Sohbetinden en keyif aldığım insanlardan biri Sıla... Sahici, net ve şahsına münhasır. Ayrıca bir araya geldiğimde en çok güldüğüm, kahkaha - lara boğulduğum ve anlat - tığı hikâyeleri bayıla bayıla dinlediğim kadın. Yazdığı şarkılara ve sesine zaten diyecek yok. The Grand Tarabya Hotel’de, 2014’ün son röportajını zirvedeki bu isimle yaptım. Buyursunlar efendim...


2014 nasıl geçti?

Çok güzel ve bol şarkılı geçti. ‘Yeni Ay’ hem fiziki hem dijital satış listelerinde en çok satan ve en çok dinlenen albüm olarak bu yılı zirvede tamamladı. Bizi de dinleyiciyi de çok mutlu etti.


Bu yoğunlukta kendinize vakit ayırabiliyor musunuz?

Ayırıyorum, aralarda zamandan çalmak gerekiyor. İstanbul dışındaki konser günleri akşam şarkı söyleyeceğim diye beni çok fazla ellemiyorar. Dinlendiğim otel odalarıyla aramda çok başka bir bağ vardır. En çok yazdığım yerlerden biridir. Boşluk demek zaten içe dönmek demek.


Otel odasında şarkı yazdığınızı bilmiyordum. Başka nerelerde yazıyorsunuz?

Karayolu ve havayolu yolculuklarında mutlaka bir iki satır bir şey karalarım.


Uçakta yazdığınız bir şarkı var mı?

‘Yabancı’ şarkısını uçakta tamamladım. Köln konserine gitmiştik, Efe Bahadır bestesini yapmıştı. Hiçbir şey düşünmeden sadece melodiyi dinlerim, ne çağıracağını beklerim. Konser sonrası sabah kalktım, pencereden dışarı bakıp kahvemi içerken sözler bir anda sökûn etti. Küçücük bir kısmı kalmıştı, o kısmı da uçak İstanbul’a inerken tamamladım.


Şu an olduğunuz noktadan mutlu musunuz?

Hamdolsun. Sadece benim değil, şarkılarımın alkış alıp sevilmesi, insanların o duyguları kucaklaması ve hayatlarında yer açması. Ortak olma hali müthiş memnun ediyor beni.


Kendinize bir hedef koymuş muydunuz?

Çok küçük yaştan beri yani şarkı söy leme ve yazma işine meyil ettiğim günden beri, çok kişinin hayatına ortak çıkmayı hedef koymuştum. Çünkü bazısı yaşar, düşünür ifade edemez. Ben şanslıyım bunları yapabiliyorum ve arkamdan birilerini çağırabiliyorum.


Harbiye’deki konserleriniz şahaneydi. Merdivenler bile satılmıştı...

Bir yerde bir davet veriyorsunuz, gelin diyorsunuz ve herkes gelmek istiyor. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi?


Kıyafetlerinizi ve sahne şovunuzu eleştirenler oldu.

Ben bu işe ilk başladığım zaman böyle şeyleri daha çok önemserdim. Hatta duyduklarıma kırılıyordum. Şimdi önemsemiyorum çünkü önemsersem yoluma bakamam. Ben kendi şarkılarını yazan bir müzisyenim. Oraya konser vermeye çıkıyorum, seyirciyle paylaştığım an çok kişisel. Benim müziğim öyle acayip şovlar gerektiren bir müzik değil. Ama şov da, esipiri de yapıyoruz ve bunları müzik üzerinden döndürüyoruz. Benim için seyircinin, akşam eve çok başka bir dünyada gidiyor olması ve içinde iyi bir hatıra taşıyor olması önemli. Bunu yakaladığımızı düşünüyorum.


'Zorlama şeyleri sevmiyorum'


Birde ilk çıktığınız günlerde, strateji gereği size soğuk ve mesafeli bir imaj çizildiği iddia edildi.

İmaj, mizacı etkileyecek yapıda olamaz, nasılsanız öyledir. Ben zorlama şeyleri zaten sevmiyorum. Hiçbir zaman yola böyle çıkmadık. Belki böyle birini görmeyeli çok uzun zaman olmuştu. Öyle olduğu içinde soğuk ve mesafeli dendi. Millet olarak bizde, ‘Kim gibi mesela?’ diye bir yaklaşım vardır. Bir şeylere benzetme ve arayış. Kimseye benzemiyor, kendi gibi durumunu kabul edemeyiz. Birazcık ondan da oldu. Yeni tanıştığım insanlarla mesafeliyimdir, insan ilk tanıştığı insanla sizli konuşmalıdır. Bizi ailemiz öyle terbiye etti. Biliyorsun samimiyetle avamlık arası çok ince bir çizgidir ve bir anda kendini öteki tarafta bulursun.


Benim tanıdığım Sıla çok neşeli ve eğlenceli.

Öyleyimdir, asap bozucu derecede eğlenceli ve neşeli olduğum zamanlar vardır. İlk zamanlarda şarkılarında etkisiyle ve balatların öne çıkmasıyla yapıştırılan bir yaftadır bu. Yoksa kesinlikle yazdığım şarkılardan daha neşeli biriyim.


