Mevcudiyet üzerine

“Hayat koşuşturmaca mı?” diye sordu. Siparişleri motosikletin arkasındaki bagaja yerleştiren Ahmet Abi ses etmedi.

Biraz önce Ahmet Abi’nin ne yapıyorsun sorusuna “Hiç, oturuyorum” cevabını vermiş, hala oturmakta olan abimize ve etrafındaki tabelalara baktım:

“3 dakikada dijital baskı”

“5 dakikada biometrik”

İstanbul yer yer zaman zaman hızlı, evet. Neredeyse ayda bir etrafımızdaki dükkanlardan biri el değiştiriyor.

Bu sabah dinlediğim meditasyon “Günlük hayatımızda, yaptığımız her şeyde sürekli koşuyor ve acele ediyoruz.” diye başladı. Valla sevmiyorum böyle genellemeleri, hayranı olduğum Thich Nhat Hanh’ın uygulamasında dahi olsa. Neyse ki meditasyonda duyunca gıcıklığımı bir kenara koyup dinlemeye devam ettim - bu yazıya kadar.

Mevcudiyete getirdi konuyu meditasyonu seslendiren Phap Dung Birader: Anda Farkındalık.

Japonya’da 1020 yıldır mochi adındaki tatlıyı yapıp satan bir dükkan varmış. 1000 yıl... Ağaçlar gibi. İkinci Dünya Savaşı’nın etkisi ile sabit fiyat düzenine geçene kadar, yüzyıllarca onur sistemi adı verilen, güvene ve dürüstlüğe dayalı bir düzenle yaşamış, yaşatılmış.

Hem ben, hem biz olabilmek. Aynı anda. Herhangi bir anda. Mümkün. Görüyorum, duyuyorum, yaşıyorum.

İstanbul’un “hızlı” açılıp hızlı kapanan dükkanları da ben, biz, Japonya’daki 1000 yılı aşkın ayakta duran tatlıcı da. Penceremin önündeki mevsimlik çiçekler de ben, biz, dünyanın en yaşlı ağaçları da. Hazır genelliyorum, en azından genişleyeyim.

Birlik’telik ve içindeki mevcudiyet. Durup bakınca, dinleyince, hep orada.

İyi ki varım.


İyi ki varsın.


İyi ki varız.


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.