Ajda Pekkan’ın askerleriyiz!

Kadınlar güzel olmak isterler. Kendilerini iyi hissetmek için, karşı cinse hoş görünmek için, hemcinsleriyle rekabet etmek için belki. Kiminin bakışları güzeldir, kiminin profili, kiminin bacakları; kadında güzel olan şeyi bulmak çok da zor değil; hele bir de kendine güvenen, rahat ve mutlu bir kadınsa. Bunda garipsenecek bir şey yok. Benim için garip olan asıl şey daha çok yeni başladı.


İçinde bulunduğum çevrenin, yaşı bana yakın kadınlarını bir telaş aldı bu sene; 'gençlik elden gidiyor, tutalım' telaşı. “Kırışıklıkların derinleşmeden botoksa başlarsan daha etkili oluyormuş” sohbetleri dönmeye başladı bir araya gelindiğinde. “O kadar da kötü bir fikir değil” deyip estetik merkezlerine kapıdan bir uğrayanlar kendilerini oranın müdavimi olmuş buldular. “Biraz çizgilerimi düzelttireceğim ne var” diye başlayan ziyaretler “Gözaltlarım da çökmüş, doktor doldurma önerdi. Dudağım sönmüş biraz kaldırdık. 2 çocuk emzirdim memelere müdahale şart. Yaz geliyor. Spor da yapamadık, giyelim astronot kostümlerini girelim zayıflama makinelerinin içine…” Bir müdahale bin müdahaleyi, bir kadın bin kadını doğurdu bu estetik telaşın içine… Onun yaptırdığını gören, kendisi geri kalmamak için o da istedi, onu gören o da istedi. Olduk mu sana Ajda Pekkan’ın askerleri.






Tek tür kadın olur mu?



Şimdilik hepsi yolun başındalar. Bunlar daha ilk botokslar, ilk dolgular. Şimdilik hepsi, kendinin “yüzüne biraz ışık gelmiş” haline benzemeye devam ediyor lakin ben sonrasını gördüm. Siz de gördünüz. Biraz dolaşın Nişantaşı’nda, Bağdat Caddesi’nde, her yerdeler… Kalkmış kaşları, dolu dolu dudakları, gergin yanakları, şaşkın surat ifadeleriyle birbirine benzeyen bir sürü 50 yaş üstü kadın. Korkarım bundan 15 yıl sonra bütün arkadaşlarım birbirine benzeyecekler.


Kurtlarla Koşan Kadınlar kitabının yazarı Clarissa P. Estes şöyle der:


“Çok farklı güzellik türleriyle dolu olan bir dünyadan zevk almak hayattan da zevk almaktır. Sadece bir tür güzelliği desteklemek doğayı gözlemlememektir. Tek bir kuş türü, tek bir çam ağacı türü, tek bir kurt türü olamaz. Bir tür bebek, bir tür adam, bir tür kadın olamaz. Bir tür göğüs, bir tür bel, bir tür dudak olamaz.”


Kadınları, tarih boyunca her zaman güzel olmak istediler. Lakin güzellik şimdiye kadar hiç bu kadar tek tip olmamıştı. Ajda Pekkan’a bir diyeceğim yok; lakin ben Ursula Le Guin gibi yaşlanmayı tercih edenlerden olacağım; kırışık ama kendime benzeyerek ve hatta aşağıdaki yazısında bahsettiği uzaya giden kocakarı olmayı ümit ederek.






Uzaylı Kocakarı



“Bir uzay gemisi dünyaya gelse ve kibar kaptanları ‘Bir kişilik yerimiz var, dönüş yolculuğumuzda uzun uzun konuşup, ırkınız hakkında bilgi edinebileceğimiz tek bir insan verebilir misiniz?’ dese mahallenin küçük süpermarketine ya da köyün pazar yerine gider, altmışını geçmiş yaşlı bir kadın seçerdim. (..) Bir zamanlar bakire olmuştu, sonra cinsel açıdan yetkin, doğurgan bir kadın, sonra da menopozdan geçti. Birçok kere doğurdu, hayat verdi, birçok kere ölümle yüzleşti, aynı zamanlarda. (..) Ona kendini göndermek istediğimizi, çünkü ancak temel özelliği değişim olan insanlık durumunun tümünü denemiş, kabullenmiş ve yaşamış birinin insanlığı başarıyla temsil edebileceğini anlatmakta güçlük çekeriz mutlaka. “Ben mi?” diyecektir biraz şakacı bir tavırla, “Ama ben bir şey yapmadım ki!” Ama yemezler. (..) Atla bakalım uzay gemisine Nine.


(Ursula Le Guin’in Kadınlar, Rüyalar ve Ejderhalar kitabından)


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.