“Bari o gitsin, kurtarsın kendini”

Son yıllarda giderek daha çok gündeme gelen bir konu beyin göçü. Pek çok ailenin çocukları için çözümü ülke dışında aradığını, imkânı yetenlerin ne yapıp edip onları Amerika, Kanada ve Avrupa’daki ülkelere göndermeye çalıştığını görüyoruz. Bu konuda kurulan cümle neredeyse hep aynı. “Bari o gitsin, kurtarsın kendini”


Demek zamanında kendileri de bir şeylerden kurtulmak istemişler ama nedense olmamış, kurtaramamışlar kendilerini. Geç mi kalmışlar, cesaretleri mi yetmemiş bilinmiyor ama ‘ah keşkecilik, içinde kalmışlık’ açıkça seziliyor.


Yani bugünkü mutsuzluğun bir bölümü bu suçluluk duygusunun sonucu ve çocuğun gidişiyle bir nebze olsun azalacak belki de. Ben yapamadım ama en azından onu kurtardım denecek. Bizde adettir zaten, aileden çocuğa geçer böyle hevesler.


Eskiden çocuklara okumanın, yüksek okullar bitirmenin tarifi de böyle yapılırdı. ‘Oku sen, kurtar kendini evladım’. Üniversite bitiren insan kurtulurdu. Fakirlikten kurtulurdu, işsizlikten kurtulurdu, itilip kakılmaktan kurtulur takdir görür, alt tabaka insan olmaktan kurtulurdu. Şimdi de ülkeden giderek bunlardan kurtulacaklar demek.


On beş yıldır Türkiye’de yaşayan İngiliz arkadaşım ailesini görmek için yılda iki kez ülkesine gidiyor. Oradaki hayatını özlüyor musun diye soruyorum. Bazı şeyleri özlüyorum ama oradaki arkadaşlarımın hayatına hiç özenmiyorum diyor. Yılda on beş gün tatil dışındaki tüm hayatları ev kredilerini nasıl ödeyecekleri üzerine kurulu. Ağır bir iş disiplini, çok acımasız bir rekabet, giderek vahşileşen kapitalizmin dişlileri arasında ezilen, kafasını elindeki cep telefonu ekranından kaldıramayan milyonlarca insan. Bu hayatla baş edemedikçe, zorlandıkça rahatını bozan yabancıları ülkelerinde istemeyen sağ akımların güçlendiği, mültecilere dair uygulamaların katılaştığı, ülkemizden giden gençlerin işinin de giderek zorlaştığı ülkeler.


Batı dünyası da mutluluğun peşinde. Son yıllarda en çok okunan kitaplara bakınca kişisel gelişim ağırlıklı olmalarına şaşmamak gerek. Diyetler, yap-yapma listeleri, her yıl bir başka ‘mutlu et kendini’ yaklaşımının bu kitaplar yoluyla moda hale gelmesi, hatta pompalanması ve tüm bunlara rağmen ‘kendini bir türlü kurtaramayan’ milyonlarca insan.


Ev kredisini nasıl ödeyeceği dışında hiçbir şeye kafa yormaya vakti olmayan, kendi karnı doyduğu sürece başka coğrafyalarda ne olup bittiğiyle ilgilenmeyen insanlar yaratan bir sistem. Öyle ki savaştan kaçıp ülkesine gelen mültecinin çocuğunun hiçbir uluslararası hukuk kuralına sığmayacak bir biçimde elinden alınmasına bile gözünü kapatarak yaşayabilmeli bu insanlar. Ve bir gün sonra yeni çıkan bir kişisel gelişim kitabını okuyup aniden mutluluğu bulmalı, o mutluluk fotoğraflarını sosyal medyaya yüklemeli, bolca beğeni toplamalı ve böylece kendilerini kurtarmalılar. Çocuklarımıza gösterilecek hedef buysa böyle kurtuluş olmaz olsun.

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!
  • Misafir Tek hedef bu değil Ülkemizdeki üniversitelerin çoğunda verilen eğitim kalitesi maalesef düşük. Gerçekten iyi bir mühendis olabilmesi gitmesi gerekiyor Ayrıca bağımsız yaşama deneyimi elde ederek ayakları daha sağlam yere basıyor. Son olarak bir dünya vatandaşı olma şansını da yakalayabiliyorlar
    CEVAPLA

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.