Bir ameliyat; öncesi ve sonrası
Sonra ameliyat zamanı geldi. Aylardan Nisan'dı.
Teşhisten beri geçen 5 ayda, cücüğüme kadar soyulmuş, inim inim inlemiş, her türlü şımarmış, bu yaşadıklarımı sürecin en zor kısmı olarak kabul etmiş, ameliyatı da sürecin sonu olarak algılamıştım. Ameliyat olucam ve bitecek.
Doktor seçme, hastane seçme, önden açılan pijamalar alma gibi hazırlıklarım tamamdı. Her ne kadar minimum müdahale tercih etsem de; gen testi sonucu ve doktorların ısrarları iki meme dokusunu da almak (bilateral mastektomi) ve akabinde rekonstrüktif cerrahi (protezleri yerleştirmek) şeklinde idi. Yani hasta olan tek mememin yanında sağlıklı olan diğer mememin de alınması tavsiye ediliyordu.
Bir ara Esra Sert'i aradım. Silikon konusunda bilgili ve deneyimliydi. Senelerce silikon memeler kullanmış, sonra bunların sebep olduğu bir rahatsızlık yüzünden çıkarttırmak zorunda kalmıştı. Ona sordum: "Esra, kendi memen gibi oluyor mu? Yoksa hep yabancı bir şey taşıyorum hissi mi geliyor?"
- "Mis gibi oluyor" dedi Esra, "silikonları çıkartmak zorunda kaldığında çok üzüldüğünü anlattı. Birçok konuda olduğu gibi bu konuda da çok farklı düşüncelere sahiptik. Olsun. Esra'dan bunları duymak iyi geldi biraz.
Tüm bu sürecin ruhumda yarattığı keder ile başa çıkmak zordu. Ben, kendimi hep, doğduğum gibi mezara girecek bir insan olarak düşünmüştüm. Herhangi bir uzvumu kaybedeceğim, yerine suni uzuv takılacak olma ihtimali hiç aklıma gelmemişti. Aklıma gelmemesinin ötesinde buna dair ciddi bir mukavemet vardı içimde. Beden bütünlüğü söz konusu olunca içimde yaşayan bir Mormon olduğu bilgisine vakıf oldum bu şekilde. Onu bu ameliyatla ilgili iyi düşünmeye ikna etmem gerekti.
Kemoterapinin bitmesiyle ameliyat tarihi arasında 6 hafta vardı. Saçlarımı kazımış, meryem anaya gidip dua etmiş, iki sevdiğim arkadaşımla Ege'de başlayan ilkbaharı yakalama şansına erişmiştim bu 6 haftada. Yavaş yavaş, ilaçlarla zayıf düşen bünyem toparlanmaya, uykularım düzelmeye başlamıştı.
Ameliyattan önceki birkaç günde ameliyata hazırlanma gayretine düştüm. Senelerdir baş ucumda olan kitaplardan biri "Kadın Bedeni Kadın Bilgeliği" kitabında, son bölümlerden birinde "ameliyata hazırlık" diye bir bölüm vardı. Onu okudum. Orada bazı kaynaklar öneriliyordu, onlara baktım ve online bir ameliyata hazırlık meditasyonu buldum. İngilizce bilenler için linkini şuraya koyuyorum: ameliyattan önce hazırlık meditasyonu
Ameliyattan önceki günler ayna karşısında çıplak oturdum. Ağladım. Memelerimle vedalaşıyordum. Genç kızlığımdan beri benimle olan, çocuğumu 2 sene beslemiş, kalbimin üstünde yer alan, tanıdık, sevdik memelerim. Bir yas süreciydi bu. Saçını bile boyamamış bir kadının protez memelerle yaşamaya başlaması hayatın bir şakası olabilirdi ancak. Doğal kadın imajım sağlam bir kozmik tekme daha yemişti.
Ameliyatı planlama zamanı boyunca hasta olan mememi aldırıp, tek doğal memeyle dolaşmayı, alınan memenin yerine büyük bir dövme yaptırmayı...
hasta olan mememi aldırıp, diğerine dokunmayıp, sadece bir tarafa protez yaptırmayı,
her iki mememi de aldırıp hiç protez taktırmamayı da düşündüm...
Lakin, insan hiç bilmediği konuda uzmanların sözlerine güvenmeyi tercih ediyor sonunda.
Bir salı sabahı, bir genel cerrah, bir estetik cerrah ile birlikte, annemin 30 sene önceki kendi kanser tedavisi sırasında bir süreliğine yattığı; benim anılarımda bu şekilde yer etmiş olan, odalarından deniz görünen hastanede başladı. 30 sene sonra, aynı sebepten aynı yerdeydim annemle. Bunları apayrı bir yazının konusu.
Nisan'ın ortasıydı.
3 hafta önce saçlarımı kazımıştım. İlaçlı saç istemiyorum, demiştim. Şimdi kafa derimi örten azıcık saçım vardı. Babam ve kardeşim benimle hastane odasındaydı. Ben kendimi meditatif alanda tutmaya çalışıyorken onlar günlük konulardan muhabbet ediyorlardı. Sessizliğe ihtiyacım vardı. Onları gönderdim.
Palo santo yaktım, odada dolaştırdım. Ustamdan öğrendiğim koruma alanı kurduğuna inanılan şarkılardan birini söyledim, dua ettim. Nefesime odaklandım. Bekledim.
Bu sırada dışarıda onlarca arkadaşım bir dua çemberi başlatmışlardı. Onların duaları, şarkıları, ben anestezideyken boşta kalan ruhumu koruyacaktı. (Evet, ruhsal pratiklere dair derin bir güven var kalbimde.)
Hemşire geldi. Ameliyata girdim.
