Kurban olmak ya da olmamak...

Bu hafta, son zamanlarda çok duyduğumuz "istismar" konusunun farklı bir boyutu olan duygusal istismardan bahsetmek ve özellikle yetişkinlerin bu tür bir istismar kurbanı olmamak için bilmesi gerekenlere değinmek ve istedim.


Aslında her sağlıklı yetişkin, bulunduğu ortamdaki duygusal istismar riskini fark edebilecek ve kendisini gerektiği ölçüde koruyabilecek donanıma sahiptir. Kurban olup olmamakta asıl belirleyici olan faktör, söz konusu yetişkin bireyin bu donanımı kullanmak isteyip istememesi ve gerekeni yaptığında ortaya çıkacak yeni manzarada yaşamayı göze alıp alamayacağıdır.


Buraya kadar biraz şifreli gibi anlattığım konuyu şimdi birkaç örnek vererek daha net anlaşılır hale getirelim. Hangi şekli olursa olsun istismar, ne yazık ki bazen en yakınlarımızdan bile gelebilecek bir talihsizlik... Örneğin bir ebeveynin çocuklarına çoğunlukla bilinçsizce yapabileceği en büyük duygusal istismar, onları kendisine kol kanat germeleri veya asla yalnız bırakmamaları gerektiğine inandırmaktır. Çocuklarının kendi gemilerinin dümeninde özgürce yol almalarını bu görünmez zinciri bağlayarak engellemek, kolayca fark edilmez ve yıllarca çeşitli mağduriyetler/yetersizlikler sergilenerek ustaca pekiştirilir. Günlük yaşam için gerekli olan ama nedense bir türlü öğrenilemeyen beceriler, yalnız kalmaktan korkmalar, çocukların ne yapsalar gideremedikleri sürekli bir mutsuzluk/tatminsizlik hali, kaygıların/evhamların tedavisini sağlamak yerine coşturulması suretiyle geliştirilen rahatsızlıklar, vs. hep bu zincirlere birer örnektir...


Bir başka örnek de iki yetişkin arasında yaşanan duygusal istismar için verilebilir. Genellikle romantik ilişkilerde (evlilik, sevgili olma, hayat arkadaşlığı gibi) bir tarafın diğerine kendini suçlu ve yetersiz hissettirmesi buna en güzel örnektir. Bir ilişkinin ömrü, ancak iki tarafın da çabası ile uzar; tıpkı narin bir bitki bakımında olduğu gibi ilişkiler de özen, dikkat, hassasiyet ve özveri olmadan canlılığını uzun süre koruyamazlar. Ancak bitki örneğinden farklı olarak, insan ilişkilerinde iki tarafın da aynı dikkati, özeni, hassasiyeti göstermesi gerekir. Bir tarafın sürekli ve giderek artan biçimde beklentilerini dile getirip karşılanmadığından şikayet etmesi, diğerini eleştirerek veya sürekli mutsuz olarak daha fazla çaba göstermeye zorlaması son derece tek taraflıdır. Kendi tatmin duygusu için diğerinin sevgisini ve bağlılığını istismar etmektir.


Yukarıdaki iki örnekte de görebileceğimiz gibi, duygusal istismarın var olduğu ilişkilerde bir taraf hep daha fazla çaba gösteren ve asıl hayat amacını diğerine destek olmak, belki de sınırlarını zorlayarak onu bir şekilde mutlu etmeye çalışmak zanneden kişidir. Ve bu kişi genellikle diğerini taleplerinde çok haklı görür, ilişkide onu kendinden daha yukarıda bir yere yerleştirir, kendi ihtiyaçlarını fark etmez bile... Etse bile dile getiremez çünkü diğerine uymayan her ihtiyaç kendi içine içine gömülmeye mahkumdur. Bu istismar türü, "birbirini çok seviyor olma" kisvesi altında başladığı için de fark edilmez ve yıllar içinde sinsice artarak devam eder.


Duygusal istismar kurbanı olduğunu anlamanın en basit yolu kendi yorgunluğuna, mutsuzluğuna, zaman zaman hissedilen çaresizlik duygusuna kulak vermektir. İçinizdeki bu hüzünlü sesi duyduğunuzda onu susturmaktan ziyade sesini yükseltmesi ve daha iyi duyurabilmesi için cesaretlendirmek, kendi benliğinizle tekrar bağ kurabilmek için yeterlidir. Bunu başarabilmek için gerekirse profesyonel yardım almak, çıkacağınız zorlu yolculuk için size cesaret verecek ve almanız gereken bir dizi (belki de radikal) önlemi uygularken rehberlik edecektir. Duygusal istismar riski taşıyan ortamlardan uzakta kalabildiğiniz ve sevginin en saf halini özgürce yaşayabildiğiniz günler dilerim...


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.