Kendini arayan bulur
Dünyaya gözümüzü açtığımız andan itibaren ömür boyu sürecek bir yolculuk başlar. Bu yolculukta sadece “hayatta kalma”nın ötesinde görevlerimiz vardır. Görevlerimizin bilincine varmamız, bebeklik döneminde kendi başımıza bir şeyleri hareket ettirebildiğimizi ve çıkardığımız seslerin yakın çevremizde bir takım reaksiyonlara yol açtığını fark ettiğimizde gerçekleşir. Yaşamımızın daha ilk aylarında çevremizden bağımsız bir “ünite” yani bir birey olduğumuzu ve yaptığımız her şeyin sudaki halkalar gibi çevremizde bir reaksiyona yol açacağını öğreniriz.
İşte bundan sonrası çok önemlidir çünkü bundan sonraki “kendilik/benlik” bilincimiz, büyük ölçüde çevreden gelen geribildirimlere göre şekillenir. El attığımız her şey, baktığımız her yön, ağzımızdan çıkan her ses bir başkası tarafından yönlendiriliyorsa kendilik bilincinin oluşması ve sağlıklı gelişmesi daha baştan baltalanmış olur. Bebeklik ve çocukluk çağında başlayan kendini ve çevreyi keşif yolculuğu çok hassas ayarlara sahiptir; ilgi, merak, şefkat, destek, özgürlük ve sınırlar bu zamanların en önemli ayar düğmeleridir. Ne bangır bangır açılmalı ne de vızıltı gibi kısılmalıdır.
Biz büyürken bu konulardaki ayarlarımızın bozulmaması, her bireyin kendini rahat hissedeceği düzey bulunduktan sonra sık sık ayar değiştirmeye zorlanmaması kendimizi bulabilmemiz ve bulduğumuz kendimizi olduğu gibi sevebilmemiz, sahiplenebilmemiz ve koruyabilmemiz için hayati önem taşır. Ne var ki, yaşam koşulları her zaman en ideal biçimde değildir ve bu ayarlara gereken hassasiyet gösterilmez. Bunun sonucunda bazı konularda içimizde bir huzursuzluk hissi oluşur; bir işimiz vardır ama tam bir doygunluk hissi yoktur, eşimiz/partnerimiz vardır ama hep bir şey eksik gibidir, boş zamanlarımız vardır ama ne yapsak keyifle dolmaz... Bu tür “bir şey eksik” ya da “tam da bu değil” hislerinin ardında benlik yapımızda ihmal edildiği ya da bastırıldığı için artık isyan eden bölümler vardır. “Mış” gibi yaşamak dediğimiz durum, tam da budur.
Peki, bu durum düzelir mi? İnsan orta veya ileri yetişkinlik döneminde bile olsa, kendilik yapısındaki o boşluklar bulunup tatmin eden bir yaşam sağlayacak kadar doldurulabilir mi? Öncelikle şunu belirtmek gerek: Bu mümkündür ancak bir “sonradan/yeniden keşif” yolculuğu olacağı için daha uzundur. Üstelik gündelik yaşamda işlevselliğinizi korumaya yarayacak birçok düşünce/inanç kalıbına sıkı sıkıya bağlı kaldığınız sürece sizi epey zorlayacaktır. Bu inanç/düşünce kalıpları, bunca zaman tam da kendiniz gibi olamadan toplum içinde size sorunsuz bir yaşam sağladığı için bunlardan ayrılma ihtimali bile ayaklarınızı geri geri götürür. İşin zorluğu da, kendinizi yeniden bulmak için önce kendinizle mücadele etmektedir. Bir yanınız olduğunuz gibi olabilmek, o biçimde kabul görebilmek ve böylece özgürleşmek isterken, diğer yanınız sizi bunun pahalıya mal olacağına ikna etmek peşindedir.
Eğer uzun yıllar “ayıp olur”, “farklı olursam dışlanır mıyım?”, “bunu kabul etmezsem yalnız kalır mıyım?” gibi endişeler nedeniyle çok da istemediğiniz seçimler yaptıysanız, en azından yaşamınızın geri kalanını özünüze uygun yaşayabilmek için bir an önce harekete geçebilirsiniz. Öncelikle çevreniz veya kendi içsel endişeleriniz nedeniyle gerçekleşmesine fırsat tanımadığınız tercihlerinizi tek tek gözden geçirin. Eğitim, meslek veya partner seçimi, yaşadığınız yer, sosyal çevreniz, çalıştığınız kurum, belki bazı aile üyeleriniz bile olabilir. Bunların hepsi kendinizi iyi hissetmeye, gelişmeye, ruhsal olarak zenginleşmeye olanak sağlayacak nitelikte mi? "Hayır" cevabı verdikleriniz üzerinde yoğunlaşın ve çalışmaya başlayın. Bu çalışma, seçimlerinizin nedenlerini bilmek ve bunun sorumluluğunu üstlenmekle başlayacaktır. Eğer hikaye gönülsüz bir seçimle ya da içinize tam sinmeyen bir konuya rağmen başladıysa, neden "hayır" demediğinizi bulmalısınız. İşte sizin sorumluluk üstlenmeniz gereken aşama tam da burası olacaktır.
Bu noktada büyük ihtimalle, bu seçimi yapmasaydınız içinde bulunacağınız durum maddi veya manevi açıdan çok da konforlu olmayacağı için bu yola girmiş olduğunuzu keşfedersiniz. Yani burada bir takım konularla/kişilerle mücadeleyi göze alamamış olduğunuzu kendinize itiraf edersiniz. Bu sorumluluğu üstlenerek, “kader kurbanı” gözlüklerinizi çıkarmış olursunuz. Bu farkındalık ve bilinç seviyesine ulaştığınızda, önünüze ikinci aşamanın kapıları açılır. Yaşamımda yeni bir sayfa açabilir miyim? Bunun için hangi olanaklarınız ve kapasitenizin bulunduğunu araştırmak ve bu yolda içsel olarak hangi kaynaklarınızdan yararlanabileceğinizi bilmek size yeni seçeneklerinizi şekillendirmenizde yardımcı olacaktır. Bu yolculuğa tek başına da çıkabilirsiniz, yetkin bir uzmandan destek alarak da yol alabilirsiniz. Yaşamınızın ilerleyen yıllarında kendinizi, özünüzü yeniden keşif yolculuğuna çıkıyorsanız belli bir zaman sonra kendinizle ilgili çok değerli bilgilerle donanmış olarak özünüzü bulacak ve yaşamdan eskiye oranla çok daha fazla doyum elde edeceksiniz.
Bir sonraki bölümde, bu farkındalığı yaşadıktan sonraki aşamalarda atılabilecek adımlardan bahsedeceğim. Bundan sonra Psikopencere Köşesi'nde, insan yaşamında sık karşılaşılan ve kökleri iç dünyamızın derinliklerine uzanan konularda buluşmak üzere...
YORUMLAR