4 saat sürdü.
Çıktım.
Üzerimde dapdar siyah bir korse.
Bir çok bandaj.
Şişmiş bir surat.
Acıyan bir beden ile.
Çıktım.
Ameliyattan sağ çıktım. Bu bile büyük bir şeydi. Her yerim çok acıyordu.
Sonraki iki günüm hastanede geçti.
Pantolonumu çekemiyor, kaşığımı tutamıyor, sağa sola tutunamıyordum. İki memem, bir koltuk altımdaki lenflerin bir kısmı alınmıştı. Protezler mi, yoksa ödem miydi korsenin içinden bana görünen, yabancı görünen.
Çok sevdiğim bir arkadaşım var. Çocukluğumdan beri zor günleri birlikte geçirdiğim. İsviçre'de yaşar. Ona naz yapmıştım. Ameliyattan sonra bana sen refakat et, demiştim. Son dakikada planlarını uydurup, nazıma cevap verip gelmişti yanıma. Bu süreçte bi tek ona buna nazlanabilmeyi sevdim, desem yeridir.
Hastanelere, doktorlara, tüm sağlık endüstrisine sinir olmaya devam ederek kaldım iki gün orada. Uykuma saygı duymuyorlar, yemekler kötü, hemşireler çok gürültülü, odanın camları açılmıyor, hayattayım. Kızgınlık, üzgünlük, şükür, acizlik... bir duygu çorbası içindeydim, her yerim acıyordu, her yerim. Bu benim hayatımda olduğum ilk ameliyattı. Çok zordu. Allah herkese şifa versin.
Ve eve geçtim. Çalışmayan kollarım, narkotik ağrı kesicilerle dolu ilaç dolabım, bana destek olmak için yanımda pervane olan sevdiklerim vardı. Kapadım kendimi. Hastalığın başından beri ilk defa inzivaya çekildim. İçimdeki yaralı hayvan sosyalleşemeyecek kadar acı içindeydi. Kapandım. 3 hafta boyunca, kimseyi istemedim, kimseyle konuşmadım, dışarı bile çıkmadım.
Ameliyat düşündüğüm üzere, kolaycacık mekanik bir son olmamıştı. Pek zahmetli, pek acılı bir başlangıç olmuştu. Memelerimden minik hortumlar çıkıyor (diren), onlardan akan sıvı küçük el bombasına benzeyen plastiklerde toplanıyor, o plastik kapları taşımam için de belimde garip bir kemer bağlı duruyordu. Kollarımı kullanamıyor, tabağımı almak için bile uzanamıyordum. Kolları kullanamayınca insan oturup kalkmak bile büyük bir msele oluyormuş meğer. 2 ay sürdü.
Nisan ortasından, Haziran ortasına kadar "kolsuz kız" oldum.
En basit alışkanlıklarımı (köpek dolaştırmak, diş fırçalamak, raftan kitap almak) bile yerine getiremediğim 2 ay.
2. ayın tamamlanacağı zamana yakın bir arkadaşımın düğününe katıldım. En azından insan içine çıkacak gücüm vardı artık. Düğünün sonundaki dans partisinde eğlenen dostlarıma bakıp "Kollarını ne kadar kolaylıkla havaya kaldırıyorlar" diye düşünüp, bu kadar basit bir şeyin bende yarattığı imrenme duygusuna temas ettiğimi hatırlıyorum.
Şimdi, bu yazıyı yazdığım sırada, ameliyatın üstünden 5 ay geçti artık. Yeni bedenime gün geçtikçe daha çok alışıyorum. Memelerim, kollarım acımıyorlar. Acısız bir bedenin kıymetini biliyorum. Eski memelerimi özlüyorum. Sabah akşam sutyenle dolaşmam gerekiyor 1 sene tamamlanana kadar. Son senelerde hiç sutyen giymediğimi ve bundan ne kadar çok memnun olduğumu hatırladığımda için biraz sızlıyor ama yine de şükürdeyim.
Ameliyattan sonra bir "lenf ve ödem terapisti" ile çalıştım. Kolumu kaldırabilmemde onun faydasını gördüm. Herkese öneririm.
Şimdilerde, yeterince hareket etmezsem, çok kızarsam, üzülürsem, ağır taşırsam sağ kolumun altındaki ameliyatlı bölge sertleşiyor. Keyfim yerindeyse, yeterince egzersiz yaptıysam o bölge yumuşuyor. Garip bir nirengi noktası yarattı hayat bana. Kendine iyi bak, yara bölgen yumuşak olsun.
"Yara dokusu normal deriden çok daha serttir, kalındır. Bu yüzden güçlenmiştir" diye anlatır Clarissa; hepimizin yaralarının nasıl da içimizdeki Yaradan'a kapı olduğunu anlattığı bir konuşmasında.
Kasım ayında başlayan meme ca tedavimin ikinci etabı da bu şekilde son buldu.
Geriye kasıma kadar akıllı ilaç almaya devam etmek kaldı sadece.
Diyeceğim son laf şu ki: memelerinizi sevin. Onlara küçük, sarkık, sönmüş, asimetrik, fazla büyük vs. demeden önce onlara bakın ve onları sevin, takdir edin. Hiçbir koşullandırma sizi yapılı memelerin gerçeklerinden "daha güzel" olduğuna inandırmasın.
Meme mühim bir mesele.
Çocukluktan genç kızlığa geçişimizin, analığımızın, kadınlığımızın, besleyiciliğimizin, güzelliğimizin doğal bir parçası memeler. Onları her nasıllarsa sevin. Bilin ki hiçbir yapma meme, orjinal memeleriniz kadar güzel değil. Kıymetlerini bilin.
YORUMLAR