Yoldaşlık
Emin amca babamın teyzesinin oğlu. Küçükken korkardık Emin Amca’dan, keskin yeşil gözlerini çevreleyen kaşlarını kaldırdı mı, kızacak diye çekinirdik. Halbuki pamuk gibi bir insandı, eski alışkanlık işte çocukları illa ki birinden korkutmak, ailedeki büyükler bizi korkutmak için onu seçmiş niyeyse.
Bize çok yakın otururlardı Emin amca, eşi ve kızları. Kızlarıyla iyi arkadaştık, birlikte çok eğlendiğimizi hatırlıyorum, yazlıklarına gider, çay bahçelerinde birlikte büyürdük. Hızlı hızlı yürürdü Emin amca, azimliydi de, bir keresinde annemin ısmarladığı yassı kadayıfı bulabilmek için Pangaltı-Osmanbey-Kurtuluş-Nişantaşı çevresini kaç saatte gezip tarayıp sonunda aradığını bulduğunu biliriz. İyilik yapmayı çok severdi, okul masraflarımıza ya da kışsa ayakkabı yazsa mayo vs. almamız için ihtiyaçlarımıza katkıda bulunmuşluğu çoktu.
Eski kazaklarımızı özenle söker, sabırla sarardı iplikleri de makineden çıkmış gibi yumaklar yapardı, düğümleri azimle çözerdi, babaannemden sonra biraz da ondan öğrendim ince işçiliği.
Sonra, anlaşmak için çok çabaladığı eşinden ayrıldı Emin amca, yalnız yaşamaya başladı, sonra da bir gün araba çarpması sonucu yere düştü ve kalça kemiğini kırdı. O haliyle nasıl yalnız yaşar dedik, bizde kalmaya başladı Emin amca, annem ona çok baktı, ameliyat üstüne ameliyat, protez filan derken acı içinde inlemelerini çok dinledik salonda yatan amcamızın. Sonunda iyileşti Emin amcanın bacağı ama kısa kaldı ve bastonla yürüdü hep o zamandan sonra, içindeki o hareketli insansa hep canlı kaldı.
Zaman içinde biz yuvadan uçunca annemle babam ayrıldılar. Bir zaman sonra Emin amca annemle evlenmek için nazikçe bizden izin istedi, “anneniz bu yaştan sonra geçinmek, iş aramak için uğraşmasın, bana çok emeği geçti, ben ölünce benim maaşım ona kalsın” dedi, biz de onayladık tabii kardeşimle, evlendiler. Ve iki insanın birbirine nasıl saygı, sevgi ve minnettarlıkla yoldaş olduklarını gördüm.
Dedem çok tatlıydı ama sert bir insandı ve zaten sessiz sakin olan babaannemi pek konuşturmazdı, rahmetli babamsa hiç sert ve kaba bir adam değildi ama kendi babasından öğrenememiş kadınlara nazik davranmayı, o yüzden anneme güzel sözler söyleyip iltifat etmesini de bilemedi hiç. Anneciğim iltifatı ve güzel sözü Emin amcadan duydu; her yaptığı yemeğe “eline sağlık, senden güzel kimse yapamaz bu dolmayı, zeytinyağlı barbunyayı” diye iltifat etti Emin amca, her fırsatta “Allah razı olsun bu annenizden, bana çok iyi bakıyor, o olmasa ölüp gitmiştim” der, annemi dünyanın en güzel kadını ilan ederdi. Annesi babasından çok eziyet görmüş ve genç yaşta kaybetmiş anneciğini, o yüzden “kadınlar sevilmek içindir” derdi de başka bir şey demezdi.
İstanbul’a her gidişimde anneme “Ayşe’ye harçlık verdin mi?” diye sorar, son 5-6 yıldır uzun yol yapamadığı için gelemediği bahçemizi merak eder, kedilere köpeklere selam yollardı. Gazetelerden dergilerden sevimli hayvan fotoğraflarını kesip defterlere yapıştırırdı, en son yeğenime de bir defter hazırlıyormuş.
Bir keresinde, dördüncü kattaki evlerinde, kumruları güvercinleri besledikleri mutfak penceresinde bir sümüklüböcek bulmuş, iki gün beslemişler annemle, sonra kaybolmuş sümüklüböcek de “acaba aşağı mı düştü, kabuğu kırılmışsa ya” diye aşağılara inip aramış Emin amca. Yine pencere kenarında bulduğu ölü kelebeği bile camdan atamamış da, aşağı indirip bir ağacın dibine koymuş.
Birkaç ay önce, ziyarete gelmiş üst komşuya güle güle demek için el sallayayım derken telaş etmiş ve düşüp bu kez de kolunu kırmış Emin amcam, hayat bi zorlaşmış ondan sonra, en sonunda sık sık tuvalete gider olmuşlar annemle birlikte, derken bakmışlar ki durumda bir tuhaflık var, hastaneye yatırmışlar Emin amcayı. Benim Flora’daki durumları ayarlayıp İstanbul’a gidişim onun prostat ameliyatına denk geldi, hastanedeki kısa ziyaretlerden sonra eve çıktı da rahat rahat görebildim Emin amcamı şükür. Artık çok az yemek yiyebiliyor, ek gıdalarla beslenmesi destekleniyordu.
Annemin onun etrafında “aşkım acıktın mı, oturduğun yerde rahat mısın?” diye pervane, onun da anneme her zamanki gibi iltifat etmekle meşgul, “şunu sever misin?” diye sormaya görsün biri, hemen “severim ama en çok Serpil’i severim” diye fırsatı değerlendirir hallerini gördüm, annemin yorulsa da mutlu olduğuna şahit oldum, sonunda durumu kabullenip vedalaştım Emin amcayla ve annemle, geçen hafta evime döndüm.
Geçen perşembe sabahı uyanıp su istemiş annemden, su içirmiş ve oksijen maskesiyle nefesini rahatlatmış annem fakat göğsü biraz hırıltılıymış Emin amcanın, yine hastaneye gitmek gerekebilir diye hızlıca duş almaya girmiş annem ve birkaç dakika içinde geri dönmüş, bakmış ki gitmiş Emin amcam, yüreği duruvermiş zamanın bir anında; sessiz sakin, bir avazda, yormadan, üzmeden göçmüş bu dünyadan. Cenazesine yetişemedim ama hemen yola düştüm, annemin yanında olmak, biraz olsun destek olabilmek için İstanbul’a ışınlandım kısa süreliğine de olsa.
Ne güzel şey güzel anılar biriktirmek, iyiliklerle anılmak. Nur içinde yat Emin amca, 89 yıl yaşadın bu dünyada, torunlarının çocuklarını sevip kucakladın; annemi, bizi ve kim bilir daha ne çok canı kollayıp gözeten güzel insan, ne çok insanın kalbinde yaşayacaksın. Giysilerine bakarken ceplerinde gazetelerden kestiğin ama yapıştırmaya fırsat bulamadığın hayvancıkların fotoğraflarını bulduk. Merhametli bir yürek kaldı senden geriye, mekânın cennet olsun.
Seni seviyorum Emin amca.
YORUMLAR