Ebeveyn-çocuk bağlanması nedir? Nasıldır?
Sokakta görürsünüz; alıp başını giden bir çocuk ve arkasından koşan annesi: “Dur oğlum, yetişemiyorum, düşeceksin, koşma.” Bu örnek mesela ördekler için söz konusu olamıyor. Neden mi? Ördek yavruları doğdukları anda gördükleri ve işittikleri sesin sahibine kayıtsız şartsız bağlanıyor ve nereye giderse peşinden gidiyorlar. Sırayı bozmak, ben başka yere gideceğim demek, anneyi peşinden koşturmak yok… Doğa onlara bunu bir bağlanma anahtarı olarak vermiş. Öyle ki bu konuyu kafaya takan Konrad Lorenz 1972 yılında yaptığı bir araştırma kapsamında yumurtalarından çıkan yavru ördeklerin ilk gördükleri ve duydukları canlı olmayı başarıyor. Sonuç değişmiyor. Ördekler paytak yürümeyen, sarı tüyleri olmayan Konrad Lorenz’i bağlanılacak kişi olarak kabul edip peşine takılıyorlar…
Başka örnekler
Hayvanlar âleminde yetişkinlerin yeni doğan yavrularıyla ilişkileri ve bağlanma motifleri çok çeşitli. Mesela koyunlarda anne koyun doğumdan sonraki 15 dakikayı yavrularıyla geçirmezse onları kabul etmiyor. Bağlanma görevi tamamlanamıyor… Lakin bu hassas dönemde başka bir koyunun yavrusu anneye verilirse onu doğurmamış da olsa kendinin kabul ediyor.
Su kaplumbağaları kendi doğdukları kumsala onlarca yumurtayı bırakıp bir daha dönmemek üzere gidiyor. 40 ile 72 gün arasında doğan yavrular yumurtadan çıkıp, çeşitli tehditlere göğüs gerip denize kavuşma misyonunda yalnızlar. Ebeveyn-çocuk bağlanması kavramı onlara yabancı… İmparator penguenlerde durum daha da ilginç… Dişi penguen sadece bir tane yumurta bırakıyor; yumurtaya göz kulak olmak erkeğin işi. Erkek penguen iki ay boyunca neredeyse kıpırdamadan bacaklarının arasına sakladığı yumurtadan çıkacak yavruyu bekliyor. Dişi penguen bu sırada uzun bir deniz yolculuğuna çıkıyor. Dişi yolculuğundan döndüğünde yavru doğmuş oluyor ve bakım görevi tekrardan üstleniyor…
İnsan ve yavrusu
Anne-baba ve çocuk arasındaki bağlanmanın önemi konusunda uzmanlar hemfikir. Sağlıklı bağlanma sağlıklı insanın yapıtaşlarından biri; su ve ekmek kadar önemli.
Hayvanların bağlanma davranışları hormonları ve içgüdüleri tarafından yönetiliyor. Peki, biz insanlar, hormon ve içgüdülerin yönetiminden uzak, planlı sezaryen, hastane doğumu, 4 ay doğum izni gibi fani durumlarda yavrularımızla birbirimize nasıl bağlanıyoruz?
İnsan doğumu eğer zamanında ve müdahalesiz gerçekleşmişse anne ve bebek doğum süreci boyunca birtakım hormonların etkisinde kalıyor. Bunlardan bağlanma adına en etkili olanının adı oxitosin… Oxitosin diğer memeli hayvanlarda olduğu gibi bizde de bağlanmayı kolaylaştırıcı etkiye sahip. Bu yüzden normal doğum yapan anneler daha kolay süt veriyor; daha az loğusa depresyonuna yakalanıyor vs… Doğumdan sonraki ilk saatler anne babalar için ne kadar önemli olsa da ördekteki gibi ölümcül değil etkiler; aksi halde sezaryenle doğan tüm çocuklar ve anneleri arasında sorun olurdu…
İnsan yavrusunun bağlanma davranışı kendisine fiziksel veya psikolojik yakınlık gösteren; onun bu ihtiyaçlarını doyuran kişiye yöneliyor. Bu anne de olabilir baba da, bakıcı da… Anne-baba ve çocuk arasındaki bağlanma seneler içindeki küçük ya da büyük tecrübelerle şekilleniyor.
Elde ne varsa
İnsan bağlanmasındaki tuzaklı durum şu: Yetişkin bakımına muhtaç olarak dünyaya gelen bebek, anne- babasına çok sevgi dolu, çok şefkatli, çok harika oldukları için değil; elinde onlar olduğu için bağlanıyor. Yani bağlanmada ilişkinin kalitesi ölçüt değil. Anne-baba ya da bakıcı kişiler sert, kötü, ihmalkâr hatta suiistimalci olsa da çocuk onlara bağlanıyor… İşte burada yavru ördeklerle benzeşti biraz… Elinde ne varsa; hayatta kalmasını sağlayacak olan kimse, ergenliğe kadar ona bağlandı çocuk.
Ergenlikten sonra olacaklar bambaşka bir konu… Çünkü insan yavrusu (en anasının kuzusu olan dahil) ergenlik gelip çattığında, başında kavak yelleri, vücudunda hormon kokteyllerinin etkisiyle son hızla çözülüyor ailesinden… Artık bağlanma onun açısından kendi yaşıtlarına ve ileriki adımda da karşı cinse yönelecek bir güdü…
Anne-babanın çocuğa bağlanması
Remo Largo “Hamileliğin başlamasından itibaren yetişkin insan henüz tanımadığı, bilmediği, sadece biraz mide bulantısı ve biraz tahayyülden ibaret olan yavrusuna karşı duygusal bağ geliştiriyor… Hamilelik sırasında ya da yeni doğan bebeklerini kaybeden ailelerin üzüntüleri bu bağlanmaya önemli bir kanıt. Kendi çocukluklarında deneyimledikleri değerler ebeveyn olarak davranışlarını şekillendiriyor. Yediği her lokmayla, edindiği her yeni beceriyle çocuk ailesine memnuniyet ve gurur hisleri veriyor… Bu seneler geçse de aynı şekilde devam ediyor… Ebeveynin çocuğuna bağlanması çocuğunki gibi ihtiyaç odaklı ya da ergenlik zamanıyla sınırlı değil. İşte bu yüzden anne-babalar ergen çocuklarının onların yakınlığını istemediği dönem gelince duygusal bir boşluğa düşebiliyorlar” diyor. Largo, çocuklar üzerine uzun süreli araştırmalar yapan bir İsviçreli bilim adamı…
Komplike işler
İnsan yavrusu diğer hayvanlarla karşılaştırıldığında gelişimi henüz tamamlanmamışken, neredeyse prematüre doğuyor…Kendi kendine hiçbir ihtiyacını karşılayamayan bu minik yaratığın günler, aylar, seneler boyunca ailesi tarafından korunup kollanması gerekiyor…Keşke diyorum, ördekler kadar basit olabilseydi bizim işimiz de “Gördüm seni, tamam, adamımsın, takipteyim” yaklaşımı birçok annenin yüzünü güldürürdü mutlaka…
YORUMLAR