Aslında bir ekonomist ama ekranlara bir geldi, pir geldi. Kızlar ona hasta. Yakışıklı, utangaç, güler yüzlü, samimi ve mütevazı biri Serkan Çayoğlu... Kendinden 6 dakika büyük çift yumurta ikizi var. Tüm projelerinde önce ona sonra ailesine danışıyor. Ama sonunda kendi bildiğini okuyor. Çünkü “Keşke” demeyi hiç sevmiyor. En zor zamanlarında bile pes etmemek üzerine bir felsefesi var. Anı yaşamayı seviyor. Kafasına estiğinde arabaya atlayıp uzaklara sürebiliyor. En son kaptanlık ehliyetini de almış. Denizde olmayı çok seviyor. Bu onun yeni tutkusu. Evini iki kedisiyle paylaşıyor ve “Müthiş bir duygu” diye özetliyor. 2 yıldır yüzü olduğu Avon’un yeni parfümü Avon Man için kamera karşısına geçen Çayoğlu ile lansman öncesi buluştuk.


Çevremde herkes senin için “Samimi, sevimli ve tatlı bir çocuk” dedi...

Teşekkür ederim. Aslında bana çok yaklaşmazlar. Soğuk mu göründüğümü bilmiyorum ama tanıdıktan sonra tepkileri o yönde oluyor.


Son işinden bu yana neler yaptın?

Kaptanlık ehliyeti aldım. Arada denize çıkmayı seviyorum. Teknesi olan arkadaşlarım var. Zaten “En güzel tekne arkadaşının teknesi” derler. Arkadaşlarımla denize açılmayı, güneşin yansımasıyla denizden gelen güzel kokuyu içime çekmeyi çok seviyorum.


Nerelere gitmeyi seviyorsun?

Daha çok açılamadım. En uzak, adalara gidebildim. Yazın Bodrum’a ya da Ege’ye gitmeyi istiyorum. Biraz uzun sürüyor ama...


Tatil de bu demek değil mi, düşünmeden keyifli vakit geçirmek...

Evet, teknede bunu yapabiliyorsunuz. Her şeyle bağlantınız kesiliyor hatta telefonunuz bile çekmiyor bazı yerlerde. O yüzden tamamen anı yaşıyorsunuz. Bence bu dönemde çok büyük bir lüks. Rutine o kadar alışmışız ki, evden işe hep aynı döngüdeyiz. Çok az kendimiz için yaşıyoruz ve bu anları değerlendirmek güzel.


Kesinlikle deniz bunu yaşayabileceğin en güzel yer...

Yalnız kalabileceğiniz zaman da olabiliyor. Çok güzel bir şey keşfettim. Çok tutkulu değilim ama motora da hevesim var. Onun da ehliyetini aldım. İstanbul’da biraz tehlikeli tabii. O yüzden ailem, arkadaşlarım ve menajerim karşı çıktı. Motor almasam da ehliyetin cepte olması bir artı.


Ekran seni sevdi, kısa sürede marka yüzü de oldun. Projeyi nasıl kabul ettin?

2 yıldır Avon ile çalışıyoruz. Bildiğim bir markaydı ve teklif geldiğinde çok heyecanlandım. Açıkçası kozmetik ve parfüm konularıyla ilgili bir şey yapmak istiyordum. Sosyal sorumluluk projelerine gerçekten çok destek veriyor. Özellikle aile içi şiddete karşı çok sağlam duruyorlar. Ben de elimden geldiğince bir şeyler yapmaya çalışıyorum. Katkım oluyorsa ne mutlu bana.


Sen genellikle âşık olunan, havalı karakterleri canlandırdın. Bundan sonrası için hayallerin neler?

Bugüne kadar gençlere yönelik romantik komedilerde oynadım. Kışın farklı bir karakterle ekranda olmak istiyorum.


Tercihin dram olacak anladığım kadarıyla...

