IMA, Kanada’nın dünya müzik sektörüne kazandırdığı son isim. Celine Dion, Bryan Adams gibi isimlerin de aynı topraklardan çıktığını düşünürsek Kanada müzik anlamında çok bereketli bir ülke. IMA’nın şöhretinin Kanada sınırlarını aşıp ülkemize kadar ulaşmasında en önemli etken, müziğindeki Akdeniz esintisi.


Parçalarının çoğu aşk temalı. Zaten göreceksiniz iki lafından biri aşk. Yeni albümü pek yakında Türk dinleyicisiyle de buluşacak. Öncesinde kendisinden dinledik...


Yaptığınız işe o kadar hâkimsiniz ki sanki yıllardır karşımıza çıkmak için hazırlanıyormuş gibisiniz...

Öyle sayılır. Çevremdekiler de bunun farkındaydı. Bir şarkı yarışmasına katılmam için beni yüreklendirdiler. Apar topar hazırlandım ve dereceye girdim. Sonrasında ünlü prodüktör François Guy albüm yapmam için bana destek verdi. Ve serüvenim başladı.


“Smile” albümünüz Kanada’da en çok satanlar listesinde 60 hafta kaldı ve platin plak satışına ulaştı. İnsanlar sizi bir anda neden bu kadar sevdi?

Albümden kısa bir süre önce popüler bir dizide bir şarkıcıyı oynuyordum. Dizideki caz şarkıcısı kimliğiyle albümdeki şarkı seçimleri birbirine o kadar yakındı ki dizinin gördüğü ilgiye paralel olarak albüm de büyük bir sempati yarattı.


Tarzınızı yorumlamanızı istesem...

Aşk şarkılarına bayılıyorum. Yara almaya meyilli bir yapım var. Bu yüzden içimden hep derdi aşk olan parçalar söylemek geliyor...


Kalbi kırıkken kırık kalpleri anlatan şarkılar söylemek bir tür terapi yöntemi mi?

Aynen öyle. Bu tür şarkılar bana enerji veriyor. Bence başkalarına da vermeli. Çünkü herkes kalp kırıklıklarından payına düşeni alıyor. Aşk şarkıları bir nevi ortak öykülerimiz. Bu yüzden hepimize dokunan bir tarafı var.


Yalnız o hüzünlü sözlere sahip aşk şarkılarında bile sesiniz keyif ve mutluluk veriyor...

Eğer öyleyse bu beni ayrıca mutlu eder. Parçanın duygusu ne olursa olsun şarkı söylerken kendimi çok iyi hissediyorum. Belki de bu yüzden dinleyenler de iyi hissediyordur. Zaten kimseyi üzmek gibi bir derdim yok.

‘Kapalıçarşı’yı ezberledim sayılır’

Dalida’ya hem fiziken hem tarz olarak benzetilmek ve kıyaslanmak sizi rahatsız ediyor mu?

O çok özel bir şarkıcı. Aşk acılarıyla dolu bir hayatı olduğunu biliyorum. İntihar öyküsü de bir hayli hüzünlü. Aşka olan tutkusu ona bir taraftan yakınlık duymamı sağlıyor bir taraftan da onun için üzülüyorum.


Türkiye’ye daha önce geldiniz. Buradaki kültürü ve izleyici kitlesini nasıl buldunuz?

Türkiye’deki dinleyicilere gittikçe yakınlaşıyorum. Kapalıçarşı’yı ezberledim sayılır ama henüz alışverişle işim bitmedi. Müziğinizse çok renkli. Buradaki ekibim ‘Passion Turca’ bana Ajda Pekkan şarkıları dinletti. Tarzıma çok yakın buldum.


‘İyi şarkıcı dediğin...’

Yeni albümde ‘To Love Momebody’, ‘Ain’t No Sunshine’ gibi erkek vokallerden duyduğumuz şarkıları yorumladınız. Bu aynı zamanda büyük risk değil mi?

Yorumunuza önyargılı yaklaşanlar olacaktır. Ama şarkıyı gerçekten severek söylüyorsanız beğenen birileri her zaman çıkar. Bu aynı zamanda bir tür meydan okuma. Parçalarda bir erkek dili hâkim. Ve bana göre iyi şarkıcı dediğin kadının da erkeğin de duygusunu karşı tarafa aktarabilir.


‘Türkçe şarkıları öğreniyorum’

“Fransızca, İspanyolca, İtalyanca ve İngilizce dillerinde şarkı söyleyebiliyorum. Ama ‘Hangisinde daha rahatsın?’ dersen; anadilim Fransızca. Ve bence aşk şarkıları en çok Fransızca’ya yakışıyor. Son dönemde Türkçe şarkılar da çalışıyorum. Anlamını öğreniyorum çünkü hikâyesini bilirsem duyguyu dinleyiciye daha iyi aktarabilirim.”


Haber: Pınar Erbaş

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.