Hepimiz gibi bugünün gençleri de artık “çevrimiçi” bir dünyada yaşıyor. İnterneti, ödev yapmak, Google Dokümanlar yoluyla belge teslim etmek, arkadaşlarıyla Snapchat’te sohbet etmek, Spotify kullanarak müzik dinlemek, televizyon yerine Netflix izlemek ve Instagram’da aşağı yukarı gezinmek için kullanıyorlar. Bazen, hayatlarının her alanı dijital bir bileşene sahipmiş gibi görünüyor. Tüm bu araçlar, uygulamalar ve teknolojiler hayatlarını daha basit, daha verimli ve daha bağlı hale getiriyor ancak çok teknoloji ya da aşırı dijital olmak gibi bir şey var mı? Uzmanlar cevap üzerinde farklı görüşlere sahip. Hatta gençlerin gelecekteki hayatı için bunun ne anlama geldiği konusunda da bölünmüş durumdalar.


Bir çalışmaya göre, uzmanların üçte biri, dijital hayatın önümüzdeki 10 yıl içinde ailelere ve gençlere çoğunlukla zararlı olacağını öngörüyor. Bu arada, fikrini belirten uzmanların yüzde 47’si bu fikre karşı çıktı. Teknolojinin, refah üzerine zarardan çok yararı olacağına inanıyorlar. Uzmanların küçük bir kısmı ise, gelecek 10 yıl içinde çok fazla değişiklik olmayacağına inanıyor. Ancak, görüşlerine bakılmaksızın, ankete katılan uzmanların %92’si, dijital teknolojinin yararlarını arttırırken zararlı etkilerini azaltmak için, devlet politikalarının, teknoloji şirketleri uygulamalarının ve kullanıcı tutumunun değişmesi gerektiğini önermektedir.


Çalışmayı yakından inceleyelim

Bu bilimsel olmayan çalışma, Stanford'da profesör olan Rob Reich, insan-bilgisayar etkileşimi konusunda öncü bir araştırmacı olan Sherry Turkle ve MIT'teki Sivil Medya Merkezi'nin yöneticisi olan Ethan Zuckerman gibi yaklaşık 1.200 teknoloji uzmanının görüşlerini içeriyor.


Araştırmacıların sorduğu ilk soru şuydu: “Gelecek 10 yıl içinde, dijital hayattaki değişimler, insanların genel refahını fiziksel ve zihinsel olarak nasıl etkileyecek?”

Bu araştırma merkezinin yöneticisi olan Lee Rainie, endüstri uzmanlarının, dijital hayatla ilgili artan endişeleri ve bunun insanların sağlığı ve refahı üzerinde ne tür bir etkiye sahip olduğu hakkında nasıl hissettiklerini ölçmek için bir çalışma yaptıklarını belirtti. Keşfettikleri şey, neredeyse oylarını aldıkları herkesin, dijital yaşamın büyümekte olan faydalarından memnun olduklarıydı. Ancak çoğu, teknoloji kullanımının büyümesinin, dikkat dağıtma, bağımlılık, stres, siber zorbalık ve başka birçok şeye sebep olabileceğine dair elde ettikleri kanıtlar yüzünden de endişeliler.


