Haluk Akakçe’den Bülent Ersoy’a çok özel teklif!

Nerede garip bir tip varsa gelip beni bulur zaten. Bu sefer de bir fare tebelleş oldu dertli başıma… Fare dediğime bakmayın, eşşek kadar bir şey. Ama sevimli de hergele… Geçen gün boğazda oturmuş balıklara beyaz peynir, domates, simit atıyorum, bir baktım geldi, yanı başıma çöreklendi. Bir de fiyakalı ismi var, duyan da Walt Disney Stüdyolarından kaçmış sanır; "Kulis Faresi Durak…" "Oğlum bak git, başımda yeteri kadar garabet var zaten" dedimse de dinletemedim. Bıcır bıcır konuşuyor, bir yandan da elimdeki peynirlere dikmiş gözünü… Sonunda dayanamadım “Aç mısın” diye sordum. “Sen bizi ne sandın abi” dedi somurtarak, sonra da ekledi "Ama şöyle bir kaşar ekmek ısmarlarsan sana öyle bir kulis haberi veririm ki dudakların uçuklar…" Hiç olmazsa Gargamel kadar aç gözlü değil, fare ne de olsa; “Tamam ulan” dedim anlat… Hınzır bir ifadeyle cebinden bir bant çıkardı… “Üstelik ispatlı kayıtlı” dedi “Hepsi bunun içinde…”


İkisinin ne zaman bir araya geleceklerini gerçekten merakla bekliyordum. Çünkü ikisi de birbirinden çılgın, ikisi de kendi alanlarında devrim yapmışlar. Haluk Akakçe ile Bülent Ersoy sözünü ettiğim bu ikili… Ne zaman karşılaşsak Haluk, Diva ile tanışmak istediğini söyler dururdu, onun büyük hayranıymış. Sonunda Ersoy’un çalıştığı mekanın kulisinde bu muhteşem buluşma gerçekleşmiş.


Benim bildiğim Bülent hanım kulisine kimsecikleri almaz. Anladığım kadarıyla Haluk için bozmuş bu kuralı… O da zaten kelimenin tam anlamıyla ‘dört kol çengi’dir ve ilklerin kralıdır. "Ben bir sanatçıyım, mimarım, tasarımcıyım,video sanatçısıyım.Evrenin gücüne inanıyorum. Dünyanın dengesini değiştirebilecek bir güce sahipsin. Buna sahip oldun ve değiştirdin.Benim işim de değişim üstüne" diye girmiş söze Haluk ve devam etmiş.


“Hep şunu düşünürüm; Ruh mu bedeni tatmin etmeli, beden mi ruha hizmet etmeli? Sen ruhun zaferisin.Ve o kadar güzelsin ki! Ne zaman imajını görsem müthiş etkileniyorum….Çok özel kişilerle tanıştım dünyanın dört bir yanında. O özel ruhlardan birisi kesinlikle sizsiniz.Sizi 20 yıldır New York'tayken bile hep takip ettim.Olağan üstüsünüz.Ama maceranız bitmedi çok daha olağanüstü olacaksınız.”


Bizim Fare Durak’ın anlattığına göre bu 'pul payetli' girişten sonra Haluk, Ersoy için bir de projesi olduğunu açıklamış. Japonyanın en ünlü şarkıcılarından Maki Nomiya diye adını telaffuz edemediğim bir hatun , kendi türünün tek ikonu olan Grace Jones ve Lady Gaga'nın içinde yer alacağı, çığır açan kadınlarla ilgili New York'ta bir sergi hazırlığı içerisindeymiş Akakçe… Bülent Ersoy’a da orada dördüncü kadın olmasını teklif etmiş malum gece…


Bülent hanım’ın ne cevap verdiğini öğrenememiş bizim fare ama bana sorarsanız Haluk ‘Kavgam’ı ben yazdım dese bile şaşırmazdı Diva… Olayın en matrak tarafı bu dakikalardan sonra başlamış. Haluk "Sen Jeanne D'arc gibi çok büyük bir savaşçısın" dediği Ersoy’a kendisini hatırlaması için bir hediye vermek istemiş… Ve gecenin başından Bülent Hanım ve etraftaki herkesin gözlerini alamadığı parmaklarındaki yüzüklerden birini çıkarmak için davranmış…


Yüzük direniyor, Haluk direniyor,… Yüzük direniyor, Haluk direniyor… Boyu devrilesi 'halka' bir türlü çıkmıyor parmaktan… Haluk sabunlu su istemiş, yüzük hafifçe 'gülümsemiş'. Akakçe'yle yüzüğün kıyasıya mücadelesini izler olmuş kulistekiler…


“Yüzük, Sevan Bıçakçı'nın tasarımıymış” dedi Fare Durak… “Söylenene göre 50 bin euro değerindeymiş…”


“Eeee, çıkarabilmiş mi Haluk sonunda parmağından bu serveti?”


“Yok çıkaramamış ama Bülent hanıma "Demek ki yüzük sana gelmek istemiyor. Bu Evren'den bir mesaj. Benim sana özel bir şey tasarlamam lazım olsa gerek, söz veriyorum ay bitmeden hediyeni göndereceğim" demiş.