Çok zayıfladınız. Kaç kilo gitti?

Yapı itibarıyla hiçbir zaman kilolu olmadım amma velakin bir dönem tedavi amaçlı kullandığım ilaçların, üzerime koyduğu kilo, beni şişirmiş. Bir de bedenimi ciddiye almayıp ruhuma daha fazla zaman ayırmamdan ötürü ve biraz da düzensiz beslenme ile hiç gelmediğim kilolara yaklaşmıştım. 2014’ün başında bir karar aldım ve kısa bir zaman diliminde ciddi kilo attım. 36 bedene tekrar geri düştüm. Kadınla erkeği çok ayırmak istemiyorum çok seksist bir yaklaşım olur ama özellikle bir kadının aynada kendini görmek istediği fizikte görmesi ona çok iyi gelen, hayatının başka taraflarını da pozitif etkileyen bir şey.


Saçlarınız kısalmış, rengini de açılmış. Çok yakışmış.

Değişiklikleri seviyorum biliyorsun. Epeydir saçım uzundu. Çok uzun seneler saçını kısa kullanmış biri olarak, biraz özlemde vardı, değişiklik olsun, havam değişsin dedik.


Aynaya bakıp da ‘Ne kadar güzelim’ dediğiniz oldu mu hiç?

(Kahkahalar) Öyle desem ya ben. Her kadın gibi dediğim zamanlar var ama bu bir ritüel değil.


Vücudunuzda beğenmediğiniz yerler var mı?

Zaman zaman her yer olabilir. Mesela ayna da bir sivilce ile karşılaşıp, “Aaa güldaneme bülbül konmuş” deyip... (Gülüyor)

'Takribi bir senedir aşığım'


Aşka bakış açınız nasıl?

Çok severim aşkı. (Gülüyor) İnsanın bütün hücrelerini yenileyen, hayata bakış açısını değiştiren bambaşka bir şey. ‘Aşk efendi’, dünya bir tarafa, aşk bir tarafa cümlesini rahatlıkla kurabileceğiniz bir kişidir. Seviyoruz kendisini.


Sık âşık olur musunuz?

Olmam. İnsan önce âşık olduğunu düşünüyor sonra âşık olduğunu zannettiği şeylerin aşk olmadığını görüyor ve oturuyor bir daha düşünüyor. Doğru insana çatana kadar o süreç devam ediyor.


Sizde aşkın belirtileri nelerdir?

Ben hayata daha pozitif bakıyorum galiba. (Kahkaha atıyor) Neşeleniyorum, keyfim yerine geliyor.


Şu dönem bu belirtileri yaşıyor musunuz?

Yaşıyorum evet.


Âşıksınız yani?

Âşığım evet.


Gerçekten mi?

Bu da özel hayatımla ilgili verdiğim ilk ve tek açıklamamdır.


Ne kadar zamandır âşıksınız?

Takribi bir senedir.


Yani bayağı haberimiz olmamış.

Çok güzel saklarım ben.


Nasıl başarıyorsunuz?

Canım bu insanlar her yere de gelmiyorlar ya, benim evde gazeteci yok.


Sıla'nın bilinmeyenleri...


Nota kitabı çıkardınız. Hayırlı olsun.

Profesyonel bir sanatçının, bu boyutta Türkiye’de böyle bir kitabı yoktu. Yurtdışında çok gördüğüm ve özendiğim bir şeydi. Ekip arkadaşım Burak Erkul “Notaları ben yazarım” dedi ve böyle başlandık.


Yeteneğinizi kendiniz mi keşfettiniz?

Önce şarkı söylemeyi çok sevdiğimi keşfettim sonra da kalem kâğıt arasında çok başka bir bağ kurduğumu hissettim, yalnızlığımı aldı. Beni dile getirdi.


Kaç yıldır televizyon izlemiyorsunuz?

11 yaşında anneannemin yanında okumaya başladığım zaman televizyonla bağım koptu. Film seyretmeyi çok seviyorum o kadar.


Evde televizyon var mı?

Film kanallarının açık olduğu bir televizyon, bir odada var ama salonda değil. (Gülüyor) Bir de yemek pişirme merakımdan dolayı, yemek kanallarına bakıyorum.


En iyi pişirdiğiniz yemek hangisi?

Hepsini pişiriyorum Ömür’cüğüm, gel bir gün pişireyim. Domatesleri doğrarken aranızda hiçbir şey yok ya, sadece siz varsınız. Müthiş kafamı boşaltıyor, harikulade deşarj oluyorum. Biraz da o yüzden bağlandım aslında.


Türkçe’nin yanlış kullanımı konusunda da çok hassassınız. En kızdığınız olay ne?

Dahi anlamına gelen ‘de’lerin bitişik yazılması. (Kahkahalar) Korkunç sinirleniyorum. Zaman içinde daha az sinirlenirim dedim ama olmuyor.


Röportaj: Ömür SABUNCUOĞLU


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.