Ewan McGregor, Dev Avcısı Jack adlı 3 boyutlu filmle yeniden sinemalarda. Gösterime girmeyi bekleyen 4 filmi daha var. Onu hangi rolüyle hatırladığınız tamamen zevkinize bağlı. Çünkü o kadar çok filmde oynadı ki, en azından birini izlemişsinizdir...

StarWars’un efsanevi Obi-Wan Kenobi’si. Big Fish’in Ed Bloom’u.Moulin Rouge’un izleyeni ağlatan Christian’ı. The Pillow Book’un “çırılçıplak” ilhamperisi, Shallow Grave’in Alex’i ve tüm gençliğimizi damardan vuran Trainspotting’in unutulmaz Renton’ı. EwanMcGregor... Hem bağımsız filmlerde hem de büyük yapımlarda aynı ağzı açık bırakan oyunculuk yeteneğini hiç gocunmadan, böbürlenmeden gösteren McGregor, bence sinemanın en efsane erkeklerinden biri.

En azından bizimnesil için. Diğeri Johnny Depp tabii ki ama Ewan asla Johnny Depp kadar “pop yıldızı” olmadı ancak en az onun kadar kılıktan kılığa girdi. Geçtiğimiz aylarda Ewan ile “yine” Londra’da buluşacaktım. Röportaj yapacağımiçin bu kadar sevindiğimaz insan olabilir...Maalesef olmadı. “Vize (lanet olsun), hastalık” derken Dev Avcısı Jack filminde kralın sağ kolunu, sakar bir şövalyeyi canlandıran Ewan ile buluşamadım.

Bu yüzden iyileşme sürecim sanırım iki kat uzadı. Ewan McGregor! Ben röportajı yapamadım amaWarner Bros, oyuncu ile yapılan ve başka bir yerde yayımlanmayan bu röportajı bizimle paylaştı. Yani hâlâ Ewan McGregor “Türkiye’de sadece Habertürk’e konuştu” diyebiliriz... İşte bire bir çevirmeye çalıştığımo röportaj...

Senaryoyu okuduğunuzda bu filmde yer almayı istemenizi sağlayan şey ne oldu?

İnsandan daha büyük bir yaratığı canlandırma şansı veriyordu bu senaryo bana. Aslında Elmont hepimizin yakından tanıdığı bir karakter: Parlak zırhının içindeki iyi şövalye. Ama alay edilebilecek komik yönleri var. Genelde her şeyi yanlış anlıyor ve ne kadar cesur olsa da başını derde sokuyor. Her seferinde Jack gelip günü kurtaran kişi oluyor. Sıradan bir karakter olduğunun farkındayım ama eğlenceli olacağını düşündüm. Daha önce hiç yapmadığım bir şeydi. Bu fantastik hikâyenin içindeki bir nevi “İngiliz kaymak tabakasından bir memuru” canlandırmak eğlenceliydi.

Filmde saçınız da kendi başına bir karakter gibi...

Öyle değil mi? Çok sevdim ben. Tam da Haywire adlı bir filmin son rötuşlarını bitirmiştim. Saç tıraşım çok kötüydü, kısaydı. O yüzden de başta bir peruk taktılar. Berbat göründü. Nefret ettim. Sonra düşündüm ki aslında bu perukla iyi bir şeyler çıkarabilirim. Sonuçta kostümlerimiz de tam anlamıyla ortaçağ kostümü değildi. Oynadığım karakter başgardiyan gibi bir şey. Yani fantastik bir saçı da olabilir!

Elmont ve Star Wars’da canlandırdığınız Obi-Wan Kenobi arasında benzerlik var mı?

Hayır. Hiç düşünmedim aslında. İkisi de şövalye ve ikisinin de İngiliz aksanı var. Yani eğer benzerlik varsa da bu bilinçli olarak yapılmadı. Bir yerde “Bununla ilgili içimde iyi hisler yok” diyorum. Ki bu da Star Wars’un klasik repliklerinden biridir.

Star Wars’da da bir sürü film efekti vardı ama bugünkü teknolojik gelişmelerle efektleri kullanmak nasıl bir deneyimdi?

Aslında yaptığımız şey temelde aynıydı. Yeşil ekranın önünde toplar ve sopalarla oynuyoruz o ekrana kılıçla dövüşme olarak yansıyor. Ama tabii ki bu filmdeki teknolojiye Star Wars’da sahip değildik. Sanırım Star Wars’da kullanılan şu anda kullanılanın en çiğ hali olsa gerek...

Film bir fantastik macera ve cesaret, içsel korkularla yüzleşme gibi duygulara değiniyor. Siz filmin temaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Filmde prensesin dışarıdan bakınca masal gibi bir hayatı olduğunu, günün birinde kraliçe olmak için saraylarda yetiştiğini görüyoruz. Ama aslında prenses kendini gerçek dünyadan koparılmış gibi hissediyor ve sürekli kaçmaya çalışıyor. Bu birçok konuya değinen ilginç bir durum bence. Ama temalar üzerinde çok fazla düşünmedim. Filmde devlere yem olmamak için uğraşıyorduk. Günün sonunda zaten sürekli yaptığımız bu değil mi?

Haber: Heja Bozyel