Yaşasın tatil
Her çocuk diğerinden farklıdır. Kimileri, bütün gün, her gün bir sınıfın içinde 40 çarpı 6 dakika 30 akranıyla oturmayı senelerce, pürüzsüz bir şekilde kotarabilirken kimileri bunu yapmakta zorlanır. Bu bir çocuğun hayatının daha iyi diğerinin ise daha kötü olacağı anlamına gelmez.
“Alternatif Eğitim” kitabının yazarı Matt Hern kitabın önsözünde şöyle der: “Sağduyulu bir insan, bir çocuk için gelişmenin ve olgunlaşmanın en iyi yolunun günde altı saat, haftada beş gün, yılda 10 ay, gençliğinde ise 20 yıl boyunca hapsedilmek olduğunu iddia edebilir mi? Ne
öğrencilerin ne öğretmenlerin seçiminde önemli bir rol oynayan materyalleri kullanmaya zorlanmaları olduğunu ileri sürebilir mi?” Yetişkinler olarak bizim bunu normalleştirmiş olmamız; bunun aslında kabul edilebilir olduğunu kanıtlamak için yeterli değildir...
Dolayısıyla başarısız olduğu iddia edilen durumlarda sorun genellikle çocuklarda değil ailelerin çocuklardan beklentilerindedir. Aile kendi hayalindeki sıfatları çocuğa yükleyerek, bunlar gerçekleşmediği zamanlarda çocuğu “tembel”, “sorumsuz” diye etiketlemekten, onu tatil hakkından mahrum edici davranışlara meyletmekten kaçınmalıdır.
Tatilde çocuklara mümkün olduğunca diğer 9 ay boyunca yaşadıkları harala güreleden, koşturma, yetişmeceden uzak olma şansı tanınmalıdır. Tatilde hiçbir şey yapmamak, sadece kendi ilgi duyduğu şeyleri yapmak, ilginç insanlarla tanışmak, hiçbir görev için zorunlu tutulmamak her çocuğun hakkıdır. Eğer çocuğunuz bu tatilde yeni bir şeyler öğrensin istiyorsanız onu, bir şeyler yapmayı bilen birilerinin yanına gönderin. Mesela dedesiyle tahta
oysun ya da teyzesiyle reçel yapsın ya da Ahmet abisiyle balık tutsun. Bırakın neyi sevdiğini, neyi merak ettiğini müfredatlar olmadan öğrenme fırsatı bulsun. Çünkü çocuklar serpilmek için alana ve zamana ihtiyaç duyarlar. Tatil de bu demektir...
Bugün karne günü... Çocuklarınıza tembellik, dinlenme, can sıkıntısı, yeni keşifler için izin verin... Çünkü yaz bu demektir.
YORUMLAR