Şahsi sınırlar

Dün akşam Psikolog Özge Çivci’nin de katılımıyla, bir önceki yazımda da duyurduğum bir Webinar düzenledik.

(FB linkini şuraya bıraktım: webinar )


Bu etkinliğin ilham kaynağı Gabor Mate ve Vücudunuz Hayır Diyorsa isimli kitabıydı.

Bundan iki yıl önce bir seminer için İstanbul’a geldiğinde, 400 kişi, sonuna kadar dolu bir salonda büyülenerek, ağzımız açık dinlediğimiz, kemikli suratlı, zor bir çocukluk geçirmiş, hayatını insanlara şifa vermeye adamış bir tıp adamı…


Mate bilimin şimdiki bilgisiyle birilikte beden ve ruh ayrımını, fiziksel ve duygusal ayrımından söz etmenin artık mümkün olmadığını belirtiyor ve şöyle diyordu:



"Sağlıklı sınır koymazsan, ötekilerin hoşuna gitmek için hissetmediğin gibi olursan ve bunu bir ömür boyu sürdürürsen vücudun senin söyleyemediğin "hayır"ları söyler. Seni durdurur. Feci bir şekilde. ALS ya da Alzheimer ya da MS ya da meme kanseri ya da testis kanseri ya da prostat ya da yumurtalık kanseri ya da başka bir büyük hastalıkla.


Kendin olmamak, sürekli birilerinin beğeneceği gibi olmaya çalışmak, onaylanmak, sevilmek uğruna özgünlüğünden feda etmek çok fazla enerji kaybetmeye sebep olur!"



Sınırların benim için ne demek olduğunu düşünmeye başladım. Ne diyeceğim bu konuyu dinlemeye gelmiş kız kardeşlere...



Diğerlerine kendini kapatmak değil kast ettiğim,

Sevdiklerin için bir şeyler yapmamak değil,

kendine merhamet etmek.

Önce kendi fiziksel, duygusal, ruhsal bütünlüğünü korumak vasıtasıyla diğerleriyle daha sağlıklı ilişkiler geliştirmek...



Öz’den olmayan, nezaketen olan, ayıp olur diye öğretilenlere bir kadın şöyle olur, bir kadın böyle olur, böyle olmazsan bizden değilsin, şöyle olmazsan seni sevmeyizlere karşı kendi içsel merkezimizde sağlamca durabilmek ve feda etmemek, gereksiz yere, ruh parçalarını, hayallerini, hayatının bütünlüğünü sağda solda bırakıp, kendine yetecek kadar sen gelmemiş halde kalakalmamak… Fedakarlık adı altında yaşadığımız ilişkileri alacak- borç ilişkisine çevirmemek.


Önce kendimizi, sonra ilişkide olduğumuz insanları koşulsuzca sevebilmek, merhamet edebilmek.


Ben sınırları belirlemekten bunları anlıyormuşum, derinine bakınca görünür oldu...





Önce bedenimle başlıyorum sınırlarımı anlamaya,

buradayım,

Bu bedende,

ben, varım

Kollarım var,

Saçlarım var,

Ellerim,

karnım,

Bacaklarım,

ayaklarım,

Yüzüm var,

Ben varım.

Bu kadarım, bak, bu kadar yer kaplıyorum fiziksel olarak dünyada…

Bunu idrak etmekte,

Her gun yeniden,

Bu alemde, bize verilmiş olan hayatı taşıdığımız, bu beden kalıbında olduğumu hatırlayıp, nerede başlayıp nerede bittiğimiz bilerek öğrenmeye başlıyoruz sınırlarımızı…


Beden, ihtiyaçlarımızı da haber veriyor bize,

Bedenimin kabulu, idrakından sonra ihtiyaçlarını algılamaktan geçiyor. Burası kolay aslında. Lakin her hal gibi bunun da temei çocukluk deneyimlerinde yatıyor...


