Çocukların verileri nasıl ve hangi amaçla toplanıyor?

Arama sonuçlarından data toplayıp kullanmak, birçok farklı organizasyon tarafından yapılan bir uygulama. Ancak bu noktada, kişisel gizliliğin ihlali tehlikesi gündeme geliyor. Özellikle de öğrenciler hakkında toplanan bir data olması durumunda konu daha da hassasiyet kazanıyor. Dünya çapında ve özellikle Amerika’da birçok organizasyon ve şirket, öğrencilerin ekranda yaptığı her şeyle ilgili veri biriktiriyor. Örneğin, bir çocuğun eğitim yazılımı veya eğitici tablet üzerinden yaptığı tüm çalışmalar görüntülenebiliyor. Ayrıca oynadıkları video oyunlar ve izledikleri öğretici videolar üzerinden bilgi toplanabiliyor. Bu bilgilerle, öğrenciler hakkındaki her şey takip edilebilir halde. Bu yazılımları sağlayan firmaların, öğrencinin ne bildiğini, ne düşündüğünü ve nasıl öğrendiğini keşfettiklerini söylemek mümkün. Peki nasıl?


Yapılan veri madenciliği işlemleri, öğrencilerin online bir test çözerken hangi sorularda ne kadar süre oyalandıkları veya hangi metinde daha uzun süre vakit geçirdikleri gibi bilgiler sağlıyor. Böylece öğrencilerin bireysel öğrenme biçimleri ve akademik başarıları hakkında bilgiler ediniyorlar. Şirketler bir öğrencinin online olarak yaptığı ödevi günün hangi saatinde yaptığı, ödev yaptığı tableti veya masaüstü bilgisayarı nerede kullandığı konusunda, ayrıca arama motoru üzerindeki hareketleri ve okuldaki başarıları hakkında bilgiler toplama imkanına sahip.


Veri madenciliğindeki en önde gelen firmalar, Amerika’da öğrenciler hakkında günde 10 milyon tekil veri toplayabilecek durumdalar. Bu, Netflix ve Facebook’un kullanıcıları hakkında toplayabilecekleri veriden daha fazla bir rakam. Daha ötesi de şu ki, elde edilecek veriler yüksek ticari değere sahip. Bu veriler sadece öğrenciler ve ailelerini hedefleyen reklamlar için kullanılmayabilir. Öğrenciler hakkında toplanan veriler, okullara başvuruları değerlendiren yetkililer ve hatta belirli yeteneklerde eleman arayışında olan şirketler tarafından da kullanılabilir. Bunun detayları, kullanım sözleşmelerinde saklı olabiliyor. Bu açıdan dikkatlice okumakta fayda var.


Elde edilen bilgiler sonucunda ellerinde farklı öğrenci profilleri bulunan şirketler, bu bilgileri eğitim sistemini geliştirmek için kullandıklarında sorun görünmüyor. Bu durumda alınabilecek öncelikli tedbir, şirketin gizlilik politikasını dikkatlice okumak ve akla takılan durumlar konusunda şirketle yazılı irtibata geçmek ve talep oluşturmak olarak görünüyor. Türkiye’de Kişisel Verileri Koruma Kanunu, verilerin gizliliğini hukuken koruma altına alıyor. Ancak hem yurt dışında hem ülkemizde, şirketlerin bu bilgilerini reklam için farklı şirketlere satmasını engelleyen özel düzenlemeler mevcut değil. Bu da bireysel dikkati gerekli kılıyor.


Git gide daha fazla okul birebir kullanılan teknoloji uygulamalarını sınıf ortamına taşıdıkça, öğrenme için kullanılan eğitim materyallerinde öğrencilerin kişisel gizliliğinin ihlali konusu da aileler ve avukatların gündemine gelmeye başladı. Konu, öğrencilerden edinilen veriye geldiğinde, hangi şirketlerin çocuklarıyla ilgili verileri toplayabileceği sorusu velilerin aklına geliyor. Ayrıca, toplanan bu verilerin ne amaçla kullanılabileceği konusu da netlik istiyor. Bütün bunlardan çıkaracağımız sonuç olarak, birçok sektör uzmanının öğrencilerin kişisel verilerinin gizliliği konusunda devasa bir rolleri bulunduğunu söylemek gerek.


Çocuklarla ilgili toplanan bilgiler nasıl kullanılıyor?

Ürün geliştirme, reklam stratejisi oluşturma ve kampanya hazırlamada veriler en önemli yol göstericiler oluyor. Ulaşılması istenen tüketici kitlesi çocuklar olduğunda, tüketiciyi tanımanın en iyi yolu onun sanal ortamdaki hareketlerini izlemek. Çünkü elimizdeki tüketici kitlesi, hatırı sayılır ölçüde internet kullanıyor. Hatta yeni nesil için sanal ortam, adeta doğduklarından itibaren içinde büyüdükleri, oyun, öğrenme ve sosyalleşme gibi gündelik faaliyetlerinin bir kısmını gerçekleştirdikleri bir yaşam alanı. Çocuklara yönelik reklam ve pazarlama faaliyetleri de çocukların davranışlarının anlaşılması ve onlara uygun iletişim dilinin kurulması için dijital dünyaya git gide daha fazla yaklaşıyor.


