ÖTEKİ TARAFTAKİ ŞEHİR

Sceta Manastırı’ndan bir keşiş, başrahip Theodore’un yanına gelip şöyle dedi: “Hayatın amacının ne olduğunu kesin olarak biliyorum. Tanrı’nın insanoğlundan ne istediğini ve O’na hizmet etmenin en iyi yolunun ne olduğunu da. Ama buna rağmen, Tanrı’ya hizmet etmek için yapmam gereken her şeyi yapamayacağımı düşünüyorum.”


Başrahip uzun bir sessizlikten sonra şunları söyledi: “Okyanusun öteki tarafında bir şehir olduğunu biliyorsun ama oraya gidecek bir gemi bulamamış, eşyalarını gemiye yükleyip denizi aşmamışsın. O zaman neden onun hakkında konuşasın, o şehrin sokaklarında nasıl yürüyeceğinden bahsedesin ki? Hayatın amacının ne olduğunu ya da Tanrı’ya hizmet etmenin en iyi yolunu bilmek yeterli değildir. Aklındakileri hayata geçirmen gerekir, ancak o zaman yol önünde kendiliğinden açılacaktır.”


DİĞERLERİNİN YAPTIĞINI YAP

Başrahip Pastor, Sceta Manastırı’ndan bir keşişle birlikte yürüyüş yaparken yolda biri tarafından yemeğe davet edildi. Ev sahibi din adamlarını ağırlamaktan onur duymuştu, bu yüzden konuklarına her şeyin en iyisinin ikram edilmesini emretti. Ancak genç keşiş bir oruç döneminin tam ortasındaydı ve yemekler geldiğinde sadece tek bir bezelye tanesi alıp yavaş yavaş çiğnemeye başladı. Ve yemeğin sonuna kadar bir tek onu çiğneyerek oturdu.


Dışarı çıktıklarında başrahip onu yanına çağırdı ve şöyle dedi: “Sevgili kardeşim, birilerini ziyarete gittiğin zaman kutsal olan şeyin bir hakarete dönüşmesine izin verme. Bir daha oruçlu olduğunda yemek davetlerini baştan kabul etme.” Keşiş, başrahibin ne demek istediğini anlamıştı. O günden sonra ne zaman diğer insanlarla birlikte olsa onların yaptığı şeyi yaptı.


TARLADAKİ İŞLER

Delikanlı çölü bir uçtan bir uca geçti ve sonunda Sceta Manastırı’na ulaştı. Oraya geldiğinde başrahiplerden birinin konuşmasını dinlemek için izin istedi ve izin verildi. O öğleden sonra başrahip tarlalarda çalışmanın önemi üzerine konuştu. Konuşmanın sonunda delikanlı yanındaki keşişe şöyle dedi: “Gerçekten çok şaşırdım. Ben günahlar ve erdemler üzerine insanı aydınlatıcı bir vaaz duymayı bekliyordum, ama başrahip domateslerden, toprağı sulamaktan ve benzeri şeylerden bahsetti. Benim geldiğim yerde herkes Tanrı’nın bağışlayıcı olduğuna inanır ve tek yaptığımız sürekli dua etmektir.”


Keşiş gülümsedi ve şöyle cevapladı: “Biz burada Tanrı’nın kendi payına düşeni yaptığına ve sürecin devam etmesinin bize bağlı olduğuna inanırız.”


KARDEŞİMİ YARGILAMAK

Sceta’daki keşişlerden biri, ölümcül bir hata yapmıştı ve onu yargılaması için en bilge münzevi çağrıldı. Münzevi bunu önce kabul etmedi ama diğer keşişlerin ısrarı sonucunda göreve gitti. Manastıra geldiğinde sırtında delik bir kova vardı ve kovanın içindeki kum yürüdükçe delikten akıyordu. “Kardeşimi yargılamaya geldim” dedi münzevi başrahibe. “Benim günahlarım tıpkı bu kovadan akan kum gibi arkamdan dökülüyor. Ama arkaya dönüp bakmadığımdan ve kendi günahlarımı fark etmediğimden kardeşimi yargılamak için ben çağrıldım!” Bu lafın üstüne keşişler bir ceza verme fikrinden vazgeçti.



Çeviren: Mine Akverdi Denktaş

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.