Yorgunum, dinleneyim,

açım, bir şeyler yiyeyim,

susadım, ertelemeden su içeyim,

Hareket ihtiyacım var,

Biraz yürüyeyim, biraz egzersiz yapayım, dans edeyim,

Çişim var, yapayım…


Kendimize, bedenimizin ihtiyaçlarına,

Tıpkı bize emanet edilmiş bir çocuğa özen gösterir gibi bakabilir miyiz?

Bir çocuk aç olsa, onun açlığını öteler miyiz, herhangi başka bir şey uğruna…

İşte bedenimiz, sınırları ve ihtiyaçları ve kendine annelik etmek, bakım vermek dedikleri, işte bu kadar temel bir yerden başlıyor bana kalırsa.

Fiziksel kapasitemizin farkında olmaktan ve ona göre davranmaktan…


Sonra kendi geçmişimi hatırlıyorum...

Ben daha henüz bir çocukken,

Annemin cuma günleri sokakta kurulan pazara gidip, elleri kolları kapasitesini çok fazla aşmış şekilde torbalarla, çantalarla dolu olarak eve döndüğünü,

O torbalarla yürürken nasıl da zorlandığını hatırlıyorum,

Sonraları hep sırtının, omuzlarının ağrıdığını…


O zamanki çocuk Damla için bunda bir gariplik yok,

"anne bilir, yapar, onun yaptığı doğrudur" çocuk için normali bu…


Seneler sonra,

Kendimi tıpkı annemin yaptığı gibi, kollarım yere kadar sarkmış,

torbalarla pazardan dönerken bulduğumda ve bunu sorgulamadan yaptığımı fark ettiğimde…

Bir yanlışlık olduğu hissi geldi oturdu içime…


Benim gibi orta boy bir kadın için HulkVari bir taşıma performansında, neden peki?

Öyle yapılır, diye…

Sonra vaz geçtim.


Kendimi kullanmak adına bu kadar basit bir kurala ermem bile yıllarımı aldı…



Fiziksel sınırların ötesinde başka sınırlarımın da olduğunun farkına vardım,

Duygusal sınırlarımın…

Fiziksel sınırlar gibi, bunların da belirlenmeye, netleşmeye, korunmaya ihtiyacı var.


Sen sensin,

Senin duyguların senin,

Benim duygularım benim,

Peki ya, benim sandığım bir çok duygular benim değilse. Öğrendiklerim, taklit ettiklerim, ezbere haller ise... ?


İşte bunları ayrıştırmak için pazara gidiş yolunu değiştirmekten fazlası gerekiyor.

Kendilik işçiliği burada başlıyor bana kalırsa…


Bize, ailelerimizden aktarılan, çözümlenmemiş, kabul edilmemiş, bastırılmış ne kadar duygusal yük varsa onları tek tek bulup, tıpkı külkedisinin küllerin içinden bezelyeleri ayıklamaya çalışması gibi ince ve sabır isteyen bir çabayla ayrışmaya niyet etmek…


Adına sınırlar diyoruz ama kaskatı ve değişmez yapılar değil elbet bunlar,

Bizim gibi,

İçinde bulunduğumuz hayatın koşullarına, şartlarına, ihtiyaçlarına göre sınırlarımız da bizimle birlikte esneyebilir ya da daralabilir…


Evrendeki her şey gibi, sınırlarımızın da ritmi olabilir…

Vermeye daha açık olduğumuz,

Daha güçlü olduğumuz,

Daha hassas olduğumuz,

Daha ilgili olduğumuz

Daha sosyal,

Daha aktif olduğumuz günler olacağı gibi tam tersi günlerimiz de olabilir…


Bu doğaldır.


Bütün evren hareket halinde,

Değişiyor,

iner, çıkar,

Alçalır, yükselir,

Geri çekilir, ilerler,

Dalgalar gibi,

Ayın, her döngüsünde tam olup pırıl pırıl parladığı,

Yok olup geceyi yıldızlara bıraktığı zamanları olduğu gibi

Bizim de hallerimiz vardır…


Kendini bilmek, varoluşu bilmektir, der kadim bilgelikler… Sınırlar denince, konuya da bu açıdan bakmak faydalı geliyor bana…


Sevgiler



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.