İlişkileri kurtaran 3 özellik
Bu hafta en çok çift seanslarında gözlemlediğim bir konu hakkında yazmak istedim: İlişkilerde çatışmaları barış içinde çözmek mümkün mü? Aslında mümkün! Ancak bunu başarabilmek için olmazsa olmaz 3 önemli koşuldan bahsetmek istiyorum. Bunlardan birincisi samimi özeleştiri yapabilme ve gereğine göre aksiyon alabilme becerisi... İnsan ilişkilerinde yaşadığımız olumsuzlukların çoğu, “kadersel” olmaktan çok bizim zincirleme şekilde açtığımız yolların gidişatı niteliğindedir. Yani sorumluluk aslında bal gibi de bizdedir. Ancak bu sorumluluğu taşımak ağırdır. Bunun sonucunda insan, ya sorumluluğu kendinden başka birine/bir şeye yönlendirmeye çalışır ya da altında ezilir ve ilerleyen zamanda olur olmadık her şeyin sorumlusu olarak kendini görür.
Şimdi bu konuyu daha iyi anlaşılması için biraz örneklendirerek devam edelim. İlk olarak çok basit bir örnek vermek gerekirse; bir yere geç kaldığımızda hep buna neden olan engelden bahsederiz ama herhangi bir olumsuz durum ihtimalini de göze alarak biraz daha erken çıkma seçeneğini hiç denemediğimizi söylemeyiz. Bazen bunu bile yapmamıza rağmen geç kalabiliriz ancak o zaman dış etkenlerin sorumluluğundan gerçekten bahsetme hakkımız olur. Bazen önemli bazı günleri/işleri unutabiliriz ve bunun sorumlusu olarak işlerin yoğunluğunu, havaların sıcaklığını ya da kendi yorgunluğumuzu görürüz. Ancak bütün bu gerekçeler aniden ortaya çıkan durumlar değildir; hepsi önceden tahmin edilebilir bir şekilde çözüm bulunabilir engellerdir. Son zamanlarda sık sık bir şeyleri unuttuğumuzu fark edersek dinlenme zamanımızın geldiğini kabul edip, günlük akışta mutlaka kendimizi dinlendirecek nişler yaratabiliriz. Bu mümkün değilse, önemli işler için artık adeta bir uzvumuz gibi olan cep telefonumuza alarmlar kurabiliriz. Sonuçta, unutkanlığımız veya geç kalmamız gibi dış faktörlerden kaynaklandığını iddia ettiğimiz durumlara, aslında kendimiz müdahale ederek bambaşka sonuçlar elde etmemiz mümkündür ve bu bizim sorumluluğumuzdadır.
Gelelim insan ilişkilerinde yaşadığımız olumsuz durumlara... Bir insanla anlaşamamak/geçinememek, anlaşılamamak ya da anlayamamak gibi durumlarda da bunun kaynağını karşı tarafa yükleme eğiliminde oluruz. Oysa biz ne kadar “kendimizce haklıysak” karşı taraf da kendini öyle hisseder. Karşı tarafın da öyle hissedebilme/düşünebilme hakkını görmezden geliriz. Olması gereken/”doğru olan” bizimkidir! Bu duruma sadece bir şart altında istisna getirebiliriz; karşı tarafın düşünceleri ve davranışları ruhunuza veya bedeninize ciddi zarar verecek nitelikte (sözel veya fiziksel şiddet, şahsiyete yönelik sistematik baskı, ağır ihmal, vb.) ise kesinlikle kendinizi korumalısınız. Böyle bir durumda “karşı tarafın da bana zarar vermeye hakkı var” diyemeyiz... Ancak bu zarar verme kavramını dile getirdiğimde, çok subjektif biçimde kapsamı genişletiliyor ve tüm iletişim/tepki gösterme şekilleri de “eninde sonunda bana zarar veriyor, demek ki ben haklıyım” şeklinde bağlanabiliyor. Maalesef durum böyle değil...
İnsan ilişkilerinde size uymayan, hoşunuza gitmeyen, beklentinizi karşılamayan her şeyi sağlıklı bir biçimde dile getirebilirsiniz. Sağlıklı bir iletişimde bu ifadeniz dinlenir, dikkate alınır, nasıl anlaşıldığı karşılıklı teyid edilir ve bir hal çaresi düşünülür. Burada önemli olan, İki tarafın da bu ilişkiyi sürdürme niyetidir. Bu niyet var olduktan sonra, benim “pazarlık” olarak nitelendirdiğim aşamaya geçilir. İki taraf da nasıl bir alma-verme dengesi ile mutlu/tatmin olabileceğini konuşur. Önemli olan “denge”dir; bu dengeyi bulabilmek için de insanın yeri geldiğinde kendisinde de gelişmeye/yeniden biçim vermeye açık taraflar olduğunu kabul etmesi gerekir. Bu temel şartı da “özeleştiri becerisi” olarak adlandırabiliriz. Bunun dışında karşı tarafın verebileceklerini gerçekçi değerlendirebilmek, onun benliğine veya kişisel alanına kısıtlama getirmeyecek nitelikte beklentilerimiz olmasına dikkat etmek gerekir. Kısacası tarafların niyeti ilişkiyi sürdürmek ise, özeleştiri ve değişim motivasyonu varsa ve beklentilerini karşı tarafın yapısını göz önüne alarak şekillendirebiliyorsa anlaşamamak için neden yoktur... Her türlü çatışmayı kolaylıkla çözüme kavuşturabildiğiniz günler dilerim...
YORUMLAR