İnce bir kesik
Hayat anlattığı yeni hikayeyi dinleyelim diye sayısız fırsatlar verir. Önceleri belli belirsiz fısıltılarla seslenir kulağımıza. Fısıltıları duymazdan geldiğimizde talepleri giderek keskin bir çığlığa dönüşür.
Günleri terazileyip dümdüz bir yoldan sakince yürüyüp gitmek isteriz.
Ama bir gün hayat, avucumuzun içinde sandığımız gerçekliğimize, bizim beklemediğimiz bir yerden ince ama derin, kağıt kenarı gibi yakan bir kesik atar.
İlk şaşkınlığımız geçtikten sonra elimizde kalanları merkeze koyup, yaşadığımız değişimin etrafını yine ancak kendi elimizdekilerle sarıp sarmalarız. Daha önce boyadığımız manzara resminin üstüne yeni ve bambaşka bir resim yapmak gibidir bu belki de.
Benliğimizin uzun zamandır göz ardı ettiğimiz, hatta açıkça kaçtığımız yanlarıyla birlikte tüm yaşamımız artık önümüzdedir.
Aslında ortada herkesçe aynı biçimde anlaşılabilecek tek bir hayat da yoktur. Bu yolda herkesin hikayesi başkalaşır. Ama bazen bu hikayeler birbirinden farklı görünse de, kesişen, hatta tıpatıp aynı gelişen yanları vardır. Hem de sıkça.
Aniden ortaya çıkan beklenmedik gelişmeleri, bunlardan sonra yaşadıklarımızı hayata dair hızlandırılmış bir kurs gibi de düşünebiliriz. Öyle ki bu tabloyu karşımıza getiren, bu noktaya gelmemize vesile olan şeyin ne ya da kişinin kim olduğu bile bize dair olan biten karşısında bir anlamda önemsizleşir.
Böyle dönemlerimizi aslında kendi yansımamızla karşılaşacağımız insan ilişkileri yoluyla deneyimleriz. Kime, nereye dönsek bu akiste göreceğimiz ya biziz ya da gölgemiz.
Neye baksak kendi inançlarımızın, nereye kaçsak değerlerimizin karşımıza çıktığı bir tecelliler girdabıyla çevriliyizdir artık. Gidecek yerimiz kalmaz.
Kimimiz tedirgin bir cesaretle yaklaşır böyle durumlara. Bazılarımızın yaşamıysa köşe bucak bunlardan kaçmakla, bulduğu her fırsatta sırtını duvarlara dayamak, saçak altlarına saklanmak ve gürül gürül yağan bu yağmurdan kendini sakınmakla geçer.
Oysa hayat aslında iki kapısı olan sayısız labirentlerden oluşuyor. Tamamen dışına çıkmadığımız sürece acil çıkış kapılarının tümü yine başka bir labirente açılıyor.
Beklenmedik yollara, başka insanlara ve onların aynasından kendi hayatımıza.
Ve “mutlu olmak için, mutsuz olmak için gerekenden daha fazla cesarete ihtiyacımız var galiba.”*
*Eduardo Galeano
YORUMLAR