Hoşgeldin bebek, yaşama sırası sende!
İlk defa bebek sahibi olacaksanız pek çok şeyden korku duyabilirsiniz. Ben duydum. Başıma gelen en güzel şey olmasına rağmen kızım doğmadan önce ve doğduktan sonra hiç alışık olmadığım türden korkularım oldu.
36'sından önce çocuk düşünmediğimi bildirmiştim kocama.
Kocam anne, ben kaynana baskısından yırtmak için kendi kendimizle bir nevi anlaşma yaptık da diyebilirim.
Dünyaya getireceğimiz ufaklık için endişelerimiz genelde aynıydı; dünya kötüydü, çok sorun vardı, hava kirliydi, yiyecekler hormonluydu, hayat pahalıydı, ev küçüktü, dahası eve kapanmak istemiyorduk, festival konser gezmeye, dağ bayır tozmağa, geç saatlere kadar kitap okumaya, erken uyanmaya, yüksek sesle müzik dinlemeye, çok içmeye, arkadaşlarımızla muhabbet etmeye, güzel bahçemizde bolca mangal partileri yapmaya devam etmek istiyorduk. Ve en önemlisi hala gençtik! Konuşmalarımızı dışarıdan biri duysa 20’lik çıtırlar olduğumuzu sanırdı.
Bir süre sonra “biz böyle iyiyiz” konulu sohbetlerimizden biri esnasında kendimizi çocuksuzluk fikrine ikna etmek için çabaladığımızı fark ettim. Yavaş yavaş öteki tarafa mı geçiyordum ne! Kocama cephe aldım ve onu ikna etme çalışmalarına giriştim. Zira son kertede hormanlar fütursuzca hayatıma girmesini istediğim bir çocuk arzuluyordu. Normalde çocuk seven tipler değildik. Hatta eş, dost, akraba, yakın çevrenin sahip olduğu çocuklara bebelere karşı tamamen ilgisiz olduğumuzu söyleyebilirim. Ama ne olduysa oldu ve ben o uzun gaflet uykusundan 34 yaşında aniden uyandım.
Hamileliğim şeker gibi geçti. Doğana kadar minik zatla birlikte işe gidip geldik. Hamilelik güzeldi, vücudunda büyüyen bir canlı hissetmek güzeldi. Ufaklığı karnımda taşıma fikri dehşet iyiydi. Ama yaşadığım bedensel, fiziksel ve ruhsal değişime uzun süre alışamadım. Alışamadığım arıza şeyleri genelde severim. Hamileliğim sırasında kocam “3 çocuğumuz olsun, kalabalık bir aile olalım, ev her zaman dolu olsun” demeye başladı. Onun da hormonları harekete geçmişti anlaşılan. Ben daha birini doğurmadan diğerinin fantezisini kuramıyordum. Hatta kara kara var olanı nasıl ve ne şekilde doğuracağımı düşünüyor ve korkuyordum. O kadar testten ve ultrasondan sonra hala göremedikleri bir anormalliğin olmasından çok çok endişeleniyordum. Ama çok çocuklu bir evin güzel ve neşeli olabileceğini, en azından hamile olduğum ufaklığın kardeşlerinin olması fikrini sevmiştim.
Sonra bir gün, doktorumun doğum için bana yaklaşık olarak verdiği tarihten 22 gün önce, evde oturmuş kocamla laklak yaparken aniden suyum geldi. Bana neler olduğuna dair en ufak fikrim yoktu, çok korktuk. Kocam evde tamirat yapan ustaları büyük bir nezaketle “Karım doğuracak artık gider misiniz” diye kovaladıktan sonra trafiğin sıkışıklığını bahane edip yürüyerek 3 sokak ötedeki hastaneye gittik. Soğuk yaşadığım ani şoka bir nebze iyi gelmişti. Vardığımızda doğum başlamış. Bu noktadan sonra “Zamanı gelse de zaten hazır olmayacaktım” dediğim süreç başlamış oldu.
Kızım doğduğu gün cabbar cevval bir anne oldum çıktım.
Aniden. Kendim de şaşırdım. Doğum sezeryandi ve erkendi. Buna rağmen sütüm vardı. Doğumdan sonra, yukarıdaki korkularıma ek olarak, başka başka korkular türedi bende. Lafı uzatmayayım.
Nefes alamamasından ya da aniden kötü bir şey olmasından (ani bebek ölümü sendromu) korkup günlerce hiç uyumadan başında nöbet tutuyordum. Sütüm biterse aç kalacağından korkuyordum. Eninde sonunda bitecekti ama yolun başında bitmesi felaketti. O kadar narindi ki kucağıma alırken kafasını ya da boynunu inciteceğimden korkuyordum. Uyurken ağladığını duyamamaktan korkup uyuyamıyordum. Geceler boyu uyumayınca uyuyamayınca insan insanlıktan çıkıyor. Kıyafetlerini giydirirken kolunu bacağını acıtacağımı düşünüyordum. Ağlamasından ve sakinleştirememekten korkuyordum. Bir bebeğin açlıktan ağlaması çok korkunç bir şey. Banyo yaptırmaktan korkuyordum. İlk banyo tecrübemiz felaketti. Gece emzirmeleri sırasında uyuyup kucağımdan düşmesinden korkuyordum. Merdivenlerden kucağımda bebekle inerken düştüğümü hayal edip korkuyordum. Tırnaklarını keserken etini sıkıştıracağımdan korkuyordum.
Tüm bu korkular bitti geçti gitti. Her şey olacağına varıyor. Biraz da böyle görmek gerekiyor hayatı.
"Hoş geldin bebek / Yaşama sırası sende" diyorum artık...
YORUMLAR