Boyum kısa olduğu için...

“Merhaba Yeşim Hanım, ben 21 yaşıma girdim. Boyum 1.53. Erkek arkadaşım sırf boyumdan dolayı benden ayrıldı. Benden uzaklaştı. Her gün ağladım bu duruma. Çünkü boyumu uzatmam elimde olmayan bir şey. Şimdi asosyal biriyim. Topluluklara girmeyi sevmiyorum. Yalnız takılmayı seviyorum. Aslında dışlandığımı düşünüyorum. Hele erkek arkadaşımdan sonra kendime olan güvenim tamamen bitti. Üniversite puanım iyi olmasına rağmen açıköğretimi tercih ettim. Sırf okulda dışlanmayayım diye. Yaşıtlarıma göre çok küçük görünüyorum. Boy uzaması için her tür araştırma yaptım, bir şey olmadı. Bu güvensizliği nasıl atlatabilirim yardımcı olur musunuz?”


Yeşim Tijen’in cevabı:

Geçen haftalarda haberlerde bir görüntü beni çok etkiledi, gencecik bir kadın kolunu kaybetmiş ve kendisine biyonik bir kol taktırmış, o kolu okşayarak seviyordu. Onun görüntüsünü izlerken içim bir tuhaf oldu, biz şimdilik engelsiz yaşayanlar hiç bedenimize sevgiyle, minnetle, var olduğu için şükrederek dokunmadık… Kendi adıma kollarımı ellerimi onun biyonik kolunu okşadığı gibi okşamadım. O kadını izlerken bedenime karşı suçluluk içinde buldum bir anda kendimi sapasağlam ellerimi sevmek istedim. Evet suçluyum belki, siz de var olanın kıymetini bilmediğiniz için suçlusunuz. Kıymetler kaybedince fark edilip kıymetli oluyor. Fark etmeden hiçbir şey yeterince anlamlı değil. İnsan kendine ait ne varsa sevebilmeli, önce insan kendini sevmeli. Sonra başkalarını düşünmeli bana kalırsa. Çok da önemli değil, siz kendi kendinizden eminseniz, kim olduğunuzu ne olduğunuzu biliyorsanız başkalarının sevip sevmemesi kafaya takılacak dert değil. Bunları anlamanız için biraz daha zamana ihtiyaç var. Her şey insanın kendinde başlar, kendinde biter sevgili okurum. Siz de kendinizi sevmekle başlayın hayattan güzellikler beklemeye. Kendinizi sevmezseniz o sevgisizliğiniz hal ve hareketlerinizden dile gelmeye başlar, kendinizi siz ele verisiniz. Çünkü kendini sevmeyen insan güvensiz insandır. Kendi içine saklanan insandır. Korkak insandır. Siz de korkuyorsunuz ve saklanıyorsunuz, sapasağlam olmanıza rağmen korkuyorsunuz, kimden? Başkalarından, beğenilmemekten… Oysa o kadın biyonik kollarına rağmen hiç saklanmaya ihtiyaç duymuyordu. Yüzünün ifadesini görmeliydiniz… Güvensizlikten eser yoktu, kolları elleri metaldendi ama o mutluydu.


Siz mutsuzsunuz çünkü boyunuz kısa… Keşke uzun boylu olsaydınız, uzun boy bir ortama girince ilk an göz doldurur ama sonra insan boyuyla bir yere varabilir mi? İnsan ancak kendi kişiliğiyle yaşamda yer edinebilir. İnsanın aklı kısa olmasın, geri kalan hiçbir şey sandığınız kadar önemli değil, bana inanın. Bunu yaşadıkça görecek, üzüldüğünüz günlere hayıflanacaksınız. Boşuna üzülmüşüm diyeceksiniz.


İnsanlar kendine ait özellikler hoşuna gitmeyince onu kapatma veya daha güzel gösterme yoluna giderler. Siz de boyunuzu topuklu ayakkabıyla daha uzun gösterebilirsiniz ama topuklu ayakkabı sevmiyorum demişsiniz. Ya topuklu ayakkabıyı seveceksiniz ya da boyunuzu kabul edip seveceksiniz, bu işin başka yolu yok sevgili okurum. Topuklu ayakkabıyı kadına çok yakıştırırım, daha dişi görünmenizi sağlar, bir müddet sonra topuklu ayakkabı insanda alışkanlık bile yapar. Görüntüyü bu şekilde halledersiniz, daha uzun olursunuz ama önemli olan sizin bu güvensizliğinizi aşmanız, sorun burada. O kadar çok güvenle ilgili yazı yazdım, hiçbirini mi okumadınız, bir araştırsaydınız bana yazmanıza bile gerek kalmazdı. İlk yazılarıma kadar bakın, orada çok güzel bir şekilde güven kazanmanın önemini anlattığımı biliyorum.


