Londra kar altında. Sabah ince ince başlayan kar bir, iki saat içinde Hyde Park’ı bembeyaz yapmaya yetti. İyi hoş da metro çalışmıyor, Kevin Spacey röportajına nasıl yetişeceğim? İstanbul için “İki damla kar yağsa trafik felç oluyor” diyoruz ama buradaki panik İstanbul’a rahmet okutuyor. Karı gören İngilizler randevularını erteliyor. Neyse ki röportajda sorun yok. Ben röportajın yapılacağı Hotel Soho’ya vardıktan sonra iyi haber de tez ulaştı: “Spacey yolda, geliyor...” Ve işte geldi. “Amerikan Güzeli” ve “Olağan Şüpheliler” filmleriyle Oscar alan, 2 yıl önce tiyatro oyunu III. Richard için İstanbul’a gelen ve izleyenleri kendine hayran bırakan Spacey karşımda. Bu Oscar’lı aktörlerin yürüyüşü bile bir başka. Üzerine oturan lacivert takım elbisesi, sıcak ama mesafeli gülümsemesiyle selam veriyor. Gülümsemesi üzerine niye makaleler yazıldığını şimdi daha iyi anlıyorum. Röportajımızın sebebi, usta oyuncunun setlere dönmesi ama bu kez beyazcamda konuşturuyor oyunculuğunu. 90’lı yıllarda politikacı yazar Michael Dobbs tarafından aynı adlı kitaptan esinlenilen ve BBC’ye mini dizi olarak uyarlanan House of Cards’ın Amerikalı yapımcılar tarafından çekilen yeni serisinde yer alıyor Spacey. Üstelik Seven filminde de çalıştığı ünlü yönetmen David Fincher’la çalışıyor.Washington’da hırslı bir politikacının zirveye tırmanışını anlatan, 5 Şubat’tan itibaren salı günleri 22.45’te Dizimax Drama HD’de yayınlanacak dizisini Spacey kendisi anlattı, başka soruları da yanıtladı...


House of Cards’ta Frank Underwood’u canlandırıyorsunuz. Sizce o kötü adam mı?

O şeytani ve aynı zamanda da nefis bir adam. Annem, serinin orijinalinin hayranıydı, izlediğimde ben de çok eğlenceli olduğunu düşünmüştüm. Biz de İngiliz versiyonunu bir başlangıç noktası olarak gördük. Sorunuza dönersem, benim için bir karakteri sınıflandırmak hep zor olmuştur çünkü ben kötü adam oynamayı bilmem. Yazarlar ne yazdıysa onu oynarım. Karakterin yapmayı seçtiği şeyleri yaparım ve siz buna “Kötülük” diyebilirsiniz.


Orijinal dizide sizin rolünüzü oynayan İngiliz aktör Ian Richardson’ı taklit etmeye çalışıyor musunuz?

Hayır, aklımda o yok ama ne olduğunu söyleyeyim. Geçen yıl, III. Richard’ı oynama şansım oldu ve 10 ayda, 10 kentte, 198 kere sahneye çıktım. İzleyicinin oyuna kendini kaptırdığını gördüm. Ana dilleri olsun, olmasın koltuklarından fırlayacak gibi heyecanlandıklarını, oyunun içine girdiklerini fark ettim ve sonra da diziyi çekmeye geldim. Dizide insanların gözlerinin içine bakmadığımdan, bu çok farklı. Aklımda dünyanın her tarafından izleyicilerin hatırası vardı ve bunu kullanarak bir düzenleme yaptım. Oynarken en yakın arkadaşımla bir şey paylaşıyor gibi yapmaya çalışıyorum. İzleyici en çok güvendiğiniz, en çok şey paylaştığınız kişi haline geliyor. III. Richard’ı oynamasaydım bunu yapma şansım olur muydu bilmiyorum.


Yönetmen David Fincher’la çalışmak nasıl?

Muhteşem... O mükemmeliyetçi biri ve ben de zorlanmayı seviyorum. Herkes David’i sahneleri tekrar tekrar çekmesiyle bilir. Bunu niye yaptığını şimdi daha iyi anlıyorum, oyunculuğunuzu döve döve ortaya çıkarıyor. O, filmin tüm aşamalarında çalışan nadir yönetmenlerden. Her şeyi biliyor, tüm yönleriyle anlıyor ve kendisi de herkesten en iyisini bekliyor. Dahası, aramızda anlaşmak için kestirme yollar var ve ben ona güveniyorum. O bir şeye takılırsa gerçekten iyi oluyor. Dizide de böyle oldu, sadece ilk iki bölümü yönetmesine rağmen hepimizin gurusu haline geldi. Diğer yönetmenlerimiz de harika ve bazılarıyla daha önce de çalıştım. Hiçbiri David’in kurduğu görüntü ve hissiyattan uzaklaşmadı.


