Bir hayalimİZ daha gerçek oldu...
Hayallerimizin gerçek olması için ne uğraşlar veririz ne emekler harcarız. Düşüncelerimizi doğru anlayan ve bizim gözümüzden bakan insanları bulabilmek için yeri gelir kaç kişiye dil dökeriz...
Geçtiğimiz ay belki görsel ve yazılı basından takip etmişsinizdir, bizim, tüm çocuklarımızın, ailelerimizin hatta doktorlarımızın bile hayalini gerçekleştiren bir etkinliğimiz oldu. "Geleceğin Yıldızları" ile birlikte tüm taraflar olarak hep beraber unutulmaz bir "PKU Kampı" deneyimi yaşadık. Yıllardır özenirdik yurt dışındaki kamplara ama artık özenmeyeceğiz. Hatta oradaki diyetli çocuklarımızı alıp, belki de uluslar arası PKU Kampımızı ülkemizde yapacağız.
Bileniniz vardır mutlaka, "Geleceğin Yıldızları" tüm kurucuları sporcu olan disiplinli bir yaşam görüşünü anlatan okul dışı bir eğitim kurumu. 1989 yılında aslında sadece bir basketbol okulu ile bu işe başlamışlar ama şu an daha çok yaz ve kış kampları ile gündemdeler. Onlar yirmi beş yildir yetmişe yakın değişik ülkeden gelen kampçılar dahil çocuklarımıza deger katiyor ve onlarla beraber toplumda fark yaratiyor...
Uludağ'da iki bin metreye yakın bir seviyede muhteşem bir havada kahvemizi yudumlarken hem sohbet ediyoruz, hem de kampları konuşuyoruz ve bu farkı nasıl yarattıklarını öğreniyoruz.
"Geleceğin Yıldızları" kamplarında yaş aralığı 7-17. İsterseniz yatılı isterseniz gündüzlü, isterseniz yurt içi isterseniz yurt dışı kamplarına katılabilirsiniz. Önce çocuklar sonra da aileleri hangi proglamlarda karar veriyorsa, sanat, spor,yabancı dil seçilen ağırlıklı etkinlik her ne ise, o programın ilgili kampına katılarak kampçı olabiliyorlar. Kamplarda kendi alanlarında uzmanlaşmış pek çok koç ve asistan var. Kimi gönüllü yarı zamanlı çalışıyor, kimi ise tam zamanlı. Koçların tamamına yakını çok iyi okullardan mezun ve bir kaç yabancı dil bilen pırıl pırıl dinamik sanki pili bitmeyen oyuncaklar gibi her daim güler yüzle karşılıyorlar sizi.
Dürüst olmak gerekirse, bildiğimiz klasik kamp kültürü toplum olarak pek iç içe yaşadığımız bir kavram değil. Dünyada kampçılık 1920 li yillarda baslamis ancak ailelerin bazen çadir bazen de doğal ortamın endişeleri sebebi ile galiba çocukları da olumsuz etkilediğinden bizde çok da fazla yaygınlaşmamış. Biraz şartlardan biraz da talepten olsa gerek, kamp geceleri artık çoğunlukla ya ahşap barakalarda ya da otellerde geçiyor. Tabii sembolik bir çadır gecesi eğer kampçılar tarafından istenirse hemen organize ediliyor.
Kampların değişmez ritüeli ise ateş! ilk gecesi beklenilen düşüncelerin paylaşılması, son gecesi de yaşanılan duyguların aktarılması için yakılıyor.
Gelelim işin hayal kısmına... Beyin ve vucut sagligi için diyet gerektiren yaşamlarda çekindiğiniz hatta korktuğunuz pek cok durum vardir. Diyetli bir cocuga sahip olan aile, çocuk diyetini en iyi şekilde kontrol edebilse bile, "acaba bulunduğu ortamda ne yer, acaba uygun menü seçeneği var mıdır, acaba aç kalır mı’’ gibi bitmek bilmeyen hatta komplo teorileri ürettiren onlarca soru düşünür. Tüm bunların cevabini eğer bilemez ya da alamazsa kurabileceği diğer senaryoları artık siz düşünün. İşte bu sebeple, bırakın cocugunu kampa göndermeyi, bir gece arkadaşının evine bile gönderemez hale gelir. Hele 10 yaşında falan hiç şansı olmaz.
Bu yüzdendir ki işte bu "kamp" kavramı maalesef bu kadar uzaktı bizden. "Uzaktı" dedim çünkü artık uzak olmadığı ispatlandı. Hayal olmaktan çıktı.
Aksine, MetVak ve PKU aile Derneği koordinesinde giden bu çalışma netice itibarı ile belki de hepimiz için çocuklarımızın her sene yapacağı bir aktivite seçeneği olarak hayatımıza girdi.
PKU kampı öncesi uzmanlardan eğitim alan koçlar yine dikkat edilmesi gereken tüm konuları detaylıca öğrenerek diyetli çocuklarımız için hazırlandılar, araştırdılar ve benimsediler. Aileler için en önemli konu olan özel beslenmeyi ve tüm menüleri, proje ortağımız olan MetVak yani Metabolizma Vakfı ile organize ettiler. Uzman Diyetisyen Figen Kutluay her öğün için düşük proteinli bir menü planladı ve böylece herkesin kara kara düşündüğü yiyecek olayı bir kabus olmaktan çıktı!
Aslında bizim hayatımızdaki kabuslar hep söylüyorum, paylaşıyorum ya, bizden ya da yaşantımızdan kaynaklanmıyor. ‘’Dış parazit’’ dediğimiz ve bir türlü algısı yüksek olmayan kişive kurumlardan kaynaklanıyor. Oysa yapılacak şey belli, konu algılandıktan sonra titizlikle ve özenle yemek hizmetini oluşturabilmek… Zaten hayatlarımızda başka farklı olan ne var ki? Gün de üç öğünden 20 şer dakika aynı gıdaları tüketmemek, hepsi bu!
Bizim tiyatro delisi hanım efendimiz de biliyorsunuz Boston da Apple Hill in kampındaydı. Tamamen müzik ağırlıklı bir kamp. Yabancı ve duyarlı, saygı gösteren bir grup ile beraber olduğundan ne bir soru ne de bir tepki ile karşılaşmış. Ne kadar güzel …
İstediğimiz de bu, her yerde ah ah vah vah yerine, normal karşılanması. Zira bizim gibi beslenen ama kimisi tercih, kimisi zorunlu olan sekiz milyon insan var yeryüzünde.
Neyse biz Lal’e dönecek olursak, neticede küçük hanım, ancak üçüncü günü PKU Kampımıza katılabildi. Kamptaki disipline bir örnek vermek istiyorum, bir aya yakındır görmediğim kızımı, bir Uludağ'a geldiğinde, bir de kamp bitiminde görebildim. Hatta göstermediler desem daha doğru :D Düşünün yani iş bu kadar ciddi bu kadar hassas!
Hedeflerimiz çok, işlerimiz fazla ama amacımız temelde hep aynı; tüm çocuklarımıza değer katmak ve onları her ortamda rahat yaşatmak!
YORUMLAR