Artık çok mu geç?

Yeşim Hanım merhaba; yazılarınızı severek takip ediyorum özellikle yazı diliniz muhteşem. Ben de size kendimle ilgili bir durumu anlatmak istiyorum. Bir kadın düşünün; 25 yıllık evliliği boyunca hep ailesinin merkezinde yaşamış, eşiyle birlikte büyümüş, çocuklarını büyütmüş… Şimdi çocuklar kendi hayatına dağılmış, ev sessizleşmiş, kadın bir sabah kahvesini içerken fark ediyor kimse ondan bir şey istemiyor; kimseye yetişmek zorunda değil. O da kendini tanımıyor; ne ister? Ne sever? Kimdir? Bunları hatırlamıyor bir bakıyor yalnız kalmış, aynada yeni görmeye başladığı kadını tanımaya çalışıyor. Şimdi sizce bir ömrü başkalarının ihtiyaçlarını tamamlamakla geçirirken insan kendi eksikliğini fark ettiğinde artık çok mu geçtir?


Yeşim Tijen’in cevabı:

Merhaba sevgili okurlar, size de merhaba sevgili okurum; kadını yaşatan hayal gücü, imkanları ya da kocası kadardır. Bunların hiçbirinde artı bir durum yoksa o kadına vah da vah… Çünkü evlenip çoluk çocuğa karıştıktan sonra hayatın içinde uzun bir süre kendinizi kaybedeceksinizdir. Malum ne kadar çok çocuğunuz varsa o kadar çok hayatın içinde kaybolursunuz. Tabii ki bu durum kişinin ne kadar sorumluluk sahibi olduğuyla da alakalıdır. Kocanın burada ne fonksiyonu var derseniz… Kadının hayatı kocasının ona açtığı hayatla sınırlıdır; imkanı olmasa bile gülümseyebilen, sizi düşünen, o yorucu hayatınızdan enerji dolu ruhuyla elini uzatıp sizi çıkartan, yaşamı renklendirmeyi bilen, umut veren kocanız çok büyük kuvvettir. O kocada da yoksa vah da vah…


Yıllar geçer, siz eksildiğinizi zannederken çocuklarınızla birlikte verdiğiniz emek ve sevgiyle birlikte farkında olmadan büyürsünüz. Onlar kendi yuvalarını kurup giderler, siz kendinizle baş başa kalırsınız. Kadınların derin uykudan uyandığı bir zaman dilimidir. O yüzden size yeni yaşamınıza hoş geldiniz demek istiyorum. Yine çocuklarınızla ilgileneceksiniz ama artık kendinizi de sevecek, kendinize de hakkınızı vermek için çabalayacaksınız. Bu dönem yaşamınızın farklı ve inanın çoooook güzel dönemi. Bir bakıma dorukta olduğunuz bir dönem kendinizce yaşam mücadelelerinizi vermiş kavgalarınızı bitirmiş olduğunuz; kendinize daha güvenli, bilinçli, akıllı, anlayışlı, pozitif olduğunuz bir dönem. Ben bu döneme keyif dönemi diyorum eğer güzel çocuklar yetiştirmişseniz, her şey için elinizden geleni yapmışsanız gönlünüz çokça şey için rahatsa bu döneme başka ne denebilir? Keyfini çıkarın ve artık kendinizle ilgilenin. Gerçekten de insan bu dönemde kendisiyle daha çok baş başa kaldığı ve vakti olduğundan kendisiyle buluşup tanımaya başlıyor; bazen bu yeni tanımaya başladığı kadına bakıp şaşırıyor; “Bu kadın ben miyim? Ya ben böyle değildim” diyebiliyor…


Bu bir kendine uyanış sevgili okurum ve hiçbir şey için geç olmayan bir dönem. Sakın “Çok mu geç?” demeyin. İçiniz rahat olsun. Yaşınız kaç olursa olsun ruhunuz yaşlanmıyor mühim olan da o ruhu yaşlandırmamak; umut etmekten, hayal kurmaktan ve o umutların hayallerin peşinden koşmaktan vazgeçmemek, kendine özeni bırakmamak… Şimdi kendinizi yeni baştan şekillendirme bir başka ifadeyle yapılandırma, “ben de varım” diyebilme kısaca kendiniz için yaşama zamanı. İster kahvenizi yalnız başınıza için ister eşinizle için nasıl içerseniz için bugünlere erişebilmenin keyfiyle içinizde yarınların umuduyla için…


Sevgiler sevgili okurlarıma…


Çözemediğiniz sorunlarınızı yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.

İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres:yesimilehayatbilgisi@gmail.com



YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.