50 Cent, kendi imzasını taşıyan kulaklıkların tanıtımını yapmak için İstanbul’a geldi biliyorsunuz. Hatta Vestival’in kapanış konserinde sahneye de çıktı bu da malumunuz. Biz de bu vesileyle ünlü rap’çiyle buluştuk. Aslında 20 dakika zamanımız vardı ama sohbet o kadar sıcaktı ki, röportaj için sıra bekleyenlerin zamanından birazcık çaldık. Çünkü o sırada 50 Cent ağlıyordu! Eh takdir edersiniz ki, gözyaşları içindeki bir adamı süre doldu diye bırakıp gidemezdim. İşte o anların özeti...


50 Cent isminin sizin için özel bir anlamı var mı?

Benim için metafor.

Zor şartlarda büyüdünüz. Hayat size ne öğretti? Çok ders aldığınızı düşünüyor musunuz?

Aslında bunu söylemenize çok sevindim. Biraz önce de bu projeden bahsetmiştim. Ben kendimi bir umut sembolü olarak görüyorum. Çünkü olduğum yer ile geldiğim yer arasındaki mesafenin ve sürecin insanlara çok önemli mesajlar verebileceğini düşünüyorum. Hangi şartlarda büyüdüm, şimdi hangi şartlarda müzik yapıyorum? Bu konuda ilham kaynağı olabilecek bir müzik projem var.


In Da Club adlı parçanız çok tutuldu. Tam bu noktada “Dünya çapında parça yapmanın sırrı nedir” diye sorsam ne dersiniz?

Keşke olsaydı böyle bir formül, 3-4 tane daha hit yapabilseydim.


Peki In Da Club’ı yaparkenki günlere dönsek, şöyle bir düşünün âşık mıydınız,mutlu ya da mutsuz da olabilirsiniz, hatıraları bir zorlasak...

Canım yanarken, yani acı çekerken daha yaratıcı oluyorum. Kırılgan olduğum, çetrefilli dönemlerden geçerken yazdığım parçalar iyi çıkış yapıyor.


Bildiğim kadarıyla bir silahlı saldırıya uğradınız ve tam 9 kurşun yarası taşıyorsunuz vücudunuzda. Böyle bir olay yaşamak insanı ne kadar korkutuyor? Vurulurum endişesi yaşıyor musunuz?

Koruma ordusuyla gezdiğimi söyleyemeyeceğim. Ama bir takım tedbirler alıyorum tabii... Kurşun geçirmez bir otomobilim var. Olayın akabinde almıştım, hâlâ kullanıyorum. Benim yetiştiğim ortamda insan hayatı çok ucuzdur. Elde ettiklerimin özendirici olmanın ötesinde kıskançlık gibi bir yansıması da oldu. Bunu hazmedemeyenlerin düzenlediği bir saldırı olduğu da malum zaten. Kendimi en kırılgan hissettiğim nokta hep o saldırı olmuştur. Bir sonraki adımda ne olacağını, ne yapacağımı bilemediğim, kafamın en karışık olduğu nokta.


Ölümle burun buruna gelince insan nasıl hissediyor? Gördüğüm kadarıyla kimileri içine, kimileri dine dönüyor, kimileri de ailesiyle yakınlaşıyor... Siz neler yaşadınız bu süreçte?

Hayatımızı tehdit eden senaryolarla karşılaştığınız ya da ölümle burun buruna geldiğinizde sizden daha üst düzeyde bir kontrol mekanizması olduğunu, fark ediyorsunuz. Ve korkuyorsunuz. Çünkü kontrollün elinizde olmadığını anlıyorsunuz. İnançlı bir insanım. Dolayısıyla saldırıdan sonra dine dönmedim. Tanrının mevcudiyetine hep inandım. En büyük endişeyi “Doktorlar iyi olacaksın” diyene kadar yaşadım, çünkü öncesinde ne olacağını bilemiyorsunuz. Kolum alçıda hastane yatağında iyileşmeyi beklerken yaşadıklarımı bir sorgulama dönemi olarak özetleyebilirim.


All Things Fall Apart adlı film için 35-36 kilo verdiniz. Filmi izleyenler ne düşündü? Şaşıranlar kadar inanmayanlar da olmuştur değil mi?

