Evet, "Celal ile Ceren" bir Şahan Gökbakar filmi. Evet, filmin kahramanı “Celal”. Ne var ki “Kubilay” diye de bir karakter var ki ıskalanması mümkün değil. “Celal’in en yakın arkadaşı “Kubilay”, filme öyle bir renk katıyor ki bu karakteri canlandıran Gökçen Gökçebağ’a birkaç soru sormak istedik. Kendisi filmin galasının hemen ardından Amerika’ya gittiği için sorularımızı maille yönelttik.


İzleyiciler “Kubilay”ı da çok beğendi. Şimdi neden Türkiye’de değil de Amerika’dasınız?

Üniversite sonrası Amerika’da yüksek lisans yapmak pek çok oyuncunun hayalidir. Ben ilk etapta buna cesaret edemedim. Fakat bu fikri de bir türlü aklımdan çıkaramadım. Baktım içimde bir ukde kalacak, yaradana sığınıp NewYork’a attım kendimi. Bir dil okuluna kayıt yaptırdım. ODTÜ Lisesi’nde öğrendiğim İngilizce’nin tozunu alırken, bir taraftan da seçmelere girdim. New School for Drama’nın yüksek lisans programına kabul edildim. Üç sene sonunda mezun oldum. Takip eden sene çeşitli oyunlarda rol aldım. Celal ile Ceren de bu senenin sonuna denk geliyor.


Bilkent Üniversitesi’den mezun olduktan sonra Amerika’da “The New School for Drama’da okuma gereksinimi nerden kaynaklandı?

New School for Drama’yı özellikle seçmedim. Beni okula onlar kabul etti. Fakat burada meslekten ilham alan ve bana ilham veren insanlarla farklı teknikler üzerine çalışma imkânı bulunca çok memnun kaldım. Bir de tabii New York’ta gelenek sahibi bir okulda okumanın da ayrı bir gururu var. Yani “Marlon Brando da bu okulda eğitim görmüş”demek pek keyifli. Bakın şimdi dedim ve keyiflendim!


Şahan Gökbakar ile tanışma hikayeniz nedir?

Ortaokul yemekhanesinde sıra beklerken tanışmışız. Sonra lisede aynı sınıfa düştük ve iki yıl arka arkaya oturduk. Çok samimi iki arkadaştık. Sonra Bilkent’te oyunculuk bölümünü kazandık, orada da dört yıl sınıf arkadaşı olduk. Okuldan sonra da dostluğumuz sürdü. Kardeş gibi olduk yani sonunda.


Şahan’ın kitlesi geniş!



"Celal ile Ceren"in neleri sizi cezbetti de Amerika’dan gelip filmde rol aldınız?

Şahan Amerika’ya gelip gidiyordu o zaman. Son gelişinde projesini anlattı. Bizi karşısına oturtup bütün filmi oynadı. Çok eğlendiğimi ve heyecanlandığımı hatırlıyorum. Zaten çok istiyordum çalışmayı Şahan’la. En son 10 yıl önce TRT’de bir programda beraber çalışmıştık. Bir de tabii Şahan’ın ulaştığı geniş kitlenin farkındaydım. Bu da benim için heyecan vericiydi. Yaptığımız filmden çok memnun kaldım. Umarım bundan yıllar sonrasının gençleri de filmi eğlenerek izlerler. Bunu düşünmek bana mutluluk veriyor. Bir de filmin çekimi süresince aynı sette ter döktüğümüz arkadaşlarımı düşününce duygulanıyorum. Yani bir ay sonunda bir aile gibi oluyorsunuz ama sonra herkes kendi yoluna.


“Kubilay” yaşayan biri mi yoksa tamamen hayal ürünü mü?

Kubilay’ın hammaddesi benim elbette. Şahan’la çok sevdiğimiz bir ortak arkadaşımızı buna ekledik. Şahan ne istediğini çok iyi biliyordu. Bu da bir oyuncu olarak benim işimi kolaylaştırdı. “Motor” demeden ince bir ayar yapıyorduk sette her seferinde.


Kariyerinizi Amerika’da mı sürdüreceksiniz?

Açık konuşmak gerekirse kariyer planı yapmak konusunda pek iyi değilim. Gelecekle ilgili sadece bir iki şey söyleyebilirim. Sanırım Türkiye ağırlıklı bir kariyerim olacak bundan sonra. Bir de Amerika’daki tecrübelerimi Türkiye’deki genç oyuncularla paylaşmak düşüncesi beni çok heyecanlandırıyor. Şimdi gelecek ile ilgili hayal kurdukça aklıma o kadar farklı şeyler geliyor ki yapılabilecek, düşünürken yoruluyorum. Kafam biraz karışık yani sizin anlayacağınız.


Röportaj: Mehmet Çalışkan

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.