Yaygın endişe

Genel olarak, çalışma, cevaplar arasında bazı ortak noktalar olduğunu da açığa çıkardı. Örneğin, uzmanlar, dijital teknolojinin önümüzdeki 10 yıl içinde daha fazla açığını görmekten ve refah seviyesini olumsuz bir şekilde etkilemesinden endişe duyuyorlar. Mesela, insanların bilişsel becerilerinin zorlanacağını düşünüyorlar. Yani dijital teknoloji, insanların analitik düşünebilmesini, bilgiyi hatırlayabilmesini ve uzun süre bir şeye odaklanabilmesini bozabilir. Genel olarak, insanların zihinsel esneklik bakımından zorlanacaklarından ve daha az yaratıcı olacaklarından endişe duyuyorlar. Ankete cevap verenlerin bir diğer endişesi, dijital bağımlılıklar konusuydu. Bazı şirketlerin, beyne dopamin salınmasına sebep olacak şekilde teknoloji tasarladığı konusunda bizlere uyarıda bulunuyorlar. Dopamin, vücudun bir şeylerden zevk aldığı sırada salgıladığı bir kimyasaldır. En temel düzeyde dopamin, bir insan kendine tekrar tekrar hatırlatarak yemek yediğinde salgılanır. Ancak, teknoloji şirketleri beyindeki bu ödül merkezlerini nasıl aktif hale getireceklerini öğreniyor. Mesela gençlerde bir video oyunu oynamayı tekrar tekrar yapma konusunda bir istek yaratıyor. Bunun yanı sıra, teknoloji uzmanları, şirketlerin beyindeki bu tatmin edici kimyasalları harekete geçiren teknolojiyi geliştirmek için beynin ödül merkezleri üzerinde çalışmaya devam edeceklerini belirtiyor. Bunu yapmak, insanlarda, dijital yaşamlarının belirli yönlerine “bağlanmasına” sebep olacaktır. Aynı zamanda, uzmanlar dijital hayatın zihinsel sağlık üzerinde etkili olacağı konusunda da kaygılı. Dijital hayat geliştikçe stres, kaygı ve depresyonda artışlar göreceğimizden de endişe duyuyorlar. Aynı anda, daha az yüz yüze etkileşim, artan hareketsizlik, zayıf iletişim becerileri ve insanlar arasında genel bir güvensizlik bekleniyor. Son olarak, uzmanlar, hayatın giderek daha fazla yönde dijitalleşmesinin, gizlilik ve güven tehdidini artıracağından endişeli. Ayrıca kişisel bilgilerin çalınma riski de daha büyük olacaktır. Daha büyük ölçekte, demokrasiye, milli güvenliğe ve hatta mesleklere bile artan şekilde tehdit oluşturmasından tedirginler. Örneğin, yapay zekâ ve makineler geliştikçe, iş bulmada olumsuz bir etki yaratabilir ve işsizlikte bir artışa sebep olabilir. Önümüzdeki on yıl içinde, iş piyasasına giren gençler için bu, iş bulmanın daha zor olacağı anlamına gelebilir.



Öngörülen faydalar

Bu arada, teknolojinin gelecekte refahı artıracağına inananlar için o alanda da bazı ortak temalar var. Mesela, uzmanlar, teknolojinin insanlara kötülükten çok, refah getirmede yardımcı olacak şekilde geliştirileceğine inanıyor. Aslında, teknolojinin insanları birbirine bağlayacağını ve güzel ilişkiler inşa edeceğini tahmin ediyorlar. Sonuç olarak, insanların bu bağlantılardan memnun olacaklarına inanıyorlar. Ayrıca, insanların bilgiye, veriye, eğitime ve eğlenceye daha makul fiyatlarda ve daha kolay ulaşacağını umuyorlar. Bu, farklı sosyoekonomik topluluklar arasında eşit şartlar da sağlayacaktır. Dijital teknolojinin aileler üzerinde olumlu etkiler yaratacağına inandıkları bir diğer alan ise, insanlara sağlık, bilim, güvenlik kaynakları ve aletleri gibi alanlardan faydalanmasını sağlamak için fırsatlar vermesidir. Aynı şekilde, ailelerin derhal, sağlık için çok önemli olan tıbbi ve sağlık bilgilerinden yararlanmaları gerekmektedir. Ek olarak bu, ebeveynlerin çocuklarına uygun bakım ve bilgi almalarını da daha kolay hale getirecektir.