Kral Richard’ın Francis’e etkisi oldu mu?

Farklı karakter... Richard çok dramatikti, sahneyi doldurmam gerekiyordu. Francis ise çok daha sessiz ve incelikli. III. Richard’dan pek fazla bir şey aldığımı düşünmüyorum.


Konu ve karakterler gerçekçi mi?

Bilmem, bu önemli mi? (Gülüyor...)


Francis gerçek biri olabilir mi?

Karakterimi oynarken kimseyi baz almıyorum. Karakterleri ortaya çıkarırken Michael Dobbs o kadar harika bir iş çıkarmış ki böyle bir şeye ihtiyaç duymuyorum. Ama bir dönem bazı politikacıların ne kadar insafsız olduğunu görmek çok enteresan. Lyndon Johnson bunun çok iyi bir örneği. Onunla ilgili birçok kitap yazılmış. Evet, çok insafsızdı, şeytaniydi ama iş bitiriciydi. Kısa başkanlık döneminde 3 sivil hak kanunu çıkarttı. İzleyicinin şeytani bir karakteri izlerken aynı zamanda onu iş bitirici olarak görmesi ilginç olacak. Özellikle Amerikan seyircisi için... Sonuçta son yıllarda ABD tarihindeki en az üretken, en az yasa çıkaran Kongre’yi gördüler. Şimdi tam tersini izleyecekler.


Artık Hollywood filmleri yapmak istemiyor musunuz?

Bunu kim söyledi?


Gazete demeçleriniz var.

Her okuduğunuza inanmayın. “American Beauty” filminden sonra, 10 yıl boyunca inşa etmeye çabaladığım kariyerimde çok iyi bir noktaya ulaştım ve dedim ki “Şimdi ne olacak?” Aynı hayalin peşinden koşamazdım artık. 10 yıl daha aynı şeyi yapamazdım. Old Vic Tiyatrosu bu noktada hayatıma girdi. Daha önce yapmadığım, kendimin ve kariyerimin dışında bir şeydi bu. Yani film çekmemek gibi bir karar almadım. Sadece tiyatroya yönelmeye karar verdim. Bir şeyden uzaklaşmıyordum, başka bir şeye yakınlaşıyordum. Bu bana perspektif kattı.


Öyleyse televizyon işi doğru zamanda çıktı...

Evet, ama ilk defa televizyondan teklif almıyorum. David Fincher da öyle. Bir sebeple ikimiz de bekledik. Belki bizi tedirgin eden televizyonun hudutlarıydı. Doğru zamanın şu an olduğunu düşündük.


Filmlere geri dönecek misiniz?

House of Cards 2’nci sezonda devam edecek ama 3’üncüsü olur mu bilmiyoruz. Buna açığım ama

göreceğiz.


Tüm bölümler tek seferde yayında!

Film ve dizilerin internette yayınlanmasıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Gidişat bu yönde... Arkadaşlarınıza “Hafta sonu ne yaptın” diye sorduğunuzda, “Evdeydim, Breaking Bad’in 3 sezonunu izledim” ya da “Game of Thrones”un 2 sezonunu izledim” cevabını alıyorsunuz. Eminim siz de bu tip şeyler duyuyorsunuzdur. İnsanlar, her ne sebeple olursa olsun bir sürü hikâye tüketiyorlar ve izlediklerine kapılıyorlar.


Dizinizin tüm bölümleri tek seferde yayınlanacak...

Çok ilginç, bu bütün bölümleri bir anda yayınlanacak ilk dizi sanırım. Belki de bu,müzik endüstrisinin almadığı dersi film ve televizyon piyasasının almış olduğunun göstergesi.


Bu projede sizi en çok zorlayan şey nedir?

Sanırım bir satranç stratejisi belirlemeye çalışıyoruz. Bu benim için 13 saat boyunca bir satranç turnuvasında oynamak gibi çünkü Francis 7 hamle önden gidiyor. Mesela 9 bölüm boyunca olaylar yığılıyor ve ancak sonunda açıklanıyor. Bu sebeple Beau’nun çalışmasından mutluluk duydum çünkü Beau bir oyun yazarı. Bir oyun yazarı söz konusu olduğunda, biliyorsunuz ki o yapıyı anlıyor. İlk 2 bölümle ilgili heyecan duymamın sebeplerinden biri de karakterleri yerleştirirken çok zaman harcamamızdı. Konu o kadar hızlı ilerledi ki ilk 2 bölümün sonundayken sanki 4 bölüm bitmiş gibiydi. İzleyicinin karakterleri tanımak için uzun süresi oldu.


Röportaj: Aysun Öz Kaşi

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.