Yıllarca finans sektöründe çalıştıktan sonra emekliliğinde dünyayı gezmeye karar veren Mehpare Sözener, 1985'ten bu yana gittiği 80 ülkedeki kadınların gelenek ve inançlarını inceleyerek dünya kadınlarının evlilik uğruna yaşadıklarını, güzellik için nelere katlandıklarını derledi. 13 yıl ABD'de 7 yıl da Türkiye'de finans sektöründe çalışan Sözener, bazen tek başına bazen de zorunlu rotalarda turla geziyor. Gezdiği ülkelerde gördüğü kültürel farklılıkları okul, üniversite, kurum ve şirketlerde anlatıyor. "İnsanların bizden farklı nasıl yaşadığını, nasıl farklı geleneklere sahip olduklarını ve bu gezilerin bana kattıklarını paylaşıyorum. Kültürel farklılıklarının ayrımında olmayan şirketlerin uluslararası piyasalarda yaptıkları hatalardan ve zararlardan da örnekler veriyorum" diyor.


Gezgin Gözüyle Türk Dünyası ve Unutulmaz Gezi Anıları kitaplarına yazılarıyla katkıda bulunan, Hürriyet Seyahat ekinin 10'uncu yıl gezi yazısı yarışmasında Haziran 2013'te birinci olan Sözener, halen Boğaziçi Üniversitesi Mezunlar Derneği'nin dergisine ve Köşebucak Dünya dergilerine yazıyor. 'Turkish Social and Business Culture' adlı bir 'kindle e-book' yazdı ve 2013'te Amazon'da dünya genelinde satışa sunuldu. Aynı zamanda Türkiye Gezginler Kulübü Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olan Sözener, gezerken farklı ülkelerden kum örnekleri toplayıp şişelemiş. Aynı şeyi 10 yaşındaki oğlum da yapıyor. “Neden?” diye sordum, Sözener'e; “Gördüm ki dünyanın kumları bile birbirinden farklı renkte ve dokuda. Eğer kumlar bile farklıyla biz insanların birbirinden farklı olması çok doğal. O yüzden de farklılıklarımızı kabul edip ortak müşrekte buluşup uyum içinde yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor” diyor.


Mehpare Sözener'in 30 yıldır gözlediği dünya kadınlarının şaşırtıcı gelenek ve göreneklerini okuyunca, kendi halimize şükredelim, diyenler çıkabilir aramızdan... Mehpare Hanım'ın dünyanın az bilinen toplumlarının kadınları hakkındaki ilginç tespitleri şöyle:




HİNDİSTAN

Kadın ya intihar ediyor ya da yakılıyor

Hindistan’da kızın ailesinin erkeğin ailesine ödediği drahoma 1961’de kanunen yasaklandı ama gelinin ailesi hala bulaşık makinesi, araba, mikrodalga fırın ve hatta para vermeye devam ediyor. Her yıl 6 bin kadın, drahoma veremeyince öldürülüyor.


Drahoma sözlü olarak anlaşmayla yapılır. Düğün öncesi damadın ailesi parayı arttırabilir. Bazen de sonsuza kadar arttırır. Gelinin ailesi parayı ödeyemeyince başına gelecek olan cezadan korkudan her 4 saatte bir kadın intihar ediyor. Hindistan’da aile onuru çok önemli olduğundan nişandan dönmek çok ayıptır ve aile kızını eve geri almaz. Drahomayı alamayan damadın ailesinin ya da damadın eşini yaktığı çok vakaya rastlanır. O yüzden de mutfak yangınları çok yaygın. Örneğin 1990’ların ortalarında 2.500 olay olmuş.