Kendini zihinsel hastalıkların tedavilerini araştırmaya adamış ve kar amacı gütmeyen bir enstitünün uzmanları, teknolojinin gelecekteki refaha faydalı olacağını kabul ediyor. Örneğin, teknolojinin zihinsel sağlığı beklenenden daha hızlı değiştirdiğini ve gençlerin genellikle onu ilk kucaklayanların olduğunu belirtiyorlar. Araştırmacılar, gençlerin zihinsel sağlık için teknolojiye başvurduklarını ve psikolojik hallerini yönetmek için makineler kullandıklarını söylüyor. Depresyonun, dünya çapında 300 milyon insanı etkilediğini düşününce, bunun son derece yararlı olabileceğini söylüyorlar. Dahası, Dünya Sağlık Örgütü, 2030’a kadar depresyonun küresel olarak 6 trilyon dolara mal olan, en büyük ve tek sağlık sorunu olacağını tahmin ediyor. Çevrimiçi davranışsal ve bilişsel tedaviler de çevrimiçi olarak sunulabilir. Black Dog adlı bir uygulamanın “pusulam” adlı programıyla, hafif kaygı ya da depresyon sorunu olan insanlar, kolayca zihinsel sağlık yardımı alabilirler. Şu anda, bu programın 30,000 kullanıcısı var. Black Dog araştırmacıları, bunun gibi teknolojilerin büyümeye devam edeceğini ve özellikle dijital ürünleri benimsemeye daha istekli görünen gençler için genel refah üzerinde olumlu bir etkiye sahip olacağını tahmin ediyor.


Diğer araştırmalara göre

Çoğunlukla, teknolojinin özellikle genç insanların beyninde olumsuz bir etkisi olduğunu belirten çalışmalar var. Örneğin, davranış problemleri kadar dikkat eksikliği / hiperaktivite bozukluğunu (DEHB) da aşırı teknoloji kullanımına bağlayan araştırmalar var. Bir araştırmaya göre, sosyal medya kullanımına çok vakit harcayan gençlerin DEHB belirtileri artış gösteriyor. Aslında, birden fazla dijital medya türünü günde birkaç kez kullanan öğrencilerin, dijital olarak daha az aktif olan sınıf arkadaşlarına oranla DEHB belirtileri gösterme olasılıkları iki kat daha fazlaydı. Uzmanlar genel olarak, gençlerin dijital cihazlarından aldıkları anlık memnuniyetin, gelecekte sağlıklı bir refah için gerekli olan dürtü kontrolü, sabır ve odaklanma becerilerini öğrenmelerini zorlaştırdığını söylüyor. Bu arada, diğer araştırmalar sosyal ağları, zihinsel gelişimdeki değişimlere de bağlıyor. Mesela, Facebook kullanımı refahtaki azalmayla bağlantılı. Bazı insanlar için, sosyal medyayı ne kadar çok kullanırlarsa, hayatlarının başkalarıyla karşılaştırıldığında daha donuk ve sıkıcı olduğuna o kadar çok ikna olurlar. Dolayısıyla bu, depresyon ve kaygıya sebep olabilir. Aslında, UCLA beyin haritalama merkezinde yapılan bir çalışmada, genç beyinlerin belirli bölgelerinin, sosyal medyada "beğeni" ile harekete geçtiğini, hatta bunun bazen sosyal medyayı daha fazla kullanmak istemelerine neden olduğunu buldular.