“Bundan sonra ne oldu” dedim bizim fare Durak’a “Vallahi bilmiyorum, o sırada bir kedi miyavlaması duydum, tüydüm” dedi… Ben de tüyüyorum huzurlarınızdan, bakalım Haluk sözünü tutacak mı diye düşünerek tabii…


Efendim malum 'cool'undan 'kıl'ına listeler yapmaya bayılırım. Bu sefer ne yapayım edeyim diye düşünürken bizim Aristokrat Google Sarp "Bunda düşünecek ne var?" diye 'ayıplayan' bir bakış attıktan sonra "Dünyanın en büyük moda haftaları geldi geçti, modada yeni 3-5 trendden başka ne yazılır ki?" deyiverdi ve ekledi "Zaten Kutoğlu, Bülbül, Büyükçınar röportajlarından sonra İzzet Çapa'nın kendini moda eleştirmeni sanmaması bir acayip". Onun kinayesini ciddiye alıp sizlerle podyumlardan sokaklara yayılması kaçınılmaz sayılan 5 trendi paylaşmak istedim. Haa bu arada bir de şunu öğrendim, bu Paris'teki modacılar Seine nehrini görmeden dar paçalarını sıvayıp İlkbahar koleksiyonlarını sunmuşlar bile. Alın size 'geleceğin' giyim trendleri.


İlkbahar modasının Top 5’i

  • Podyumlardan anlaşıldığına göre bu ilkbahar "Yeşil, yeşil, senin yeşil gömleğin, pantalonun, eteğin" şarkısını söyleyeceğiz. Çünkü yeşilin her tonu moda olacakmış.

  • Bermuda pantalonsuz evden çıkmayın. Bir çok modacı ilkbahar koleksiyonlarında değişik renk, desen ve kumaşlarda Bermuda pantolonlara yer vermiş. Tabii sokaktaki herkesin podyumdaki mankenlerin bacak boyuna sahip olmayacağını, Bermuda giyince Beberuhi'ye benzeyeceklerini düşünmemişler.

  • Göbekler fora! Çoğu gece elbisesinin dekoltesi göbek kısmında olacakmış. Hanımlar o 'eritmesi' en zor bölgelerini göstermek için artık platesi vardiyalı olarak yapacak anlaşılan.

  • 60'lar geri dönmüşmüş. Woodstock gerçekleştiği zaman 4 yaşında olan bendeniz bunun ne demek olduğunu anlayabilirsem belki başka bir yazımda size anlatırım.

  • Erkeklerin pantalonları daha darlaşıp, paçaları iyice kısalacakmış. Haa bir de canlı renkler erkek modasına hakim olacakmış. Liseden kalan pantalonlarımı boyayıp içlerine kendimi 'tıkmaya' çalışsam olur mu acaba?

Sevgili okurlar bir 'deli'nin aklına uyup yukarıdakileri yazdım ama 'İzzetvari' bir liste yapmazsam içim rahat etmeyecek. Düşündüm ki benim ilgimi çeken moda olsa olsa yeme-içme-eğlence sektöründe olur. O zaman buyrun bakalım görelim İstanbul'da pek çok kimse nerelere akın ediyor.


İzzet’ten İstanbul "mekan modası"



  • Emirgan'dan Sarıyer istikametine doğru giderken La Boom'un gözünüzden kaçmayacağı kesin. Boğaza nazır terası, New York havası veren dekoruyla La Boom'a ister kahvaltı, ister akşam yemeği ya da geç saatlerde müziğin tadına varmak için gidebilirsiniz

  • Taksim'de pek çok kimse 3 mekan arasında gidip geliyor. Münferit'in mutfağından çıkanlar mideye indirildikten sonra ver Curcuna ya da Özgür Aras'ın ablası pardon 'Ablam'

  • Türkiye'nin farklı bölgelerinin mutfaklarından klasik lezzetlerin değişik şekillerde yorumlanmasına şahit olmak isteyenler The Marmara otelinin üst katındaki Raika'nın yolunu tutuyorlar ve hiç de pişman olmuyorlar

  • Benim gibi 20 dakikada yemeğini yiyip, hesabını ödemek isteyen 'tez canlı lezzet avcıları' Kavacık'taki Bayramoğlu Döner'e mutlaka uğramalı. "Bu kadar kısa sürede, onca insan için, nasıl böylesine lezzetli döner yapabiliyorlar?" demezseniz bana da artık İzzet demeyin.

  • Ayıbımı mazur görün Mano Burger'in yolunu biraz geç buldu bendeniz. Ama orada yediğim burgerden sonra başka yere yol almam pek mümkün değil gibi görünüyor. Ya Asmalımescit, ya da Caddebostan şubesine gidip Mano Burger'in Mano Burger'ini denemek lazım derim.

  • İlhan Erşahin'in Beyoğlu'ndan sonra ikinci şubesini Karaköy'de açtığı Nublu kaliteli müziği ve bistro tarzıyla 'hipster'ların uğrak yeri olmuş bile.

  • Haydi bana inanmadınız diyelim ama belki The Guardian gazetesi sizi ikna eder. Geçtiğimiz günlerde bu İngiliz gazetesinin sayfalarına konuk olan 49 Çukurcuma Cafe, ya da müdavimlerinin ağzıyla Cafe 49'un pizzası hakikaten denemeye değer. Çukurcuma'da Yunan Konsolosluğu'nun karşısındaki bu mekanın yolunu tutun derim.

Haber: İzzet Çapa

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.