Suriyeli çocuklar, bizim çocuklar....
Son rakamlara göre 1.9 milyon Suriye vatandaşı savaştan kaçarak Türkiye’ye geldi. Evlerini, işlerini, mahallelerini, sevdiklerini bırakıp... Hali vakti yerinde olanlar bir şekilde aramıza karışıp yeni evlerine yerleşirken diğerleri sokaklara dağıldılar. Her yerdeler.
Görüyorsunuz. Taksim’deler mesela. İncecik kadınlar, dökülen giysilerin içinde, kucaklarında, karınlarında ve peşlerindeki çocuklarla dilenmekteler. E-5’teler mesela. Trafik tıkandığında refüjün kenarında oturmuş bir kadın, bir adam ve çocuklar bir yandan egzoz soluyup bir yandan elindeki “Allah rızası için yardım edin” yazısını göstermekteler...
Kadıköy’deler. Biz yürürken çıplak ayaklarıyla yanınızdan yürüyüp anlamadığımız bir dilde söylenmekteler. Biz de hızla geçip gitmekteyiz yanlarından. Kanıksamışız onları. “Ne zaman dönecekler evlerine?” diye merak etmekte bazılarımız. Zaman geçmekte. Kucaktaki, karındaki, sokaklardaki çocuklar büyümekteler. Bırakıp geldikleri vatanda annelerinin kafasının bir bombayla parçalandığını gören de var aralarında, küçük kardeşini sırtında taşımak zorunda kalan da, babasından hiç haber alamamış olan da... Siz görseydiniz bunları, nasıl bir insan olurdunuz şimdi?
Böyle kanlı bıçaklı anılar yaralasaydı çocukluğunuzu, kendinizi zor attığınız yabancı ülkede istenmediğinizi hissetseydiniz tam karakterinizin oluştuğu yaşlarda; büyüdüğünüzde nasıl insanlar olurdunuz? Sokakta mendil satmaya çalışan Suriyeli çocuk, bundan 10 sene sonra delikanlı olduğunda nasıl biri olacak? Nasıl bir ortak yaşam bekleyecek bizi aynı şehrin aynı sokaklarında? Onu, içindeki yaraların nefrete dönüşmesinden, içinden geldiği şiddetin etkilerinden korumak mümkün mü?
17 yaşında bir delikanlı, Emir Özsüer sokakta Suriyeli bir çocukla yaşadığı nahoş deneyimin ardından biraz önce sorduğum sorular üzerine çokça düşünmüş. Sadece düşünmekle de kalmamış ve bu konuda yapılabilecek bir şeyler olduğuna karar verip harekete geçmiş. Project Lift adını verdiği bir oluşumda travma geçirmiş çocuklar için bir sosyal sorumluluk projesi başlatmış.
Proje ilk olarak Sultanbeyli Belediyesi ve Sanat Psikoterapileri Derneği’nin desteğiyle hayata geçirilmiş. Belediyeye ait bir binada, bölgede yaşayan Suriyeli ailelerin 6-12 yaş arasındaki çocuklarına sanat, müzik ve hareket terapisi hizmeti veriyorlar. Her hafta ortalama 50 çocuk burada 5 günlük bir eğitim görüyor... Emir Özsüer, projesinin amacını anlatırken şöyle diyor: “O çocuklar büyük bir travma geçirdi ve travma geçirmiş bir çocuğun içindeki korkuyu ileride şiddete dönüştürebilme potansiyeli var. Biz de bunun önüne geçmeye çalışıyoruz, projemizle çocuklara içlerindeki korkuyu dindirme gücü vermeye çalışıyoruz.” Projenin baş danışmanı, sanat terapisti Leyla Akça’ya göre, 5 gün boyunca bu eğitimi alan çocuklar duygularının farkına varıyor ve kendilerini ifade etme becerisi kazanıyorlar. Bunu kazanan çocuğun başına gelen olumsuz olaylarda ilk tepkisi, şiddete başvurmak olmuyor.
Project Lift’in yaptığı şey, sahildeki denizyıldızlarını tek tek denize atan adamın hikâyesine benziyor. Denize geri dönen tek bir denizyıldızı için hayati anlam taşıyor ama bütün sahili temizlemek o bir kişi için neredeyse imkânsız. 800 bini çocuk olan 1.9 milyonmültecinin gelecekte bu ülkede oynayacağı rolü düşünmek ve buna göre önlemler almak, bir lise öğrencisinin değil merkezi yönetimin gündeminde olmalı. Bu insanlar artık burada ve bizimle yaşıyorlar, belki de hiçbir zaman evlerine dönmeyecekler.
YORUMLAR