Çok inandığım bir projeydi. Filmin senaryosu bir arkadaşımın gerçek hikâyesinden yazılmıştı. Bütün bunlar proje için konsantre olmamı ve canla başla çalışmamı sağladı. 36 kilo verirken de hiç zorlanmadım. O dönemde konser filan da yoktu, takvimimde boştu. Her şey yolunda gitti yani. Filmde güzel oldu. Biz de ekip olarak kendimizi iyi hissettik.


"Zenginliği seviyorum"

Zenginliği seviyor musunuz? Yoksa bir noktadan sonra sıkıcı mı zenginler âleminin hayatı?

“Sevmiyorum” desem yalan olur. Seviyorum... Mal sahibi olmak olmamaktan iyidir. Kimsenin bunun aksini savunacağını da sanmam. Ama dikkat etmek lazım, para, kafa karışıklığına yol açar. İlla parayı kazanan ya da sahip olan için söylemiyorum bunu, etraflarındaki insanların durumu bazen daha karmaşık olabiliyor. Zenginlerin etrafındaki bu tipler paraya ulaşmak için acayip davranabiliyor. Para o insanları bozabilir. Zengin olanı değil de etrafındaki insanları bozabilir yani. Öyle bir gücü var paranın...


Çok da iyi bir işadamısınız. Var mı enteresan projeleriniz?

Bu sene bir filmimiz daha vizyona girecek. Albümden önce filmin gösterime girmesini istiyoruz. Başrollerinde Arnold Schwarzenegger ve Sylvester Stallone de yer alıyor. Tabii albüme de odaklanıyorum. Sene sonuna kadar yeni bir albüm çıkaracağız. Ha tabii bir de kulaklıklar var. Müzikteki en önemli yardımcılarımdan biri kulaklık olduğu için kendimi bu projeye vakfettim.


Sizin için zirve neresi? Müzik her zaman hayatınızda olacak mı? Yoksa bir gün emekliye ayrılmayı düşünüyor musunuz?

Kariyerimin nerede biteceğini tahmin edebilseydim ya da “Hayatıma şu şekilde, şu zirvede nokta koyacağım” diye bir öngörüye sahip olsaydım dünyadaki en özel kişi olduğumu düşünürdüm. Yarın ne olacağımızı asla bilemeyiz. Bakarsın bir film yaparım çok beğenilir. Kariyerime oyuncu olarak devam ederim. Hayat sürprizlerle dolu. Ama ne olursa olsun müzik piyasasında değer yaratmaya devam etmek istiyorum. Yeni yetenekler keşfetmek, onlara yol göstermek de benim önem verdiğim bir misyon.


"O bana her zaman inandı"

Eminem yakın arkadaşınız ama sonuçta aynı kulvardansınız. Aranızda tatlı bir rekabet var mı?

Eminem olmasaydı, benim müziğimde olmazdı. Tamam, bir tarz yarattım. Dünya çapında bir isimde oldum. Ama tekrar ediyorum ve bunu çok rahatlıkla söylüyorum, Eminem olmasa 50 Cent olmazdı. Biz aynı endüstrideyiz. Ama aramızda rekabet yok. Bugün bile ona dinletmeden hiçbir parçama nokta koymuyorum. Eminem bir nevi başdanışmanım. Bir beste yaptığımda her zaman ilk önce ona dinletirim. Kendinden geçer, ifadesi değişirse beğendiğini ve parçanın tutacağını anlarım. Ama hiç tepki vermezse parça çöpe gider. Eminem’in hayatımdaki yerinin bu kadar önemli olmasının bir sebebi var aslında. Etrafımda bir kişi bile yokken, kimse bana inanmıyorken, herkes benden korktuğu için kaçarken, yani kimseyle anlaşamadığım en zor günlerimde, özetle yapayalnızken bir tek Eminem vardı. O bana her zaman inandı. Müzikten başka hiçbir şeyi umursamadığı için beni tuttu. Birlikte müzik yaptık.


Peki, idolünüz kim Dr. Dre mi yoksa Eminem mi?

Dr. Dre’yle müziklerimizin içeriği neredeyse tek yumurta ikizi kadar birbirine benziyor. Ama Eminem başka.


Röportaj: Helin Avşar


Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.