Sabırsız öğrenci

Piedra Manastırı’nda yoğun bir sabah duası seansının ardından genç rahip adayı başrahibe sordu: “Bize öğrettiğiniz bütün bu dualar Tanrı’yı bize daha da yakınlaştırıyor değil mi?”


“Bunu sana başka bir soru sorarak cevaplayayım” dedi başrahip; “Ettiğin bütün bu dualar yarın güneşin yeniden doğmasını sağlıyor mu?”


“Elbette hayır! Güneş her gün doğuyor çünkü doğanın kanunlarına göre hareket ediyor!”


“İşte senin bana sorduğun sorunun cevabı da bu. Tanrı, dua etsek de etmesek de zaten hep yanımızdadır.”


Rahip adayı itiraz etti: “Yani dualarımızın boşuna olduğunu mu söylüyorsunuz?”


“Kesinlikle. Eğer sabahları erken kalkmazsan güneşin doğuşunu asla göremezsin. Eğer dua etmezsen, Tanrı her zaman yanında olsa bile, varlığını asla fark edemezsin.”


Tanrı’yla buluşmak istiyorum

Bir adam yorgunluktan harap olmuş bir halde manastıra geldi: “Çok uzun zamandır Tanrı’yı arıyorum” dedi, “Belki onunla buluşabilmenin en doğru yolunu bana siz öğretebilirsiniz.”


“Gelin size manastırımızı tanıtayım” dedi rahip ve adamı elinden tutup ibadet yerine götürdü; “İşte burada, Tanrı’mıza ve onun insanoğlunun hayatındaki yüceliğine dair yapılmış 16. yüzyılın en güzel sanat eserleri bulunuyor.”


Adam, rahip ibadethaneyi dolduran güzel resim ve heykellerin her birini tek tek anlatırken sessizce bekledi ve sonunda rahip sözlerini bitirdiğinde sorusunu tekrarladı: “Gördüklerimin hepsi çok güzel... Ama ben Tanrı’ya ulaşmanın en iyi yolunu arıyorum.”


“Tanrı” dedi rahip. “Doğru söylediniz: Tanrı!” Sonra adamı aldı ve keşişlerin yemeğinin hazırlanmakta olduğu yemekhaneye götürdü.


“Çevrenize bir bakın: Birazdan akşam yemeği hazır olacak, siz de bizimle birlikte yemeğe davetlisiniz. Karnınızı doyururken kutsal kitaptan metinlerin okunmasını dinleyebilirsiniz.”


“Aç değilim ve kutsal kitabın tamamını çoktan okudum” dedi adam ve ısrarla ekledi: “Ben öğrenmek istiyorum. Buraya Tanrı’yı bulmaya geldim.


Rahip adamın elini tekrar tuttu ve bu kez onu revaklı bir yoldan yürüyüp güzel bir bahçeye çıkardı. “Keşişlerimden sürekli çimenleri biçmelerini ve şu ortada gördüğünüz havuza düşen kuru yaprakları temizlemelerini istiyorum. Sanırım burası bölgedeki en temiz ve bakımlı manastır.”


Yabancı adam rahiple biraz daha yürüdü ve sonra artık gitmesi gerektiğini söyleyerek rahipten izin istedi. “Akşam yemeğine kalmıyor musunuz?” diye sordu rahip. Yabancı adam bir yandan atına binerken şöyle dedi: “Güzel kiliseniz, konuksever yemekhaneniz, son derece temiz ve bakımlı avlunuz için sizi tebrik ederim. Ancak, şimdiye kadar bunca yer gezmemin amacı faydalının, rahatın ve disiplinlinin gözümü boyamasına izin vermek değil, sadece Tanrı’ya nasıl ulaşacağımı öğrenmekti.”


O sırada bir fırtına koptu ve gökyüzünden yağmur boşaldı, at gürültüyle kişnedi, adamın üzerindeki kir-pas akıp gitmişti. Yabancı adam harap olmuş görüntüsünden sıyrıldığı anda rahip onun kim olduğunu anladı: Karşısındaki adam İsa’ydı.


“Onu buyur ettiğiniz sürece Tanrı her yerdedir” dedi İsa. “Ama siz katı kurallar, kibir, zenginlik ve gösterişle bu manastırın kapısını ona kapatmışsınız. Bir dahaki sefere bir yabancı Tanrı’yı bulmak istediği için kapınızı çaldığında, ona Tanrı adına sahip olduklarınızı göstermeyin; onun sorusunu dinleyin ve ona sevgiyle, yardımseverlikle ve basitlikle cevap vermeye çalışın.” Ve bunları söyledikten sonra bir anda kayboldu.



Çeviren: Mine Akverdi Denktaş

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.