Araştırma sırasında, araştırmacılar gençlerin beyinlerini görüntülemek için fMRI tarayıcıyı kullandılar, çünkü Instagram'a benzeyen kurgusal bir sosyal medya uygulaması kullandılar. Gençlere, "beğenilerin” yaşıtlarından geldiğine inanıldığı 140'tan fazla resim gösterildi. Ancak, beğeniler aslında araştırma ekibi tarafından yapıldı. Buna karşılık, beyin taramaları, beynin ödül merkezinin, gençler kendi fotoğraflarında çok sayıda beğeni gördüğünde özellikle aktif hale geldiğini açığa çıkardı. Araştırmacılara göre, beynin bu bölgesi, sevdiğimiz insanların resimlerini gördüğümüzde ya da para kazandığımızda tepki veren bölgeyle aynıdır. Dahası, araştırmacılar beynin bu ödül bölgesinin gençlik döneminde özellikle hassas olduğunu söylüyor. Bu da, gençlerin sosyal medyaya neden bu kadar kapıldığını açıklayabiliyor. Son olarak, teknolojiye bağlı siber zorbalığın, internette birbirini mahcup edici şeyler paylaşmanın, cinsel içerikli mesajlaşmanın ve diğer zararlı davranışların artmaya devam edeceğine ve gelecekte olduğu gibi şimdi de gençlerin genel refahını etkileyeceğine dair endişeler var. Aslında, zorbalığın etkilerinin yetişkinliğe kadar sürdüğünü gösteren bazı kanıtlar zaten var. Dahası, siber zorbalığın ve teknolojiyle alakalı diğer davranışların sıklığı ve ciddiyeti artıyor. Yakın zamanda yayınlanan bir rapor, gençlerin çoğunun günümüzde siber zorbalığa maruz kaldığını ortaya koydu. Aslında, gençlerin neredeyse yüzde 60’ının, listelerin başında yer alan alaycı lakap takma ve dedikodu gibi türlü çevrimiçi tacizlere maruz kaldığını buldular. Karşılaştıkları bir diğer sorun ise, cinsel içerikli mesajlaşmayı kapsayan akran baskısı. Çoğu genç istemedikleri halde açık saçık mesajlar göndermeye zorlanırken, diğerleri de kendilerine sorulmadan uygunsuz fotoğraflar içeren mesajlar almaktadır. Cinsel içerikli mesajlaşmayla alakalı olarak sadece duygusal ve yasal sonuçlar yok, bu aynı zamanda uzun süreli olarak genel refahı da önemli derecede etkileyecektir. Dahası, gençlerin internette ne kadar çok zaman geçirirse, siber zorbalığa maruz kalma ihtimallerinin o kadar yüksek olduğunu keşfettiler. Örneğin, “neredeyse sürekli internet kullanan” gençlerin yarısı, interneti daha az kullananların üçte birine kıyasla, kendilerine, çevrimiçi olarak alaycı lakaplar takıldığını belirtiyor. Dijital yaşam geliştikçe ve çevrimiçi ortamda daha fazla zaman harcandıkça, birçok uzman, bu tür kaba davranışların da artacağını ve bunların, gençlerin gelecekteki refahı üzerinde olumsuz etkilere sahip olacağını düşünüyor.


Önerilen çözümler

Uzmanlar, dijital yaşamın gelecekteki refah üzerindeki hastalıklı etkileriyle savaşmak için bazı çözümler sundu. Sunulan öneri listesinin en tepesinde, insanlık onurunu her şeyin üstünde tutan bir “insan hakları dijital beyannamesi” geliştirme ihtiyacı vardı. Bu insan hakları beyannamesi aynı zamanda, kar elde etmek veya insanları manipüle etmek için toplanan veri kullanımını da engellemeyi amaçlıyor. Aynı zamanda, dijital okuryazarlığı okul eğitim programlarına daha derinlemesine eklemeyi ve kişisel verileri toplanırken gençler ve ebeveynleri uyaran bir “dürtme” sistemi geliştirmeyi önerdiler. Ayrıca aileleri, algoritmaların, kendilerine bilgi vermek için nasıl çalıştığı konusunda eğitmenin de önemli olduğuna inanıyorlar. Bu noktada, teknolojinin gelecekteki refahı nasıl etkileyeceğini kesin olarak bilmek için yeterli araştırma yok. Ancak güzel olan her şeyde olduğu gibi, ölçülü olmak her zaman anahtar kelimedir. Çocuklarınızla, dijital cihazları kullanırken harcadıkları zamanı yönetme ve teknolojiyi akıllıca kullanma konusunda konuşmayı ihmal etmeyin. Genel olarak, teknoloji, sosyal medya ve dijital cihazlar kötü şeyler değildir. Sadece, gençlerin, bunları yönetmeyi öğrenmesi gerekmektedir. Böylece, onlar zamanlarını tek bir şeye harcamayacak ve bu da sağlık ve refahlarını etkilemeyecektir.



Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.