. Çocuk, sadece oyun ve dinlenme değil artık uyku saatlerinin önemli bir bölümünü de bu iş için harcıyor. Hareketsiz yaşam sadece kilo alma, şişmanlama riskini getirmiyor, çocuk yaşlarda karaciğer yağlanması, insülin direnci ve diyabete neden oluyor. Gençlik döneminde kalp hastalıklarını, hipertansiyonu, beyin damar hasarını çok daha sık görüyoruz. Dünya Sağlık Örgütü bu nedenle, “Dünya tarihinde ilk kez gelecek bir kuşağın yaşamı, bir önceki kuşaktan daha kısa olacak” diyor. Ama dünya henüz bu tehlikenin tam olarak bilincinde değil.
Fast-food okulda öğreniliyor
Çocuklarda yıllara göre obezite oranının artış hızına bakarak 2000’li yılların başında % 5 civarındayken günümüzde % 10’lara yükselmesini, kilo fazlalığının da % 30’lara çıkmasını sadece hareketsiz bir yaşamla izah etmek mümkün değil. Çünkü bundan 20 sene önce de çocuklar okula servisle gidiyordu, büyükşehirlerde sokağa ve parka çıkamıyordu, sürekli evde oturuyordu, ama obezite % 100 oranında arttı. Çocukluk çağında şişmanlığın artışında yeni kuşak sağlıksız beslenme kültürünün rolü büyük. Çocuğun beslenme kültürünü edindiği ilk yer aile, ikinci yer okul. Çocuk 2-3 yaşından itibaren aile sofrasında ne yenilirse onunla besleniyor. Anne-baba sağlıklı bir beslenme modeliyle bol salatalı, sebzeli, lifli besleniyorsa ileriki yaşlarda çocuk da böyle besleniyor; yağlı, hamurlu, bol kırmızı etli, tatlılı bir sofra kuruyorsa ileriki yaşlarda çocuk da böyle besleniyor.
Avrupa Obezite Kongresi’nde dinlediğim çocukluk çağı obezite nedenleri içinde dördüncü sırada büyükanne ve büyükbabalar var. Gerçekten çocukların şekerle ilk tanışmalarında ailenin, özellikle büyükanne ve büyükbabaların rolü büyük. Bizde de usuldendir, torun ziyaretine gidilirken ilk marketten gofretler, şekerlemeler alınır, çocuklar şeker ve çikolatayla ödüllendirilir. Okul öncesi çağda da genel olarak ailenin çocuğu mutlu etmek için götürdüğü ilk yer oyuncak hediye veren, fast-food zinciri marketlerinden biridir ve bu olay Amerikan tipi fast-food marketlerinin hediye verilen, mutlu olduğu bir yer olarak çocuğun bilinçaltında kalmasına yol açar. Çocuğun beslenme kültürü olarak etkilendiği ikinci yer de okul.
Türkiye Diyabet Vakfı olarak yaptığımız 100 okul araştırmasında, sadece 2 okulun öğlenleri sıcak, sağlıklı yemekler verdiği, 98 okulda çocukların önüne sadece kantinden beslenme seçeneğinin konulduğunu gördük. Bugün okula başlayan öğrencilerin % 90’ı, okul saatleri içinde kantinde satılan genellikle yüksek karbonhidratlı, yağlı ve şekerli fast-food yiyecekleriyle beslenmek zorunda. Yani her yıl milyonlarca çocuk, devlet okullarında ya da özel okullarda fast-food beslenme kültürüyle tanışıyor ve buna alışıyor. Sağlık Bakanlığı’nın okul kantinlerinde gazlı, şekerli içecekleri yasaklaması iyi bir adım ama sorunu çözmüyor. Bütün Avrupa ülkelerinde ve Kuzey Amerika’da ilk ve ortaöğretim okullarında öğrencilere sıcak, sağlıklı yemekler, sebze, salata, meyve seçenekleri sunuluyor ve bu ülkeler bu uygulamayı devlet politikası olarak alıyor.
Türkiye’de ilk ve ortaöğretim okullarında sağlıklı, taze, sıcak yemekler sunan yemekhaneler oluşturulmadıkça çocukluk çağı obezitesini kontrol altına almak mümkün değil. Sağlık Bakanlığı’nın obeziteyle mücadele programında ana stratejinin hareketli yaşam üzerine kurulduğunu gözlüyoruz. Ama tüm dünyada da görüldüğü gibi çocukluk çağı obezitesi altında yatan temel neden kötü ve sağlıksız beslenmedir. Çocuklarda obeziteyi okul bahçelerinde yürüyüş yaptırarak önlemek mümkün değil.
Ne yapmalı?
- Çocukta obezitenin artışında devlet, okul, aile, medya hepimiz sorumluyuz. Sağlıksız beslenme çocuklarda obezitenin asıl nedeni, hareketsiz yaşam ise sadece obezitenin tetikleyicisi. Bu nedenle ailede doğru beslenme kültürünün oluşturulması çok önemli. Devlet en azından televizyonlarda, medyada yiyecek, içecek reklamlarının süresi kadar sağlıklı beslenme eğitimi veren programlar düzenlenmesini sağlamalı.
- Anne-baba ne yerse çocuk da onu yer. Ailede sağlıksız bir beslenme modeli varsa çocuk da büyük bir ihtimalle obez olacak demektir. Bu nedenle, anne-baba evde beslenme tarzını değiştirmeli. Yağlı, hamurlu, bol şekerli yiyecek, içecekler yerine her öğünde mutlaka salata, sebze yemeği ve yoğurt yemeli, çocuğa örnek olmalı.
- Devlete de çocukların sağlıklı beslenmesi için önemli görev düşüyor. İlk ve ortaokul çağındaki çocuklar için okullarda kantinler sağlıklı sıcak yemek verecek yemekhanelere dönüştürmeli, çocuk sağlıklı beslenmeyi okulda öğrenmeye başlamalı. Bu başarılamazsa çocuklarda obezitenin kontrolü mümkün değil.
- Çocukların tablet ve akıllı telefon kullanımı sınırlanmalı; yürüyüş, spor ve uyku saati için zaman oluşturulmalı. Ama bunu önce ailelerin kendisi uygulamalı. Elinde sürekli tabletle gezen anne-babanın çocuğunun tableti bırakması mümkün değil.
- Ama tüm bunlar bir yana çocuğa zaman ayırmalı, beraber yürümeli, spor yapmalı, mümkünse ortak hobi sporu olmalı, birlikte yüzmeli, voleybol oynamalı. Çocuğa alternatif yaşam için şans verilmeli.
Haber: Prof. Dr. Temel Yılmaz
YORUMLAR