Oyunculuğun en güzel tarafı farklı bir insan olabilme lüksümüzün olması. Karakteri çalışırken kendimizi daha iyi tanıyabiliyoruz. Evet, bir dram senaryosunda yer almayı isterim.


Kısa zamanda gençlerin hayranlığını kazandın, marka yüzü oldun. Kendini şanslı buluyor musun?

İlk işimden sonra her şey benim için de hızlı gelişti, değişik oldu. Bence ben çok şanslıyım.





‘Çocukluğum bayağı kilolu geçti’

Dolunay Soysert ve Bahar Kerimoğlu’yla çalışmak sana neler kattı?

Her hoca farklı teknikler çalıştırıyor. Dolunay Soysert’ten çok şey öğrendim, üzerimde çok emeği var. Öncelik rahatlamaktı. Çünkü kamera karşısında rahatlığı verebildiğiniz an inandırıcı oluyorsunuz. Karaktere inanıp duyguya girdiğinizde her şey doğal şekilde gelişiyor.


Seni bir gün tiyatro sahnesinde izleyecek miyiz?

Çok istiyorum. Şimdilerde oyunları izlemekle yetiniyorum.


Modellik de yaptığın için modaya kayıtsız değilsin, tarzını nasıl tanımlarsın?

Benim için rahatlık önemli. Beyaz tişört, jean, spor ayakkabılar... Trençkot hastalığı var bende. Bu sabah dolabımı açtığımda 5-6 tane saydım.


Modelliği sürdürmek istemedin mi?

Almanya ve Avrupa’nın pek çok yerinde modellik yaptım. Türkiye’de oyunculuğa yöneldim. İkisini aynı anda yürütmek zor. Oyunculuk çocukluktan beri istediğim bir şey değildi. Ama şimdi “Hayatımın işiymiş” diyorum. Ekonomiyi de çok severek okudum ama kendimi ekonomist olarak hayal edemiyorum.


Modellik de yaptığın için demek ki sen hep fiziğinle ön planda olacakmışsın.

Üniversitede modelliğe başladım. Çocukluğum kilolu geçti. Teklifler gelince vücudumu forma soktum. Modellikte kameraya poz veriyorsun oyunculukta doğallık önemli. Kolay bir geçiş değil.


Ama her ikisinde de bütün gözler sende...

Evet, ona bayağıdır alışığım.


İkiz kardeşinle hiç mi benzemiyorsunuz?

Hiç, biraz benzemek isterdim, ikiziz sonuçta. O kadar farklıyız ki. O sakin, ben maceracı bir tipim. Spontane yaşamayı severim. Uçak bileti alıp giderim. Plan, program yapmadan yaşamayı seviyorum.


‘Nemlendirici iyi geliyor’

Spor yapıyorsun peki beslenme ritüellerin var mı?

Fitness yapıyorum, sahilde veya ormanda koşuyorum. Beslenme konusunda çok titiz değilim. Vücudunuz size bir sinyal veriyor. Yatmadan önce koca bir pizza yemek istemem tabii ama vücudum ne istiyorsa o anda onu vermeye çalışıyorum. Çünkü bu insanı psikolojik olarak da etkiliyor. Bir gün çok yediyseniz ertesi gün dengelerseniz, spor da yapıyorsanız sorun olmaz. Tatlı sorunu var bende.


Bakım yapar mısın?

Sette pudra kullanılıyor tabii, o da cildi kurutuyor. Nemlendirici iyi geliyor.


Boş bir günün nasıl geçer?

Atlıyorum arabaya, Şile taraflarında keşfedilmemiş güzel yerler var. Yemek yemeyi çok sevdiğim için akşam restoranlara gitmeyi seviyorum. Vapurla karşıya geçmek, denizin kokusu, temiz hava beni çok rahatlatıyor. Kısa bir an da olsa dalıp başka yerlere gidiyorsunuz. Sanırım tekneyi de bu yüzden seviyorum.


Röportaj: Ekin Türkantos

Fotoğraflar: Süreyya Dernek


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.