Hayaller üzerine

2015’te E-mpulse Game adında, oyun olarak tasarlanmış, online bir sosyal girişimcilik eğitimine katılmıştım. Kapanışını Madrid’de çeşitli atölye çalışmalarının olduğu iki günlük bir festivalle yaptık.


“Vizyon çalışması, hayal kurma, bunlar benim için kolay şeyler. Hayalini gördüğüm, zihnimde kurduğum, gönülden dilediğim şeyler gerçekleşiyor evet. Bazen inanılmaz hızlı. Ancak ben böyle sürekli hayal kurarak gelecekte yaşamak istemiyorum. Anı yaşamakla, hayal kurmanın dengesini nasıl sağlayacağım? Neticede hem şu anda, hem gelecekte olamam. Değil mi?”


Oyunlarla başladığımız günün sonunda, dünyanın çeşitli yerlerinden gelmiş, kalbi toplumsal dönüşüm için atan güzel insanlarla oturduğumuz çembere yönelttiğim soru buydu. Sorumu duyar duymaz gözleri dolan, hem yaştan, hem içindeki ışıktan gözleri parlayan bir abimiz şu cevabı vermişti:

Hayalinin bir parçasını her gün yaşa ve yaşat.

Kulağıma küpe oldu bu sözler. En zorlandığım, umutsuzluğa kapıldığım zamanlarda bohçamdan çıkarıp hatırlattım kendime.





“Bir hayal yaşadığı sürece, gerçekleşme şansı da yaşar. Hayallerimizle işbirliği yapabiliriz, ya da onlarla savaşabiliriz.” diyor Julia Cameron, 12 hafta boyunca kendi kendinize rehberlik etmenize yardımcı olan Sanatçının Yolu kitabının devamı niteliğindeki Suyu Bulma: Azim Sanatı’nda. (Bu yazılarda klasikleşmeye başladı… Bildiğim kadarıyla Türkçe çevirisi yok. Finding Water: The Art of Perseverance’dan çevirdim.) Yola devam etmek için inanca ihtiyacımız olduğunu vurgulayarak devam ediyor son altı senedir mentor bellediğim Julia ablam: “Hayaller onlara inanmamızı talep ederler. Eğer onlar yaşayacak kadar cesurlarsa, biz de onları destekleyecek kadar cesur olmalıyız.”

Yine geldik cesarete.

Buralara geçen hafta bakmıştık. Ya hayal kırıklığı?

Bol hayal besleyen biri olarak, hayal kırıklıkları için kendimce bulduğum çare beklentisizlik.


(Bulduğum çare derken, kırılmıyorum zannedilmesin, eskisine göre daha kolay iyileşiyorum sadece.) Yani hayal kur, besle, her gün bir kısmını yaşa, yaşat, ama sıkı sıkı tutunma.




“Arzu ettiklerimize tutunuyoruz ve onları uzaklaştırıyoruz, bir hayranlık duyuyor bir hor görüyoruz.” diyor duygular konusunda çalışan araştırma görevlisi Tiffany Watt Smith.

Hayaller mevzubahisse, kalbi, ruhu canlandıranı arzuya dönüşüp tutunmak kolay, belki insan doğası.

İlk kez, bilinçli olarak, Tarot’la çalışmaya başladım beklentisizlik üzerine. İnternetten bulduğum ücretsiz Tarot eğitimlerinin birinde, daha içgüdüsel bir okuyucu olmak için şu tavsiyeyi veriyordu: Meditasyon yap ve nefes al.

Okumaya başlamadan önce, gözlerini kapat ve 3 nefes al.

İlk nefeste bırak (arzularını, beklentilerini, planlarını, duygu ve düşüncelerini).


İkinci nefeste anda ol. Şu anda …. (her nerede, ne yapıyorsan farkına var, kendine hatırlat.)


Üçüncü nefeste zihnini almaya aç.

Bu pratiği daha sonra çemberlerde, sahnede, kayıt alırken, rehberlik ederken kullanmaya başladım. Neticede okuduğumuz kartlar da olabilir, bedenlerimiz, alan, zaman da olabilir.

Ortak hayalleri görüp, mümkünse bir kısmını yaşayarak hem kendime hem en yakınımdakilere hatırlatıp bırakmak mümkün. Her gün yeniden. Güvenerek.

Neticede aynı yere bağlıyız: birbirimize.

Sonrası, ha ben yapmışım, ha o, ha bir başkası. Elbet birimiz gerçekleştirecek gördüğümüz rüyayı.


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.