Güven nasıl kazanılır, kendinize yönelerek. Özgüven, kendimizi nasıl gördüğümüz ile ilgili bazen azalıp bazen de artan bir duygudur. Bazı günler kendimizi daha güvenli ve güçlü hissederiz. Bazı günlerde de kendimizi başkalarının yanında yetersiz hissederiz, kendi yeteneklerimizi sürekli olarak onlarınki ile kıyasladığımız durumlar yaşarız. Siz, sizsiniz; kendiniz başkalarıyla kıyaslamamayı öğreneceksiniz. İlk iş olarak hatalarınızla, güzel yanlarınızla kendinizi kabul edip seveceksiniz. Kimse mükemmel değil, bunu böyle bilmelisiniz. Onlar da korkuyorlar, başkalarından çekiniyorlar ama içlerine kapanmıyorlar, savaşıyorlar. Kimle? Kendileriyle… Bu yüzden kimseyi gereğinden fazla gözünüzde büyütmeyin, herkesin kendinde sevmediği özellikleri olabilir ama bunu belli etmeyecek kadar akıllı da olabilir, sonuçta her şey o aklı ne derece kullandığınızla ilgili. Belki, başka insanların sizin sahip olmadığınız becerileri vardır. Ancak, siz de büyük olasılıkla onların yapamadığı bazı şeyleri yapabilirsiniz. Yani el elden üstündür, siz de bir başkasından üstünsünüz, kendiniz hafife almayacaksınız…


Özgüveni artırmanın iyi bir yolu, yaşamdaki başarılarımızı hatırlamaktır. Sahip olduğunuz tüm güzel meziyetleri düşünün ve onlarla kendinize güven kazanmak için yol açın. Olumlu düşünmek, yapamam-yapmamalıyım gibi olumsuzluklara esir olmamalısınız. ‘Yapabilirim, ben başarırım!’ Bu olumlamalarla kendinizle konuşun. Yapabilirsiniz. Niye yapamayacaksınız? Becerebilirim, bakın bu kelimeyi söylemek bile kapıyı size açıyor, gerisi sizin o kapıdan girmenize kalıyor. Demek ki cesaret çok çok önemli, o zaman cesaretli olacaksınız. Korkarsanız hayatta hiçbir şeyi yapamazsınız. Her şey cesaretle aşılır. Güvensizlik de cesaretle aşılır.


Biliyorum bu yazıyı okuduktan sonra kendinize daha farklı bakacaksınız. Olması gereken de bu. Eğer biri sizi boyunuz için terk edecekse sevgili okurum, bugün devam etseniz de yarın bu ilişkiyi yine sürdürmeyecekti. İnsanlar birbirlerinin boyunu posunu değil karakterini severler genelde ve insanı güzel gösteren karakteridir. Aklı başında insanlar ilişkileri bu şekilde değerlendirir


Özgüveninizi kazanmak ve geliştirmek istiyorsanız, yeteneklerinizi önemseyin. Daha rahat ve girişken davranmayı öğrenin. Fikirlerinizi daha sesli ifade edin. Söyleyin, duyacak olanlar sizden daha üstün değil, siz onları kafanızda büyütüyorsunuz. Sorumluluklar almaktan kaçınmayın. Cesaretli olun, hata da yapabilirsiniz, korkmayın. Başarısızlıkların herkesin başına gelebilecek bir durum olduğunu bilerek tecrübe olarak görün. Diğer yandan üniversiteyi kazandığınız halde gitmekten korkup açıköğretimden okumayı tercih ettiğinizi anlamam mümkün değil. Bu kötülüğü kendinize nasıl yaparsınız? Korkular ancak üzerine gittikçe aşılır, onları korkup saklanarak aşmak mümkün değildir, ancak daha kangren hale getirirsiniz. Korkularınızın üzerine gidin. Onları kendi kendinize aşabilirsiniz. İnsanların sizle ilgili düşünceleri hakkında, onlar sizi tanımadan, onların yerine karar veremezsiniz. Sizi tanımaları için fırsat verin. Samimi olun konuşmalarınızda. Samimi derken, dürüst, olduğunuz gibi demek istiyorum. Kimseden çekinmeyin, kendinizi olduğunuz gibi sevin. Erkekler kısa boylu kadınları da beğenirler, yanlış düşüncelerin esiri olmayın. O nedenle de size diyeceğim ki artık saklandığınız yerden çıkıp hayata karışın. Ben de varım diyerek kendinizden emin ve mutlu olun olur mu? Bu arada ben o biyonik kollu kadını seyrettiğimden beri ellerimi arada okşamaya başladım. Siz de öyle yapın, sapasağlam bir insan olmak gibi güzel bir şey var mı? Kendinizi sevin. Sevgiler...


***


Çözemediğiniz sorunlarınızı rumuzunuzla yazın, Yeşim Tijen size önerilerde bulunsun.


Yeşim'le Hayat Bilgisi her zaman sizin yanınızda...


İşte sorularınızı gönderebileceğiniz adres: yesimilehayatbilgisi@gmail.com


@yesimtijen

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.