Kim tutar bizi!

Hayat bayram olsa, her zaman her şeyi kutluyor olurduk.

Peki buna engel olan ne?

Kurallar mı, politik düzen mi, yoksa aile baskısı mı? Ne?



Nefes aldığımıza şükrederek sabah kahvaltısında yumurta tokuşturarak da kutlayabiliriz hayatı. Engel olan biri/birileri mi var yoksa? Arkadaşlarımızla bir arada elma tokuşturmamıza kim engel olabilir?


"Kendimiz” diye cevap verdiğimizi duyar gibiyim. Kendimizden başka bize engel yok hayatı her an kutlamaya. Her anı bayrammış gibi yaşamaya. Olsa olsa kendimize kendimiz engel olabiliriz.


Peki öyleyse her anı bayrammış gibi hayatı kutlamaya ne dersiniz? Haydi hep birlikte şu hayatta eşimizle, dostlarımızla, ailemizle, tanışlarımızla bir arada oluşumuzu kutlayalım. Bahaneler bulalım bir araya gelmek için. Bir şeyleri bahane edelim sarılmak için, uzun zamandır görmediğimiz arkadaşımızın kokusunu içimize çekmek için, özlediğimiz annemizin yanağına bir öpücük kondurmak için, her gün bir canlıya dokunarak mutlu olmak için, doğanın sesini biraz daha duyabilmek için.


Tamam, yapalım bunları da neresinden başlayalım? En yakınımızdan başlayalım çünkü bu doğanın etki-tepki yasası kadar gerçek. Bir yerlerden başlayalım yeter ki, gerisi gelir. Hem de çorap söküğü gibi.


Eğer bir şeyleri kutluyorsak şükrediyoruzdur zaten. Şükretmek de en kıymetli anahtarlarımızdan biri yaşamak –dört koldan, bazen dört nala ama tam güç yaşamak- için.


“Şükrettiğin şeyler çoğalır” diyor zamane gelişimcileri. Kuantumcular da “odağını yönlendirdiğin şeyler değişime uğrar” diyor. Her ne oluyorsa oluyor ve odak korkulara mı yoksa sevgiye mi yöneleceğine karar veriyor.


Korkuyla yaşamanın bizi nerelere götürebileceğini artık görmüş olmamamız mümkün olabilir mi? Odağımızı etrafımızda olmakta olan onca güzelliğe, yaşanmakta olan güzel birlikteliklere, etrafımızı saran yüzlerce mucizeye çevirmekle başlasak? Bir denesek.


Sonra da kendimize baksak. Kendimizi seviyor muyuz yoksa kendimizden korkuyor muyuz? İnsan kendisinden korkabilir mi? Korkup da içinden çıkmayı bekleyeni bastırabilir mi?


Olabilir, her şey olabilir. Her şey mümkün şu hayatta! Sab kuch milega!*



***


Yıllar önce bir rüya görmüştüm. Eskiden arabaların arka camında kafasını sallayan oyuncak köpekcikler olurdu. İşte öyle bir köpek varmış. Bir de bize zor zamanlarımızda çok yardımları dokunmuş bir komşumuz var. Birden komşumuz oyuncak köpeğin kafasını gövdesinden ayırıyor ve içinden canlı bir köpek çıkıyor, pespembe, tüysüz bir köpek, çıktıkça çıkıyor oyuncak kabuğundan. Hayretle bakıyorum, onca yıl böyle küçük bir şeyin içinde nasıl yaşamış peki bu köpek?!!!” diyorum. Şaşakalıyorum.


Şimdi geriye baktığımda ben de kendimi nasıl küçücük bir şeyin içine onca yıl hapsettiğime şaşıyorum. Oluyor böyle şeyler.


Bizi bizden başka kim tutabilir? Kim tutar bizi?


İçimizden çıkmayı bekleyen her ne ise onu bulup çıkartalım mı artık?


Belki o zaman tüm acılar, düşmanlıklar, hırslar, çekişmeler, çoğalan güzelliklerin yanında hiç kalır. Yitip gider.


Olmayacağını mı sanıyoruz?“Bunları görmeye ömrüm yetmez” mi diyoruz? O ceviz ağacını yaşlı ve bilge haliyle görmeyecek bile olsak ceviz ağacı dikmiyor muyuz bahçemize?


Bahçemiz mi yok? Yakınlarda birilerinin vardır mutlaka. Onlara birer ceviz fidanı armağan etmekle başlasak, bir bahçemiz olmaz mı? Kendimize de bir armağan vermiş olmaz mıyız böylelikle? Artık hepimizin bir ağacı olsa şu hayatta ne güzel olurdu!


Bir adım!


En gerçek halimize, varoluşumuza, oluşumuza saygıyla…O bizden fark edilmeyi bekliyor. İçimizden çıkıp güzelliklerle akmayı istiyor. Çağrısını duymamızı özleyen özümüz bize neyi hatırlatmaya çalışıyor? Bu aynı zamanda yeryüzünün de çağrısı olabilir mi?


Yeryüzü bizden ne bekliyor?


***

Bize her gün bayram olsun. Dolunayımız da , ay tutulmamız da şimdiden kutlu olsun. Hayırlara vesile olsun.



Kim tutar bizi!






YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.