Görücü usulü evlilik çok yaygındır. Gazete ilanlarından ‘Amerika’da bir haftalığına geleceğim kendime eş arıyorum’ ya da ‘oğlumuza eş arıyoruz’ ibarelerine çok rastlanır. Bir saatlik görüşme sonucunda erkek beğenirse kızın fikrini sormadan babasından ister. Ardından astrologlara danışırlar, ‘birbirlerinin burçlarına uyuyorlar mı’ diye. Falları tutarsa evlenirler. Ünlü aktrisleri Aiswarya’nın ilk eşinin öleceği astrologlar tarafından kehanet edilince, kadını bir ağaçla evlendirirler ve dediklerine göre ağaç gerçekten ölür.


Kürtaj yasal olmasına rağmen 1994’te bebeğin cinsiyeti belli olduktan sonra kürtajın yapılmasına yasak getirildi. Hükümet bedava yemekten bedava eğitime kadar kız çocuklarının doğurulması için destek kampanyası yönetse de 20 yılda 10 milyon kız bebeğe kürtaj yapıldı. Kadınların yüzde 90’ı kötü besleniyor ve yarısı tek başına doğuruyor. Saat başı 2 kaçırma, 2 tecavüz, 4 sataşma, 7 aile şiddeti görülüyor. Bunlar sadece bildirilen sayılar. 40 milyon dul kadın dileniyor.



ENDONEZYA

Bali: Kıza da erkeğe de aynı isim

Küçük Sunda Adaları'nın en batısında yer alan Endonezya'nı en turistik adası olan Bali’de doğum sırasına göre her cinsiyetten çocuğa aynı isim veriliyor. İlk çocuk için belirlenmiş üç isim var, sonraki çocuk için başka bir set isim var. Beşinciden sonra ilk isim setine geri dönülüyor.


ÇİN

Yi: Açık tenli erkeklerle evlenmiyorlar

Çin’in Yunnan eyaletinde ülkenin etnik azınlığının üçte ikisi yaşıyor. Yi halkının kadınları açık tenli erkeklerle evlenmiyor, çünkü onların tarlada çalışmadığı için güneş yanığı bir tene sahip olmadığını dolayısıyla da tembel olduğunu düşünüyor. Bir başka ilginç gelenekleri yemek ikram ederken dans etmeleri (Tiaocai). Bir olayı kutlarken, misafirler yerlerini aldıktan sonra kızlar, bazen başlarında yemekleri taşır bazen de ellerinde. Bir yandan da Çin davulu ve klarneti suona eşliğinde atlayıp zıplayıp dans ederler. Bazen 20 tabağı aynı anda taşıdıkları bile olur. Bir damla çorbanın bile dökülmediğini iddia ediyorlar.





Tibet: Etekleri çizgili kadınlar

Çin'in kendi kendini idare eden yüksek ve geniş alanı olan 4.900 metre yüksekliğiyle “Dünyanın çatısı” olarak bilinen Tibet'te evli kadınlar enine çizgili önlük takar. Aynı kumaştan üç parçayı çizgiler birbirini takip etmeyecek şekilde dikip giyerler, yoksa kocalarının hastalanacağına inanırlar.





Bai: El işi, şarkı ve dans şart

Çin'deki etnik gruplardan biri olan Bailerin yazılı bir lisanları yok, şarkı söyler gibi konuşuyorlar. Bailer, ilkokulda elişi, dans ve şarkı söylemeyi öğreniyor. Şarkı söyleyip dans edemeyen Bai kızının güzel olması beş para etmiyor kültürlerinde. Erkeklerinse içki ve sigara kullananı makbul.


Naxi: Evli çiftler birlikte uyumuyor

Çin'deki başka bir etnik grup olan Naxiler ise alfabelerinde 1.400 piktogram kullanıyorlar ve dünyada hala kullanılan tek hieroglif sistemi. Dendiğine göre bu yazıyı, ancak ‘akıllı adam’ anlamına gelen ‘Dongbalar’, yani Bön dininin rahipleri okuyabiliyor. Nesnelere kadın kelimesi eklendiğinde o nesne büyük ya da yüce oluyor, erkek kelimesi eklendiğinde ise küçük.


