Özünüze sahip çıkın
Hiç dikkatinizi çekti mi, dışa vuramasak bile içimizdeki “hayır”lar çok nettir... Aslında şu ya da bu sebeple istemediğimiz veya tercih etmediğimiz her şeye kolaylıkla “hayır” diyebiliriz. Evet, bazen bunu dış dünyaya yansıtmak zor gelebilir ancak önemli olan ne istemediğimizi kesinlikle biliyor olmamızdır. Birini kırmamak adına, ayıp olmasın diye, mecbur olduğumuzu düşündüğümüz için, başkalarının bizim hakkımızdaki düşüncelerini kendimizden daha çok önemsediğimiz için veya bunun gibi nedenlerle aslında istemediğimiz şeylere “evet” diyebiliriz.
Bu sahte “evet”ler yaşamın bir evresinde başlar ve zamanla benliğimizin üstüne yapışır. Benliğimiz zamanla böyle bir katmanla kaplandıkça kendi özümüze ulaşmamız zorlaşır. Artık en derinlerimizde neye evet dediğimizi, kendi tercihlerimizi, canımızın çektiğini, kapasitemize uyanı, iyi hissettireni bilmez veya hissedemez oluruz. Kendine yabancılaşmak dediğimiz bölge tam da burasıdır.
Kuşkusuz küçük grupların ve daha büyük çapta toplumun içindeyken sadece canımızın istediği gibi, kendimizi her daim iyi hissederek yaşamamız pek mümkün değildir. Çünkü birlikte huzurla yaşamanın yolu, karşılıklı esneyebilme becerisinin gelişmişliğine bağlıdır. Eğer bu beceri iki tarafta da yoksa, daima bir taraf esniyor, şekil değiştiriyor (sahte “evet”leri fazlaca kullanıyor) ve diğerine giderek daha fazla alan açıyorsa uzun vadede bu tarafın şekli kaybolur, adeta düz yol gibi bir çizgiye dönüşür. Tabi ki sürekli böyle davranmanın altında yatan motivasyonlar da vardır; bunlar da ayrı bir yazı konusu olsun...
Oysa küçük gruplar veya toplum içinde yaşarken o grubun tüm üyeleri karşıklı geçişlerde biraz yan durmak, sağa ya da sola çekilmek, biraz pozisyon değiştirmek gerektiğini bilir ve uygularsa esneklik karşılıklı demektir. Hiç kimse başkalarını kendi istediği biçime zorlamaz veya kendini benliğinden parçalar koparılmış gibi hissetmez.
Bizi kendimize yabancılaştırmayacak bir esneklik becerisine sahip olarak, içimizin evet dediğini hayata geçirebildiğimiz bir yaşam bizi mutlu ve tatmin olmuş hissettirecektir. Dolayısıyla içimizin evet dediklerini ne kadar erken keşfeder ve onlara sahip çıkma gücünü toplamaya başlarsak yetişkin hayatımızdaki yaşamımızın tatmin derecesi o kadar artacaktır. İçimizin evet dediklerini keşfetmek için yaşamınızın ilk yıllarından itibaren buna olanak tanıyan ve destekleyen bir çevremizin olması önemlidir. Aynı zamanda sağlıklı bir esneme kapasitesini de kazanabilmemiz için sahte evet'ler yerine neden yeri geldiğinde bulunduğumuz pozisyondan biraz ayrılmamız gerektiği açıklanmalıdır. Yaşamının erken çocukluk ve gençlik dönemlerini böyle bir ortamda geçiren kişi kendi özünü bilen, onun sesini duyan, bu sese sahip çıkan ve gerektiğinde de ona zarar vermeden bir adım geri gidebilen bir yetişkin olacaktır.
Burada önemli bir konuyu da belirtmek gerekir; sağlıklı esneklik becerisinin iki taraflı olmadığı yolları (ilişkileri) fazla tercih etmemek... Eğer bulunduğumuz ilişkilerde sıklıkla kendi pozisyonumuzu terk etmek ve karşı tarafın rahat geçişi için uzun vadede kaslarımızın tutulmasına yol açacak pozisyonlar alıyorsak, bunun da önlemini alacak cesaret ve kararlılığa sahip olmalıyız. Nitekim özümüzü korumak için bazen kolay olmayan kararları da almamız gerekebilir. Böyle durumlarda karmaşık vicdan muhasebeleri ile alınması gereken kararı ertelediğinizi fark ederseniz, mutlaka bir uzman desteği almanızı öneririm. Çünkü en derinlerdeki özümüz, benliğimiz ve bedenimiz bu hayatta gerçekten bize ait olan tek hazinemizdir ve onlara iyi bakma sorumluluğumuz vardır. Bedenimizin ve özümüzün kıymeti, kimseninkinden daha aşağıda veya yukarıda değildir. Bu değerin teslim edilemediği yerde nefes almak da yaşamak da mümkün değildir. Sağlıklı esneklik ilkesi ile rahat nefes alabildiğiniz günler dilerim...
YORUMLAR