Çocukların, reklam mesajlarının doğrudan alıcısı olduğu durumlarda deneyimli markalar uzun araştırmalar sonucu dikkatli çalışmalar ortaya koymaya çalışıyor. Çocuklar satın alma kararlarında adeta aile içindeki influencer haline gelmiş durumda. Kanada’da 7-14 yaş grubundan 3.3 milyon çocuğun dahil olduğu YTV raporu, çocukların yaşam tarzı, tutum ve harcama alışkanlıklarını ortaya koymuş. Ebeveynlerin satın alma davranışlarına çocukların etkisi her geçen gün artarken, evde kullanılacak teknolojik aletlerin satın almasında da çocuklar öncelikli söz sahibi durumdalar. Dünyanın dijitalleşmesi göz önünde tutularak raporda ortaya çıkan verilerden sonra, “kids marketing” alanındaki faaliyetlere yeni bir kavram eklenmiş: “Kidfluencer”. Dijital dünyanın çocukları ailelerinin satın alma davranışlarını artık çok daha aktif olarak etkiliyor. Bu da “pester power” denilen bir diğer terimi de gündeme getiriyor. Terim, satın alma gücüne sahip olmayan ve yoğun reklam mesajlarına maruz kalan çocukların bir şeyi satın almaları veya yapmaları için aileleri kabul edene kadar sürekli isteme eğilimlerini ifade ediyor. Çocuklarla ebeveynlerin birbirlerine eski nesillere göre daha yakın olmaları, sınırları da belirsiz hale getiriyor. The Telegraph gazetesinin haberine göre 7-15 yaş arasındaki her 10 çocuktan 6’sı, en iyi arkadaşlarının ebeveynleri olduğunu söylüyor. Dolayısıyla tüm ailenin tüketimine yönelik ürünlerin mesajları bile doğrudan çocuklara yönelik hazırlanabiliyor.


“Durmadan isteyerek birini sıkmak” olarak çevirebileceğimiz “pester” gibi kelimelerin bu şekilde kavramlaşması, bize dijital dünyanın çocuklar üzerinde, çocukların da dijital gelecek üzerindeki etkilerinin gitgide arttığını gösteriyor. Pazarlamacıların etik tartışma konusu gibi görünse de hayatın kaçınılmaz bir dönüşümüne girdiğinin işareti olarak görünebilir. Çocukların korunmasını önceliğe alarak dijital dönüşümü ve tüm bu gerçekleri bir bütün halde değerlendirmenin önemli olduğu bir gerçek.


Deneyimli şirketler dikkatli davransa ve markalarının dijital ortamlarında kullanıcı sözleşmelerini açıkça ortaya koysa da internet dünyası genel ve sınırsız seçenekler sunuyor. Erişim konusunda seçici davranılmadığı zaman, duyarlılık göstermeyen ve sakıncalı mesajların çocukların karşısına çıkması mümkün. Özellikle büyük yaş grubu çocuklar, arkadaşları arasında kabul edilebilirliklerini arttırmak veya popülaritelerini korumak için uygun içerikte görünmeyen bazı çevrimiçi oyun ve platformlara erişime oldukça hevesli. Çocukların, mesajların gerçek amacını ayırt etme yönleri henüz güçlü değil. Genel anlamda çocukların cazip mesajlara ilgi gösterip hızlıca güven duymaları ve kendileriyle ilgili özel bilgileri tanımadıkları kişilerle paylaşmaları çok kolay. Dijital ortamla gerçek ortam birbirini beslerken, bu noktada, farklı ortamlarda herkese bilgilerimizi vermediğimiz gibi, dijital ortamlarda da dikkatli olmayı çocuklara hatırlatmak gerekiyor. Çocukları cezbeden karakterler ve mesajlarla birlikte, arkadaş ve takip ettikleri akranlar da onların çevrimiçi oyunlara katılma ve kimliklerini ortaya koyma isteğini arttırıyor. Bu noktada ailelerin yapması gereken belki de ilk şey WhatsApp, Messenger gibi ortamlardaki yazışmaları takip etmek ve çocukların herhangi bir oyun sitesine veya internet sitesine kaydolmadan önce mutlaka kendilerinden izin alınması gerektiğini onlara istikrarlı bir şekilde hatırlatmak.


Dijital dünya oyun, eğlence gibi imkanlar sunarken, eğitim dünyası da dijital dünyayla entegre hale gelmeye başladı.



Yazının diğer bölümleri:

Facebook Yorumları

YORUMLAR

Yorum kurallarını okumak için tıklayınız!

İnternet sitemizde kullanılan çerezlerle ilgili bilgi almak ve tercihlerinizi yönetmek için Çerez Politikası, daha fazla bilgi için Aydınlatma Metni sayfalarını ziyaret edebilirsiniz. Sitemizi kullanarak çerezleri kullanmamızı kabul edersiniz.