Her şeye rağmen, herkese rağmen...


Ülkede huzurdan eser yok.

Sokaklarda yürürken bile insanların ne kadar tedirgin, şevki kırılmış ve mutsuz olduğunu anlayabiliyorsun. Yılgınlık hakim yüzlere.


Bir süre önce herkes her an patlamaya hazır bomba gibi dolaşıp, her fırsatta birbiriyle dalaşır gibiydi. Sokağa çıktığım an birbirinin gırtlağını sıkmaya hazır insanlar görüyordum.


Gerçek bombalar sıra sıra hayatların orta yerinde patladıkça ona bile hali kalmadı ahalinin.

Televizyonu her açışta, gazeteyi her karıştırışta daha yirmili yaşlarını bitirmemiş tabutlarda giden canları izliyor insanlar.

Ağıt yakan anayı, perperişan eşi, daha ne olduğunu anlamadığı cenaze töreninde asker selamı duran yetimi izlemekten ve hiç bir şey yapamamaktan yorgunuz.

Bıktık usandık ölümle burun buruna yaşamaktan.


Kavgaya girecek halimiz kalmadı.

Uyuyoruz ama uyanmaya halimiz kalmadı.

Her an yeni bir kötü habere bağımlı yaşamlarımız var artık.

Umut kırıntılarımızı yiyerek beslenen bir canavara esir düşmüş gibiyiz.


Oysa ne kadar yok etmeye çalışsak da cennet gibi bir ülkedeyiz hala. Havasına, suyuna, taşına toprağına aşığız pek çoğumuz. Kızıyor, köpürüyor, her fırsatta itip kakıyoruz ama yine de vazgeçemiyoruz.


Çoğumuz bırakıp gidemiyor, gitsek hasretiyle yanıp tutuşuyoruz. Ne yapıp edip sonunda oraya döneceğim burada ölmem diyor giden, yerleşen arkadaşlarım.


Evrenin düzeni böyle.

Kaos olmadan, yıldız tozları havada uçuşmadan yeni biri doğmuyor bu düzende. Bazen büyük yokuşlar olmadan düze çıkılamıyor.

Ancak büyük acılardan sonra yaşanıyor pek çok sağalma, soğuma, yeniden yeşerme hali.


Bu sancılar yaşanmadan yeni bir şey doğmayacak belki. Tüm bu sancılar çekilecek. Doğu ile batının kesiştiği bir köprünün üstündekiler için hayatın kolay olmayacağı belliydi.


İstersek bir gün hepimiz için bambaşka bir yere dönüşme potansiyeli yüksek bu ülkenin. Ya da belki bizden sonra çocuklarımız için. Hep inandım, hala inanıyorum.


O yüzden hep gün yeniden umuda sarılmak lazım. Her sabah bir çiçeğe, bir hayvan dosta, en çok da çocuklara bakıp kötülüğe direnmek lazım. Karamsarlığın, yılgınlığın iyi bir gelecek getirme ihtimali yoktur. En yakında kim varsa onun elini tutup kafamızı yerden kaldırmak lazım. Masmavi gökyüzüne bakıp gülümsemek ve bundan utanmamak lazım.


İçi boş bir umut vaadi değil bu.

Açık bir çağrı, bir yakarış.


Bize en çok lazım olan, her fırsatta sırtımızı dönmek kötülüğe.

Bardağın dolu tarafını her sabah kafamızdan aşağı boşaltıp, o umut damlalarıyla yıkanmak.

İyilere gerçekten ve koşulsuz inanmak.

Her şeye rağmen...

Herkese rağmen...


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.