Çayın ilk defa Çin’e ve Asya'ya yayılmasına sebep olan Çin ve Tibet arasındaki tarihi ‘çay at yolu’ Yunnan’dan geçiyor. Naxiler kısa boylu atlarıyla çayı buradan Tibet’e taşıyor, karşılığında at satın alıyor. Tibetliler yüksek rakımda yaşadığından çayı sindirime yardımcı olması açısından çok tüketiyorlar. Erkekler Tibet’e gittiğinden ve aylarca ortalarda gözükmediğinden her işi kadınlar hallediyor. Ticaretin inceliğini, para işlerini, dükkan çalıştırmayı kadınlar yaparken, birkaç ay evde kalan erkekler bebek bakıyor. Kadınların içinde olmadığı hiçbir alım-satım işlemi gerçekleşmiyor. Anaerkil aileler halinde yaşıyorlar. Miras hala kız çocuğa geçiyor. Kadınları gün doğmadan çalışmaya başlıyor, ancak gün batımından sonra dinleniyor. Geç saate kadar uyuyabildiği tek gün yeni yılın ilk günü. Kadının güzeli; sağlıklı, becerikli ve güçlü olanıdır.


Evli çiftler beraber uyumuyorlar. Eğer köy halkı beraber uyuduklarını öğrenirse bu utanç verici bir durumdur. Evli kadın giriş katında yan odada uyuyor, eşi ise salonda. Naxiler istedikleri kişiyle flört ediyor etmesine de evlenme zamanı geldiğinde ailelerinin seçtiği kimseyle evleniyorlar. Evlenmeden hamile kalmak büyük bir utanç kaynağı olduğundan ve muhtemelen ailesi tarafından töre gereği öldürüleceğinden, içinden çıkılamayan bir evlilik sorununda boşanmak yerine, bir aşk acısında, bir utanç halinde intihar sıkça karşılaşılan bir durum. Mesela evlenmesine izin verilmeyen çift en güzel kıyafetlerini giyerek dağlarda en güzel noktayı seçerek intihar ediyor.





Shangrilla: Bir kadın iki erkek kardeşle evlenebiliyor

Shangrilalılar yörük, o yüzden de bir erkek iki kız kardeşle evlendiği gibi, bir kadın da iki erkek kardeşle evlenebiliyor. Erkeklerden ya da kadınlardan biri zamanını dağda bayırda yak (Tibet öküzü) peşinde geçirirken diğeri evdeki işlerle ilgilenebiliyor. Bir kadın iki kardeşle evlendiğinde doğacak tüm çocukların babası en büyük kardeş sayılıyor ve küçük erkek kardeş amca oluyor.



ETİYOPYA

Kadın gücünü ıspatlamak için kendini kırbaçlatıyor

Etiyopya’da Mursi kızlarının küçük yaşta alt öndeki iki dişini çekip dudağı çeneye bağlayan kasını kesiyorlar ve alt dudağa gittikçe büyüyen tabaklar takıyorlar. Böylelikle daha da güzelleştiklerine inanıyorlar. Erkekler için yapılan buluğ çağını bitirme töreninde kadınlar ayak bileklerine taktıkları çanlarla önce dans ediyorlar, ardından tişörtlerinin sırtlarını ağaç kabuklarından elde ettikleri iplerle sıyırıp bağlıyorlar. Sırtları açık hale gelince de ellerinde kızılcık sopasına benzer dallar olan erkeklerin kollarına yapışıyorlar, ‘bana vur, bana vur’ diye. Erkekler de gözlerini kırpmadan indiriyorlar sopayı sırtlarına. Sırtları cılk yara olup kanamasına rağmen kadınlar erkeklere yine ısrar ediyor. Çünkü bu ritüelle kadınlar, güçlerini ispat ediyor.




Haber: Hayriye Mengüç

Fotoğraflar: Mehpare Sözener


YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.